Dünya Müslüman Alimler Birliği, uzman doktorların onayından geçen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısının dinen uygun olduğu yönünde fetva verdi.
Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Muhyiddin el-Karadaği, yaptığı yazılı açıklamada, Kovid-19 aşısı konusunda doktorlara güvenmenin zorunlu olduğunu bildirdi.
Alman şirketi “Pfizer-Biontech” başta olmak üzere Kovid-19 aşılarıyla ilgili çok sayıda soru aldığını belirten Karadaği, “Tıp camiası, bu aşının belirli bir grup ve kişiler için gerekli olduğuna karar verirse bu, akıl ve beden sağlığının korunması ve salgının yayılmasının önlenmesi açısından dini açıdan da kabul görür.” ifadesini kullandı.
Kovid-19 aşısının dinen uygun olduğu fetvası
Hz. Peygamber (asm) Efendimizin:
“İslam’da zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.“
hadisine dayanarak salgın durumunda tedavinin gerekli olduğu yönünde kararlar bulunduğuna değinen Karadaği, fetvaların da ancak ilim ehli tarafından verilebileceğini kaydetti.
Karadaği, fetvanın, uzman makamların aşıya onay vermesi, faydasını ve tesirini kanıtlamasına bağlı olacağını, burada da tamamen faydalı olması değil, faydasının ağır basması şartının aranacağını belirtti.
Covid-19 aşısını yaptırmazsak dini bakımdan sorumlu olur muyuz?
Dinimizin bütün hükümleri, talimatı, emir ve nehiylerinin faydası, her şeyden müstağni olan Alla Teâlâ için değil, kullar içindir. Dinimize göre kullar şu beş değeri/varlığı koruyacaklardır: Hayat, akıl, din, mal, nesil.
Hayatı ve ölümü yaratan Allah’tır, lakin yine O’nun kanunlarına göre sebep-sonuç ilişkisi vardır. Sonucu belli olan bir sebebi kul gerçekleştirince, ilâhî irade ve kudret devreye girer ve yaratır.
Hastalığın da şifanın da sebepleri vardır; bunları uygulamak, “hayatı koruma ilkesi gereğince” dinin emridir.
Bir örnek: Cemaatle namaz en önemli ibadetimiz olduğu halde yağmur, çamur, karanlık, soğuk, tehdit ve tehlike, hastalık, hastaya bakma mecburiyeti gibi hayatı ve sağlığı tehdit eden durumlarda namazın evde kılınması istenmiştir.
Hz. Peygamber (asm) Efendimizin
“Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıkarsa, oradakiler başka yere gitmesinler, başka yerlerde olanlar da oraya girmesinler.”
(Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 100)
buyruğu bir başka örnektir.
Covid-19 virüsü bulaşıcı ve öldürücü bir virüstür, hastalık sebebidir. Bu sebebi ortadan kaldırmak veya etkisini azaltmak mümkün olduğunda bunu gerçekleştirmek dince de gerekli olur ve ihmal edenler hayatı koruma tedbiri almadıkları için sorumlu olurlar.
Anti-viral aşının hem koruyucu hem de yan etkileri bakımından zararsız olduğu konusunda, deneylere dayalı bilimsel raporlar, aşıya karşı olanların argümanlarından daha ziyade ikna edicidir. Hâlihazırda, hayatın normal akışını bozmadan, herkesin uygulayabileceği başka bir korunma imkanı da yoktur.
Aşının kısa vadeli yan etkisi bir günde geçiyor. Uzun vadede olabilir demek bilimsel bir gerçeği ifade etmiyor. Aceleye geldiği konusunda da şu bilgiye ulaştık:
“Aşının güvenilir olup olmadığı sorusu birçok insanın aşıya tereddütle yaklaşmasına neden oluyor. Ancak endişelenmek gerekmiyor. Çünkü aşı geliştiricilerinin kendi güvenlik testlerinin yanı sıra, her ülkenin denetleyici kurumları da aşıları güvenlik ve etkililik testlerinden geçiriyor. Türkiye’de de Covid-19 aşıları Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) incelemesinden geçirilecek. Ancak bu testlerden sonra acil kullanım izni çıkacak. Bilim insanları ve Sağlık Bakanlığı, aşının güvenliği ve etkililiğini, uygulama başladıktan sonra da takip ediyor olacak.”
İşte bu bilgi ve kanaate dayanarak inşallah biz de bu aşıyı yaptıracağız.
Kaynak: Anadolu Ajansı – Sorularla İslamiyet
Yorumlar