Bırakın Uçmak Kuşlara Münhasır Olsun…

Bırakın Uçmak Kuşlara Münhasır Olsun…

Uçmak Kuşlara Münhasır Olsun

“Samimi olmak en güzel keramettir
Bırakın uçmak kuşlara münhasır olsun”

Ah Muhsin Ünlü

Bazı cümleler vardır, mıh gibi çakar sizi olduğunuz yere. Bu satırlar da öyle.. Modern yüzyılın trajedisini özetleyen daha iyi bir cümle görmedim şimdiye dek. Modern zamanlar dediğimiz de zaten herhangi bir insandan ya da bir olaydan tam olarak emin olamadığımız, belirsiz, septik bir yüzyıl değil mi?

Yapma-cık Olma!

Samimiyet kelimesi, ‘özü sözü bir olma’,olanı olduğu gibi yansıtma’,’gerçeği saklamama’,’kendini bildiğinden, inandığından ve olduğundan başka türlü göstermeye çalışmama’ olarak tanımlanır. İnsan olarak en çok ihtiyacımız olan da budur. “Bu devirde nerde böyle insan?”, diye iç geçirebilirsiniz. Haklı da bir iç geçirme olacaktır. Açıkçası toplumda bunu kestirmek oldukça zor. Böyle bir ölçüt yok. İnsanlar birbirlerine karşı öyle tahammülsüz ve öyle hırçın ki, böyle bir ortam samimiyetin filizlerinin yetişmesine engel olacaktır.

Menfaatler, insanları komik hallere sokar. Uzaktan bakıldığında acınası bir tavırdır bu. Sıfır samimiyet fakat yüzde yüz bir menfaat ile işi götürdüğünü zanneder çoğu insan; götürür de aslında. Ama dünyada yaşayan hiçbir insan, kendini ve başkalarını sonsuza dek kandıramaz. Çünkü üstüne beton döktüğünüz samimiyet, bir gün bir yerden çıkar ve her şeye hükmeder.

Samimi Bayram Sohbetleri

Bayramlar Samimi Olmalı Azizim

Ramazan Bayramını ardımızda bıraktığımız günlerde, eğer nasip olur da bir daha kavuşur muyuz ayların mübarek sultanına diyerek devam ediyoruz yaşamdaki yolumuza. Bayramlar, insanlar arasındaki gerçek samimiyeti ölçen bir nevi samimiyet testi gibi gelmiştir hep bana. Oradaki buluşmalar, ilişkiler, beden dilleri çok çarpıcı veriler sunar. Mesela, kapı açılır ve iki tarafında çok mutlu olduğu, sıcacık bir karşılama yaşanır. Zaman sular gibi akar gider. Sohbete doyum olmaz. İnsanların gözlerinde gerçek bir gülümseme ve minnettarlık vardır. Misafirler kalkarken, bir sonraki görüşmenin planları çoktan yapılmıştır ve samimiyetle kalbimize dokunan bayram ziyaretçileri, arkasından el sallanarak ve sevgiyle uğurlanır. Diğer tarafıyla bayramlar, çok fazla insana maruz kaldığımız zamanlardır.

Öyle olur ki, kimi bayramlaşmalarda da kapıyı açtığınız andan itibaren sahte ve gülücüklü bir “Hoşgeldiniiiiiiz” ile ızdırap başlar. Beylik cümlelerin hepsi bir çırpıda harcanır ve konuşulabilecek klişe bir cümle artık kalmaz. Bunu sordum, bunu sordum, bunu sordum. Eee ne kaldı? Bir anda herkes susar. O susma anı aslında sohbetin çıkmaza girdiği andır. Derin bir sessizlik. Sadece saatin tik tak sesleri. Ama aradan biri sıyrılır ve bu bürokratik havayı bozmak adına “Hepimiz sustuk, kız doğduuuu kız .” diye haykırarak havadaki tüm resmiyeti tokatlar. Belli ki bu da zoraki bir bayram ziyaretidir. Samimi hiç değildir. Görev icabı yapılmıştır. Ziyaretin kısası makbuldür ya zaten; oldu o zaman, bir daha ki bayramda yine birlikte sıkılmak üzere, iyi bayramlar temennileriyle uğurlanır zoraki misafir. Zannediyorum ki, kimse de arkasından el sallamamıştır.

Bayram ziyaretleri, sıcak ve içten olursa gerçekten bayramdır. Diğer türlü bir nevi azaptır. Bu azabı karşılıklı birbirine çektirmemek adına, bayramları layıkıyla yaşamak için insanların birbirine rol kesmemesi ve birbirini olduğu gibi kabul etmesi bayramları daha bir bayram yapacaktır.

Samimiyet Nedir

Samimiyet Cesarettir

Samimiyet, sahteliğin tam zıttıdır. Doğallıktır. Özümüzün en saf haliyle dışa yansımasıdır. Zoraki gülümsemeler, abartılmış duygular, saklanmış kibir gibi değildir samimiyet. Samimi insanlar cesurdur. Bir kere şeffaftırlar zaten. Şeffaflığın ve kendinden emin olmanın gücü, bir insanın en büyük zenginliklerinden biridir. Ancak samimiyetten kastım, yumak yumak olmuş ilişkiler, aşırı sempatik olma gibi anlaşılmasın lütfen.

Samimi olmak, sadece hissettiğin gibi olmaktır, o kadar. Menfaatsiz, çıkarsız, kalben ne hissediyorsan, aklen ne düşünüyorsan o. Bazı insanlara sarılmak istersin, uzaktayken bile çok özlersin de, bazılarından ise -Allah affetsin- yakınında olduğu halde kaçacak yer ararsın. O yüzden değerli dost, samimiyet mesafeleri ve uzaklıkları yerle bir eder. Uzak diye bir yer yoktur ve gerçekten de paylaştığımız gökyüzü buluşturur bizi. Bu olsa olsa samimiyetin gücüyle olur.

E tabi aklınıza şu da gelebilir: “Herkese de samimiyet gösterilmiyor. İnsanlar suistimal ediyorlar.” Bu noktada az önce söylediğim şeye geri dönelim. Eğer böyle düşünüyorsanız samimiyeti veya samimi olmayı insanlarla abartılı bir sempati veya muhabbet kurma olarak algılıyor olmalısınız. Bu bir kavram yanılgısıdır.

Samimi olmak demek, otobüste yanınızda oturan hiç tanımadığınız bir yolcunun şeceresine kadar öğrenmek değildir asla. Samimi olmak, insanların sizi aşırı aşırı sevmesi de değildir. Samimi olmak, yüzünüzde her daim Julia Roberts kıvamında bir gülümseme ile dolaşmak da değildir. Samimiyet sadece kişinin kendisi olması ve inandığı işleri yapmasıdır.

Uçmak Kuşlara Münhasır Olsun

Uçmak mı?

Yıllar önce Hazerfan Ahmed Çelebi, Galata’dan bir kuş misali uçtu. Şimdilerde bir jet uçak ile dakikalar sonra istediğiniz yere gidebilirsiniz. İnsanlar Plüton’a dahi ulaştı. Genetik bilimi o kadar ilerledi ki, isterseniz kendinizden bir tane daha kopyalayabilirsiniz. Sınırlarınızı zorlarsanız uzaya seyahat yapabilirsiniz. İsterseniz artık her şey çok kolay ve çok mümkün.

Ama duygularımız bu denli ilerleyemedi ve belki de geçmiş yüzyıllara göre insan fıtratı olan ‘duygulardan, güvenden, samimiyetten‘ epeyce uzak kaldık. Çünkü hiçbir teknoloji, insani değerleri taklit edemez ve geliştiremez. Hazerfan alınmasın, kırılmasın ama evet hakikaten bırakalım da uçmak kuşlara münhasır olsun. Biz samimiyetin keremiyle lütuflanalım.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir