Lüks ürünler kategorisine giren Louis Vuitton markasının tarihçesi oldukça ilginç. Markanın serüveni 1854 yılında, yolculukta kullanmak ve eşyaları saklamak maksadıyla hazırlanan, deri sandık üretimi ile başlıyor. Uzun süre bozulmadan kullanılabilen kaliteli ve pahalı ürünleri tercih eden, marka odaklı müşterilerin estetik beklentilerini karşılayan Louis Vuitton, kısa sürede her türlü deri aksesuar üretimine de başlıyor. Klasik, geleneksel moda markaları kategorisine giren LV, artık bütün kadınların sahip olmak istedikleri bir marka haline geliyor.
Lüks ürünler alan müşterilerin aslında sahip olmak istedikleri, yeni bir çantadan çok kendilerini özel hissetme duygusu. Bir kadın, ihtiyacını karşılayacak her hangi bir çanta yerine neden tanınmış bir markanın ürününü almak ister? Sonunda her hangi bir çanta, deri olmasa bile bir kadının eşyalarını taşıyabilecek özelliklere sahiptir. Lüks ürünler alan müşterilerin almak istediği bir çantadan daha fazlası, yani markanın imajının sayesinde elde ettikleri statüdür. LV marka bir çanta taşıyan kadının, alım gücünü tahmin etmek hiç de zor değildir. Eğer bir kadın sadece tek bir çantaya 1000 doların üzerinde bir bedel ödeyebiliyorsa, maddi imkanı oldukça iyi demektir.
Sosyolojik ve psikolojik açıdan bakıldığında, bu tarz alış veriş yapan müşterilere çekici gelen husus, aslında ürünün kendisinden çok herkesin rahatlıkla alamadığı bir markanın estetiğine, statüsüne sahip olabilme arzusudur. Lüks markalar için bu ne kadar pozitif bir etken olsa da, bir o kadar da zordur. Yıllardır yüksek rakamlarda satış yapan, hatta sadece bir marka ile kalmayıp devasa bir moda holdingine dönüşen Louis Vuitton, bir çok müşterisi için bir marka olmaktan çıkıp yaşam biçimi haline gelmeyi başarmıştır. Ancak müşterileriyle bu kadar önemli bir bağ kuran marka, hem kendi çizgisini korumak hem de müşterilerine değişiklikler sunmak için ürünlerini devamlı yenilemek durumunda kalmaktadır.
Koyu kahverengi LV amblemi ve kendine özgün deseniyle milyonlarca kadının kıyafetlerini tamamlayan çantalara, 1800’lerde başlayan üretimden 2017 yılında tasarım açısından bakıldığında, bir çantanın çizgisini bozmadan 163 sene gibi bir süre içinde ne kadar değiştirip yenileyebilirsiniz sorusu tabii ki akla geliyor.
LV markasını yakından takip eden müşterilerin de gözlemlediği üzere, marka her sezon klasikleşmiş ürünleri üzerinde ufak dokunuşlarla yenilikler yapmaya çalışıyor. Çoğu zaman bu değişiklikleri farklı tasarımcılar ve sanatçılarla iş birliği yaparak tamamlıyor. Örneğin 2000’li yılların başında Marc Jacobs’ın kreatif direktörlüğünü yaptığı marka, çantalarında Japon Anime (çizgi karikatür) karakterlerini yerleştirmişti. Bu sezon ise, geleneksel bir ambians ile klasikleşmiş sanat değeri yüksek olan parçalardan ilham alarak koleksiyonda değişiklikler yaptı.
Tasarımcı Jeff Koons, Da Vinci’nin Mona Lisa çalışmasının da aralarında bulunduğu, sanat parçalarını birebir Louis Vuitton çantalarına uyguladı. Klasik kahverengi LV çantalarının üzerinde Mona Lisa’nın resmi ve beyaz büyük harflerle DA VİNCİ baskısı yerleştirildi. “Masters LV X Koons” adı altında sunulan koleksiyonda diğer ressamlar arasında Fragonard, Rubens, Titian ve Van Gogh‘un eserleri bulunmaktadır.
Louis Vuitton markasının ürünlerini, sanatla bütünleştirmesi ne kadar güzel diye düşünülse de, aksine bu koleksiyon beklenen ilgiyi görmedi. Sosyal medyada yapılan yorumlara göre bire bir baskıların sanki lüks ürünlere yakışmadığı, müzelerin hediyelik ürünler satan mağazalarındaki bez baskı çantalara benzediği söyleniyor. Bakalım, bu yorumlar markanın koleksiyon satışlarını nasıl etkileyecek?
Yorumlar