Bilim tarihi, bilim adamları ile anılır da peki bilim kadınları hiç yok mudur? Elbette var. Bilim tarihine ismini zarafetle yazdırmış bir kadını anlatacağım sizlere. İsmi Kurtubalı Lübna… Lübna kelimesi Arapça kökenli bir kelime ve “cennette sütten akan nehirler” anlamına geliyor. Şimdi Kurtubalı Lübna’nın hikayesine doğru yol alalım.
Kurtubalı Lübna ismini pek kimse bilmese de, kendisi yaptıklarıyla insanlık tarihinde silinmez izler bırakmış bir Müslüman bilim insanı. 10. Yüzyılda, Endülüs Emevileri döneminde, Kurtuba şehrinde yaşamıştır Lübna. Endülüs Emevileri sultanı III. Abd Al-Rahman’ın sarayında hayatını sürdürdüğü bilinmektedir.
Lübna, sarayda katiplik yapmaktadır. Abd Al-Rahman’ın vefatıyla, onun yerine geçen Sultan II. Hakem, Lübna’nın özel zekasının farkına varır ve onu Kurtuba Kraliyet Halk Kütüphanesinin idarecisi yapar. Lübna, görevi aldığı günden itibaren kütüphaneyi giderek büyütür ve zenginleştirir. Bağdat, Şam ve Kahire’ye bizzat giderek oralardan kitaplar getirir. Lübna’nın idareciliği sırasında, kütüphanedeki kitap sayısının 500.000’i geçtiği söylenmektedir. Lübna, bunlarla da yetinmez. Aynı zamanda çevirmenlik ve tercümanlık yapmaya da başlar.
Dokunduğu her şeyi, zekasıyla güzelleştiren bu özel kadın, Öklid ve Arşimet gibi matematikçilerin de kitaplarını çevirir. Çevirmekle de kalmaz, bu çevirilerin üzerine matematikle ilgili kendi orijinal düşüncelerini de ekler. Lübna’nın muazzam bir matematik dehası olduğu söylenir. Yaşadığı süre boyunca pek çok matematikçinin de yetişmesini sağlar. Hatta öyle ki, Lübna Kurtuba sokaklarında yürürken, saraya ulaşana dek çocuklara bazı matematik formüllerini ve hatta çarpım tablosunu öğrettiği aktarılmaktadır. Lübna, sadece bir matematik dehası değil; aynı zamanda zarif kelimelere dokunan bir şairdir. Lübna’ya ait yüzlerce şiir bulunmaktadır.
Lübna, bizlerden yüzlerce yıl önce yaşamış bir Müslüman alim. Yaşadığı süre boyunca yaptıkları, çalışmaları ve başarıları saray tarafından da desteklenmiş bir bilim insanı. Sanırım Lübna’yı daha iyi anlamalıyız. Müslümanlar olarak daha çok okumalı, daha çok öğrenmeli ve böylece sahip olduğumuz her şeyi daha iyi koruyabilmeliyiz. Bizler, öğrenmekten korkmayan Müslümanlar olmalıyız. Tıpkı Lübna ve diğerleri gibi.
Aslına bakarsanız, Lübna’nın hikayesi bugün dahi okuduğumuzda gerçek olamayacak kadar sıra dışı ve oldukça özel. Lübna için derler ki: “Emevi Sarayı, Lübna kadar asil başka birini görmedi.” Şüphesiz ki öyleydi.
İçimizdeki Lübnalara selam olsun.
Sevgiyle…
Yorumlar