Hepimiz uzun süredir Suriye’de yaşanan olaylara üzülüyoruz. Halep’te ölen, yaralanan Müslüman kardeşlerimizi haberlerden ve sosyal medyadan an be an takip ediyoruz. Her zamanki gibi duyarlılıkla savaş mağdurlarına ve mültecilere tek sahip çıkan gurur duyduğumuz ülkemiz oldu. Bu süreç içinde sosyal medyanın da oldukça önemli bir rol oynadığına şahit olduk. Sosyal medya kullanıcısı olarak bir çoğumuzun bildiği üzere, zaman zaman siyasi ve sosyolojik protestolarda Facebook ve Twitter gibi mecralar değişim sürecine aracı olmuşlardır. Örneğin bir çok uzmanın da dillendirdiği gibi Arap baharında en büyük rolü oynayan, sosyal medya kullanımı olmuştur. İnternet üzerinden sosyal çağrışım ile büyük kitlelere ulaşılma imkanına sahip olunduğu şüphesiz. 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde ve sonrasında da sosyal medyanın ne kadar önemli rol oynadığına şahit olduk. Bir grup hainin televizyon kanallarına düzenledikleri saldırılarla en önemli iletişim aracı olan basın kurumlarını nasıl engellemeye çalıştıklarını izledik. İnterneti kesmeyi başaramayınca, sosyal medya tek iletişim kaynağımız olmaya devam etti. Facebook, Twitter, Instagram ve Snapchat üzerinden gece nöbetleri organize edildi ve milletimiz Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla sokaklara çıktı ve haftalarca nöbet tuttu.
Sosyal medya kullanıcıları olarak bazen okuduğumuz twitleri RT yaparak paylaşsak mı, paylaşmasak mı diye düşünürüz. Sosyal medya kullanıcıları aslında ikiye ayrılıyor. Birincisi, merak amaçlı sosyal medya hesabı açıp sadece insanlar ne yazıyorlar diye bilgi edinmek için farklı hesapları (gazetecileri, ünlüleri, eğitmenleri) takip eden görünmez kişiler. Bu kullanıcılar tam olarak sosyal medyayı kullanmıyorlar ama sadece gözlemliyorlar. Hayaleti anımsatan bu hesap sahipleri hiç bir zaman kendi resimlerini, düşüncelerini, kimliklerini paylaşmadan sadece başkalarını takibe alıyorlar. Aynı zamanda siyasi ve sosyolojik değişimlerde de sessizliklerini koruyorlar. İkinci tip kullanıcılar ise tam anlamıyla aktif olan kullanıcılar. Düşüncelerine katıldıkları isimlerin paylaşımlarını paylaşıyorlar, kendi düşüncelerini yazıyorlar, farklı twitlere yorum yapıyorlar. İşte aktif kullanıcıların bazen okudukları bir twiti bir kaç saniye içinde RT’leme (paylaşma) ya da paylaşmama kararları önemsiz gibi görünse de çok önem taşıyor. Bunun bir çok örneğini Suriye savaşı ve kurtarma sürecinde görebiliyoruz. Özellikle geçtiğimiz hafta Suriye’den ailesi ile birlikte kurtarılan küçük Bana Alabed’in örneğinde, sosyal medyanın oynadığı önemli role şahit oluyoruz.
Sosyal medya sayesinde dünyanın her bir yerinde farklı olaylarla karşı karşıya gelen kullanıcıların yaşadıklarından haberdar olabiliyoruz. Teknolojik iletişim global dünyanın daha küçük, daha lokal olmasını sağlıyor. Geçtiğimiz hafta bir çok gazetecinin Suriye’deki savaşın gittikçe ciddileştiğini ve ölümün yaklaştığını bildirdiğinde sosyal medyada bir çalkalanma yaşandı. Gazeteciler son sözlerini ve yaşama vedalarını sosyal medyada yayınladıkları videolarda paylaştılar. 7 yasındaki Bana, annesi Fatemah’ın yardımları ile açtığı Twitter hesabı aracılığıyla bütün dünyayı yaşadığı zorluklardan haberdar etti. Hatta haberdar etmekle de kalmadı ateşkes ve yardım çağrılarında bulundu. İçişleri bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğluna yazdıkları twit ile Türkiye’den yardım istemeye devam ettiler, anne-kız. Bana’nın 13 Aralık 2016 da yazdığı twit Twitterda büyük dalgalanmalara sebep oldu. Bana, twitinde şu cümleleri paylaştı: “Adım Bana, 7 yasındayım. Bütün dünyaya şu anda canlı olarak doğu Halep’ten yazıyorum. Şu an yaşamak veya ölmek için son saniyelerim. – Bana”. Bana’nın bu twiti twitterda 45 bin kez RT’lendi, paylaşıldı. Bana’yı uzun zamandır takip eden 366 bin takipçisinin arasından binlerce kişi bu twitine cevap yazdı. Herkes merakla “Bana, lütfen bir şey yaz, hala hayattasın değil mi?” diye sordu. Bana ve ailesinin hikayesi Kura’an-ı Kerim’den “Her zorlukta bir kolaylık vardır” ayetini hepimize hatırlattı. Devletimizin yardımlarıyla Bana ülkemizde güvenliğe kavuştu. Hepimizin gözü yaşlı izlediği buluşmasında Bana Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a onu, ailesini ve bir çok Suriyeliyi kurtardığı için teşekkür etti ve “seni seviyorum” dedikten sonra yanağından öptü ve sarıldı. Bu güzel tarihi anın fotoğrafını da ayrıca sosyal medyada tekrar teşekkür ederek takipçileriyle paylaştı. İçişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na da verdiği oyuncaklar için ayrıca teşekkür etti. Bana ve ailesini savaştan uzak, sağlıklı ve mutlu görmek ise hepimiz için mutluluk kaynağı oldu.
Çok haklısınız, daha çok paylaşmalıyız daha duyarlı olmalıyız iyilerle daha güzel olacak dünya. Ayrıca ülkemle gurur duyuyorum Mazlumlara tek kucak açan Türkiye