2020’de Tüketim Alışkanlıklarımızı Değiştirebilecek Miyiz?

2020’de Tüketim Alışkanlıklarımızı Değiştirebilecek Miyiz?

Sürdürülebilir Giyim

Popüler kültürün yeni mottosu, “Tüketiyorum, öyleyse varım!”. Sürekli olarak alışveriş yapmaya teşvik eden bu anlayış, hedonist yani hazcı bir zihnin ürünü. ‘Moda’ adını kullanarak harekete geçiyor, size sadece ürün değil, kimlik de sattığını iddia ediyor. Peki, birçoğumuzu ağına düşüren bu anlayıştan kurtulmak mümkün mü, sürdürülebilir moda var mı, israfsız bir yaşama adım atılır mı, gelin gerçeklere biraz daha yakından bakalım.

İyi Giyinmek İtibar Kazandırmaz

Tüketim kültürünün temelinde yatan sebeplerden biri, ‘kimlik edinme’ arzusudur. Bu zihniyeti insanlara aşılayan ‘marka’lar, sadece ihtiyaca yönelik parçalar üretmez. Sizi aynı zamanda belirli bir sınıfın üyesi haline getirmeyi amaçlar. Giyim – kuşamla saygı kazanılacağı fikrini reklamlarla diri tutarak fahiş fiyatlarla satan markaların tuzağına düşmemek gerekir. Bu yüzden, saygınlık ve itibar kazanmanın dış görünümle değil, karakter, davranış ve duruşla kanıtlanacağı akıllarda yer etmelidir.

Sürdürülebilir Giyim

‘Hızlı Moda’ya Karşı ‘Yavaş Moda’

‘Fast Fashion’, yani ‘Hızlı Moda’ anlayışı tüketim çılgınlığının baş rolünde yer alıyor. Çabuk tüketilen trendler, sürekli yenilenen koleksiyonlar bitmek tükenmek bilmeyen bir alışveriş hazzı doğuruyor. Zara, Mango gibi markalar da bu anlayışın zirve isimleri arasında yer alıyor. Mesela, Zara yılda yaklaşık 10 bini aşkın ürün tasarlıyor. Ve her 15 günde bir koleksiyonunu yeniliyor. (Zara’nın sahibi Amancio Ortega’nın da dünyanın en zengin 10 kişisinden biri olduğunu söylemek gerek) Bu da sadece tüketici açısından alışveriş çılgınlığını değil, dev bir ekolojik sorunu da beraberinde getiriyor. Son yıllarda bu eğilime karşı harekete geçen ‘Yavaş Moda’ tüketim anlayışımızı değiştirmeyi amaçlıyor. Bu akım, uzun süreli giyilebilecek, modası geçmeyecek en önemlisi de ‘kaliteli’ parçalara bir yönelim başlatıyor.

Sürdürülebilir Giyim

Sadece Bütçeye Değil ‘Dünya’ya Zarar Veriyor

Son yıllarda giderek önem verilen ‘Eko Moda’ anlayışı, sadece alışveriş çılgılığının bütçesel yönünü düşünmüyor. Hızlı tüketimden doğan hammadde, enerji, su gibi kaynakların da yok olup gitmesine engel olmaya çalışıyor. Endüstriyel ürünlerin kullanım sonra oluşturduğu çevresel kirlilik hatta tasarımların ağartma ve boya işlemlerinde kullanılan boyanın insana ve doğaya verdiği zarar… Tekstil endüstrisinin suyu aşırı tüketimi, hayvansal lifle elde edilen kumaşlar ve saymakla bitmeyecek bir denge bozukluğu.

Sorumlu Tüketim ve Üretim Alışkınlığı Edinmeliyiz

Sorumlu tüketimin öncelikle sorumlu üretimden geçtiğini düşünerek, sürdürülebilir moda anlayışını özümsemesi gereken öncelikle tekstil endüstrileri oluyor. Kaliteli ve temel ürünler üretildiği sürece hem çevresel zararlar en aza indirgenecek hem de tüketim çılgınlığının önüne geçilecek. Markaların son yıllardaki atılımları da ‘reklam’ olmaktan geri durur hayata geçerse atılan adımlar yerini bulacaktır. Bu noktada geriye, üretim ve tüketim alanında, herkesin bilinçli, kendine ve doğaya saygılı olması kalıyor.

Sürdürülebilir Giyim

Emine Erdoğan’dan ‘Sürdürelebilirlik’ Hedefi

Birleşmiş Milletler’in ‘sürdürülebilirlik’ noktasında 2030 yılına kadar koyduğu hedefe, dünya markalarından destek geldi. Daha sürdürülebilir moda için Adidas, Burberry, Chanel, Armani, H&M, Hermes, Nike gibi birçok dünya markası söz verdi. Aynı zamanda çevre projeleriyle dünyaya sesini duyuran First Lady Emine Erdoğan da geçtiğimiz günlerde BM’de bu konuda alkış toplayan bir konuşma yaptı.

Geri Dönüştürülmüş Ürünler

Ekolojik modanın gündeme geldiği son yıllarda, markalar ‘geri dönüştürülmüş’ ürünler üretmeye başladı. Yeni teknolojiler sayesinde kullanılmış kıyafetler yeniden iplik haline getirelerek hem döngüyü sağladı hem de çevreyi korudu. Bu noktada artık kullanılmayan kıyafetleri çöpe atmak ya da dolapta tutmak yerine geri dönüşüme kazandırılması daha önem kazandı.

İsrafı Önlemek İçin Biz Ne Yapmalıyız?

Hızlı moda anlayışını bir kenara bırakarak alışveriş çılgınlığına bir son vermeliyiz. Belki daha az alışveriş sitesi gezmeli, çok sık mağaza dolaşmamalıyız. Youtuber, Blogger, İnfluencer gibi isimleri çok sık takip ederek ‘reklam’ amaçlı yaptıkları tanıtımlara kanmamalıyız. Modanın hızla değiştiğini unutmadan ana parçalara yönelmeliyiz. Gerçekten ihtiyacımız olan ‘joker’leri dolaplara eklemeliyiz. Mevsimlik ihtiyaçları listeleyip bunlar dışına çıkmamalıyız. Ucuz ürün değil, kaliteli ve uygun fiyatlı ürünler edinmeliyiz. Kullanılmayan kıyafetleri geri dönüşüme yollamalıyız. Kıyafet paylaşmaya açık olmalı, ikinci el kıyafetlere şans vermeliyiz. Ekolojik modanın, hem üretim hem tüketim noktasında daha bilinçlenmeliyiz.

“Yavaşlığın düzeyi anının yoğunluğuyla doğru orantılıdır; hızın düzeyi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır. Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Bir şey anımsamak isteyen kimse yürüyüşünü yavaşlatır. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır.” MILAN KUNDERA

Moda Editörü: Büşra Karagöz

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir