Turkuaz özel bir taş ve özel bir renktir bizim için, pek çok farklı tonuyla gönlümüzü çelen, yaşantımızı güzelleştiren… Turkuazın hikayesiyse başlı başına bir tarihtir, binlerce yıldan oluşan.

Eski Türklerde Doğu, güneşin doğmasından dolayı kutlu yön olarak görülmüş ve gök rengi olan mavide ifade bulmuştur. Hayat ya da Gök Ağacı da geçmişle geleceği birleştirerek yaşamın devamlılığını simgeler. Gök rengi olan mavinin binbir çeşitlemesini bünyesinde taşıyan, Yaratılış Destanlarıyla Oğuz Kaan Destanlarında kutsal sayılan mavi-yeşil renklerin tüm açılımlarını yansıtan Turkuaz taşının sevilerek kullanılmış olması bu sebeple doğaldır. Turkuaz, Mançurya Denizinden Tuna Nehri’ne kadar yayılan alanı kapsayan Türkistan coğrafyasında M.Ö. 8. yüzyıldan başlayarak günümüze kadar gelen çok sayıdaki mücevher eşyayı ve takıyı süsler. Bu benzersiz taşın kullanımına bir örnek de 3. yüzyıldan, Hunlar dönemindendir. İç Moğolistan’daki Aluchaideng’den çıkarılan hazinede bulunan taç biçimli altın bir börkün tepesindeki kartal başı tek bir Turkuazdan oluşur. Kadim kültürlerde Turkuaz taşının koruyucu tılsımlı gücüne ve rahatlatıcı özelliğine inanılır. Turkuaz, Asya’dan Balkanlar’a kadar birçok kültürde renginin nazara karşı olmasıyla baş tacı edilir.

9 ve 13. yüzyıllar arasında Orta Asya ve günümüzdeki Doğu Türkistan topraklarında hüküm sürmüş olan Karahanlı Türkleri’nin takılarının çoğunda turkuaza rastlanır.

Filli Boya Turkuaz Koleksiyonuna Dair

Kökleri doğduğu toprağa sımsıkıya bağlı, yeni yeşeren yaprakları gökyüzüne uzanan yüzlerce yıllık bir çınar gibi, gölgesinde dinlenenlere huzur, mutluluk ve umut aşılamak istiyorsak sahip olduğumuz değerlere her zaman sahip çıkmalıyız.

Yüzümüzü geleceğe dönerken binlerce yılın olgunlaştırıp bize aktardığı değerlerimizi, geleneklerimizi tüketilmeye terk edemeyiz, onlar tükenir ve anlamını kaybederse kazandığımızı zannettiğimiz ekonomik zaferler anlamsızlaşır, içi boşalır, değersizleşir.

O yüzden gelecek nesillerin daha sağlam ve güçlü temeller üzerinde yükselmesi ve geleceğe uzanan sağlam köprüler kurması için yaptığımız her işte, attığımız her adımda değerlerimizi yaşatmak, umut dolu yarınlar için sahip olduğumuz bu değerleri, yeni bir anlayışla, her gün yeniden var etmek durumundayız.

Betek olarak tarihimiz, değerlerimiz ve geleneklerimiz ile her zaman gurur duymuş, önemsemiş, değer vermiş, yaşamaya ve yaşatmaya çalışmışızdır. Betek’in anlamını yücelten bu anlayış bizim yaşam motivasyonumuz, enerji ve ilham kaynağımızdır.

Biz, bu duygu ve düşüncelerle bugün milyonlarca renk üretebiliyor ve bunu ülkemizdeki 80 milyon insanımız ile paylaşabiliyoruz. Çünkü bu milyonlarca rengin her birinde, insanımızın tutkusu, aşkı, emeği, sevgisi, mutluluğu, geçmişi ve geleceği var.

Bu ülkeyle, Anadolu ile ve bu coğrafya ile bütünleşmiş Turkuaz rengine olan tutkumuz da işte bu sebepledir. Biz istiyoruz ki renk etkisi ve özellikleri sayesinde destansı bir tarihe sahip olan Turkuaz renginin anlam ve önemini herkes bilsin, adı Türklerle özdeşleşen Turkuaz, ülkemizde ve dünyada hak ettiği yeri edinsin. İşte bu anlayış doğrultusunda hazırladığımız Filli Boya Turkuaz Renk Koleksiyonu’na da Anadolu Selçukluları’nın yalın bir zarafet sergileyen çinilerindeki turkuazlar ile Osmanlıların sanatın her alanında ortaya koydukları yaratıcı ihtişamda ki turkuazlar ve özellikle ülkemizi çevreleyen denizlerdeki binbir turkuaz, esin kaynağı oldu. Her bir turkuaz gönlümüzde ayrı ayrı iz bıraktı, renklerin isimleri, gönüllere seslenmede birbiriyle yarışarak bize ilham verdi. Bu vesileyle tutku ile hazırladığımız Turkuaz tanıtımı seferberliğimize katkı veren bu toprağın gönlü zengin insanlarına bir kez daha teşekkür eder, Filli Boya Turkuaz Renk Koleksiyonu’ndaki benzersiz turkuaz renklerini hep birlikte yaşatmaya devam edeceğimize dair inancımızın tam olduğunu ifade etmek isteriz.

Filli Boya ‘Turkuaz Koleksiyonu’ Projesine 2. Ödül Altın Pusula’dan Geldi!

Filli Boya’nın kültürel mirasımız Turkuaz rengine sahip çıkmak, Turkuaz’ın öneminin tüm dünyada hak ettiği yeri edinmesini sağlamak amacıyla Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Gül İrepoğlu ile birlikte hazırladığı, Turkuaz üzerine yazılmış ilk ve en kapsamlı kitap olan ‘Turkuaz Gökyüzünün Ve Yeryüzünün Mirası’ ve kitaptan ilham alınarak oluşturulan Turkuaz Renk koleksiyonuna ikinci ödül geldi.

Filli Boya’nın Türkler ile bütünleşen Turkuaz rengini ve hikayesini tüm dünyaya tanıtmak üzere oluşturduğu Turkuaz koleksiyonu ve Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Gül İrepoğlu ile birlikte hazırladığı Turkuaz üzerine yazılmış ilk ve en kapsamlı kitabı ‘’Turkuaz Gökyüzünün Ve Yeryüzünün Mirası’’na ödüller gelmeye devam ediyor.

Selçuklu ve Osmanlı’dan günümüze kadar uzanan Turkuaz tutkusunu geniş kitlelerle buluşturmak hedefiyle hayat bulan Filli Boya Turkuaz Renk Koleksiyonu ve kitabı başarısını ödüllerle taçlandırıyor. Projeye “PRİDA İletişim Ödülleri”nde aldığı ödülden sonra ikinci ödülü Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından “İyiliğin İletişimi, İletişimin İyiliği” temasıyla bu yıl 17.’si gerçekleştirilen Altın Pusula Türkiye Halkla İlişkiler Ödülleri’nden geldi. Filli Boya, törende Kültür-Sanat kategorisinde ödülü kucakladı.

Koleksiyonda 48 farklı turkuaz tonu yer alıyor

Filli Boya Turkuaz renk koleksiyonunda toplam 48 farklı Turkuaz tonu bulunuyor. Bunlardan 7 renk Selçuklu dönemi Turkuaz örneklerinden oluşurken diğer 34 farklı Turkuaz tonu ise Osmanlı dönemi sanat ve mimari eserlerden belirlenen yansımalardan oluşuyor. Koleksiyonda ayrıca günümüz Turkuaz örneklerinden de 7 renk yer alıyor. Eş zamanlı olarak dünyada ilk kez Turkuaz üzerine oluşturulmuş en kapsamlı kitap olan “Turkuaz Gökyüzünün Ve Yeryüzünün Mirası” adlı eser de hem turkuaz taşının, hem de turkuaz renginin kültürümüzün her alanındaki yansımalarına yer veriyor. Kitapta; Doğada Turkuaz; Tarihte Turkuaz; Turkuazlı Mücevherler; Sanatı Renklendiren Turkuaz; Edebiyatta Turkuaz gibi başlıklar inceleniyor.

Turkuaz Gökyüzünün Ve Yeryüzünün Mirası kitabı dünyada yerini alıyor

Alanında ilk ve eşsiz bir çalışma olan “Turkuaz Gökyüzünün Ve Yeryüzünün Mirası” tarih boyunca Türklerle birlikte anılan turkuaz renginin tüm dünyaya tanıtılmasında önemli rol oynuyor. İngilizce ve Türkçe yayımlanan eser, mimarlara, yurt dışındaki büyükelçiliklere, ulusal – uluslararası müze ve kütüphanelere, tasarımcılara, mimarlık fakültelerine, sanat galerilerine, UNESCO gibi uluslararası kültür kuruluşlarına gönderildi.