Geçtiğimiz New York Moda Haftasında tarihte ilk kez başörtülü bir tasarımcının hazırladığı, tesettürlü kıyafetlerden oluşan koleksiyonu sergilendi. Aslında şöyle bir geriye baktığımızda daha önce de Müslüman tasarımcılar New York’ta defileler yapmışlardı. Bu tasarımcıların bir kısmı iç giyim, gelinlik, kadın giyim koleksiyonları, diğer bir kısmı da muhafazakar kıyafetler sunmuşlardı. Bu isimler arasında Rabia Yalçın gibi Türk modacılar, Rabia Z. gibi yabancı modacılar zikredilebilir.

Bu defilelerin bir çoğu New York Moda Haftası süresi içinde ama Manhattan veya paralel mekanlarda gerçekleşmişti. Yani bu son defilenin özelliği, başörtülü bir modacının, tesettürlü kıyafet koleksiyonunun ilk kez gerçek anlamda, New York Moda Haftasında, diğer bütün dünya markaları ile birlikte aynı mekanda sunulmuş olmasıydı. Şimdiye kadar bir çok tesettürlü kıyafet tasarımcısının hayali olan bu defileyi gerçekleştirmek çiçeği burnunda bir modacı olan Endonezyalı Anniesa Hasibuan’a nasip oldu.

Hasibuan aslında Endonezya’da eşi ile birlikte kurdukları bir seyahat şirketinin sahibi ve yöneticisi. Bir iş kadını olarak profesyonel iş kıyafetlerine ve özel davetlerde giyebileceği elbiselere ihtiyacı oluyor. Bir arayış içinde olan Hasibuan kendi prensiplerine uygun şık kıyafetleri hazır giyim sektöründe bulamadığı için, kendi çizgisine uyabilecek kıyafetler tasarlayıp diktirmeye karar veriyor. Üzerindeki kıyafetleri çok beğenen arkadaş ve iş çevresindeki dostları onun tasarımlarından sipariş vermek istiyor ve ihtiyaç sonrası başladığı moda serüvenine bir hobi olarak ilk adımı atıyor. Daha sonra 2015 yılında profesyonel anlamda markasını kurup, işinin kreatif direktörü oluyor. Bu kadar kısa sürede yeni bir modacı olarak sahasında zirveye ulaşmasının sırrı muhakkak ki iş dünyasında önceden kazanmış olduğu tecrübelere dayanmaktadır. 28 yasında New York Moda Haftasına damgasını vuran genç modacının tasarımları o kadar beğeniliyor ki, defile sonunda bütün salon ayakta alkışlıyor kendisini.

Hasibuan’ın koleksiyonunun özelliklerine gelince, Endonezya kültüründen esinlenerek hazırlanmış olduğunu söyleyebiliriz. Yeşil, lame, dore renklerinin ağırlıklı olduğu tasarımlarda başörtülü müşterileri en çok memnun eden olay, muhafazakar çizgiden taviz verilmeyen kombinasyonların koleksiyonda yer alması. Tuniklerin, ceketlerin ve elbiselerin kollarının bileğe kadar inmesi, etek ve pantolon boylarının da muhafazakar sınırlar içinde olması Müslüman kadınları çok memnun ediyor. El işi ile detaylandırılmış parlak ipekler ve dökümlü kesimler mankenlerin hızlı temposuyla podyumda uçuş uçuş dalgalanıyorlar. Mankenlerin başörtü stilleri ise Türk baş örtme estetiğinden ilham alınarak tamamlanmış. Düz renk ipek sallar ve kare başörtüler, tıpa tıp Türk kadınlarının örttüğü stilde mankenlere uygulanmış. Koleksiyonun bir diğer güzel yönü de dünyanın her yerinden farklı muhafazakar giyim tarzlarına sahip olan Müslüman kadınların etnik ayrıcalıklarını yansıtıyor olması.

Tabii ki her şeyden en önemlisi, seyircilerin defile bitiminde Hasibuan’ı ayakta alkışlamaları ve gayri Müslim moda kritiklerin kıyafetleri çok beğendiklerini ve bir çok parçayı gardıroplarında severek kullanabileceklerini düşündüklerini belirtmeleri oluyor. Biz, muhafazakar modacılar ve başörtülü kadınları bu kadar sevindiren husus ise Hasibuan gibi tesettür kurallarına ve estetiğe önem veren bir kadının bu başarısının dünya basınında yankı yapması ve sanat aracılığıyla İslamofobi antipatisinin biraz daha kırılmasına sebebiyet vermesi olsa gerek.

Hasibuan’ın attığı bu ilk adımı tebrik ediyor ve onun bir ilke imza atan modacı olarak, bir çok tesettür giyim tasarımcısının yolunu açtığını düşünüyoruz. Ümidimiz modanın baş şehri olarak bilinen moda haftalarının yer aldığı bütün dünya moda şehirlerinde birden fazla tesettür giyim koleksiyonlarının büyük kitlelere tanıtıldığını görebilmek.