Bir Ankara polisiyesi Azade
Ne kadar kolay “öldü” demek. “Ankara’da genç bir öğretmen ölü bulundu…
Memleketi Erzurum’da sakat kardeşi ve garip bir annesi olan genç öğretmen, arkadaşlarıyla birlikte kaldığı evde tavana kendini asarak intihar etti.” En fazla gazetelerin üçüncü sayfasında yer alacak bir intihar vakası. Öylesine göz gezdirirken, eğer fotoğrafı güzelse okuyup, yazık diye iç geçirerek sayfayı çevireceğiniz bu hikâye, yazar Özlem Gürhan’ın kaleminden sıra dışı bir polisiye halini alıyor. Sürükleyici ve merakla, bir solukta okunacak polisiye bir roman. Ana olay, bu intihar vakası. Ama ilerledikçe, roman katman katman açılıyor. Eldeki kanıtlar olayın sıradanlığına işaret ederken ve polis dosyayı rafa kaldırmışken, bir gazeteci, hiçbir intiharın sıradan olamadığından ve ‘dünya dayanma dünyasıdır, darılma dünyası değil’ gerçeğinden hareketle olayın peşine düşer. Okuyucu da o gazetecinin yakaladığı her ipucuyla, kendi benliğinde yeni keşifler yapar.
Romana ismini veren gazeteci kız Azade’nin merakı, meslektaşlarından farklı işliyor. Ön kabulleri yok mesela. Öyle olmasaydı annesi ve kardeşinden başka üzülecek kimsesi olmayan Elvan öğretmenin ölümünün ardındaki büyük sırrı çözemezdi. Ve belki de böylesine başarılı olmasaydı başörtülü olarak gazetecilik de yapamazdı. Romanın esas kızı, başörtülü bir gazeteci. Daha birçok şaşırtıcı ve çarpıcı detayları var, hikâyeyi anlatmak olmaz. Biz bu sıra dışı polisiye romanın yazarı Özlem Gürhan’a dönelim.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu olan Gürhan, Erzurum’da edebiyat öğretmenliği yapıyor. Öyküleri Dergah ve Hece’de yayımlanan yazarın, uzun yıllardır üzerine çalıştığı birçok romanı var. Azade, bunlardan biri. Gürhan, “Azade’nin bir cümlesi var; ‘Hayat insanın umduğunu değil, bulduğunu yaşamasıdır.’ Biraz öyle oldu aslında. Çalıştığım ve birçoğunu tamamladığım dokuz roman-hikâye dosyasının arasından polisiye olanın yayımlanmasını, bu kitabın okur kitlesine bağlıyorum.” diyor.
Polisiyede Ankara ekolü
Azade, Ankara’da geçiyor. Bir dönemin popüler polisiye romanı ve şu günlerde dizisiyle çok konuşulan Behzat Ç. de Ankara’da geçiyor. Azade’yle birlikte akıllara, polisiyede Ankara ekolü oluştu fikri geliyor. Gürhan, romanına mekân olarak Ankara’yı seçmesinin sebebini şöyle anlatıyor: “Oğlum tedavi görürken Ankara’da çok kaldık. Gecesini gündüzünü iyi gözlemlediğim bir şehir. Gittiğim her mahallesinde Tanpınar’ın tarihin garip karışımları tespitini doğrulayacak çok şey gözlemledim. Ankara bende hüznün ve sevincin garip bir terkibi aslında.”
“Bu dünya dayanma dünyası, darılma dünyası değil”
İlk kitabı Azade’yi öğrencilerine ithaf eden Özlem Gürhan, gençlerin ölümü çok kolay ağızlarına aldığına dikkat çekerek şunları söylüyor: “Hiçbir ölüm normal karşılanmamalı. Dünya dayanma dünyası, darılma dünyası değil. Hiçbir insan sebepleri ne kadar güçlü olursa olsun, ölümü düşünmemeli. Günümüzde bazı şeylerin kolayca telaffuz edilmesi beni çok rahatsız ediyor. Hayatımız bin bir güçlükle dolu olabilir, bunlar bize verilmiş hediyeler. Kum tanesini inciye dönüştürebilen istiridyeler gibi olmalıyız. Zorlukları evirip çevirip inci yapmalıyız.”
Kaynak: Zaman
Yorumlar