Eşler Birbirlerine Olan Bağlılıklarını Nasıl Artırabilir?

Eşler Birbirlerine Olan Bağlılıklarını Nasıl Artırabilir?

İslam'da Eşlerin Birbirine Bağlılığı

Bir milletin ve toplumun temel taşı ailedir. Aile ana, baba ve evlenmemiş çocuklardan meydana gelir. Her insanın küçük bir dünyası, belki küçük bir cenneti aile yuvasıdır. Evlerimizi, yuvalarımızı İslami ölçülerle ve imanın ışığında kurduğumuz takdirde yuvalarımız bir cennet köşesi, saadet ve huzur bahçesi olur. Sağlam esaslar üzerine kurulan mesut yuvalardan meydana gelecek toplum da huzurlu olur.

Karı, koca ve diğer aile fertleri arasındaki münasebet, yakınlık, hürmet, şefkat ve muhabbet yalnız bu kısa dünya hayatı ölçüsüyle değil, ahirette, ebedi hayatta bu münasebetlerin devamı ölçüsüyle hareket edilmesi lazımdır. O zaman aralarındaki hürmet, şefkat ve sadakat samimî olur. Daimi, ebedi ve sonsuz bir arkadaşlığın hatırı için birbirlerine her fedakarlığı, karşılıklı hürmet ve merhameti yapabilirler.

Bu saadeti Allah’a ve ahirete ve diğer iman esaslarına olan hakiki iman temin eder. Hakiki imanın hakim olmadığı bir ailede her şey geçici ve menfaate dayalıdır. Temel çürük, merhamet mecazî, saygı ve sevgi yapmacıktır, hayvanidir. Menfaatlerin ve galip hislerin merhamet ve hürmeti mağlup ettiği bir ailede, o dünya cenneti cehenneme döner. Aile fertleri azap içinde kalır.

Aile yuvası bir binaya benzetilecek olursa, o binayı ayakta tutacak 4 temel direk vardır: Karşılıklı sevgi, müsamaha, itimat ve fedakarlık…

Bir ailenin mutluluk içinde yaşaması, birbirine güven, emniyet, sadakat, samimî hürmet ve muhabbetle devam eder. Bunların kaynağı da kuvvetli bir imandır. Bu hakikatlerle beraber, dikkat edilmesi gereken diğer konulara gelince:

İnsanlar büyük oranda severek, en azından, isteyerek evlenirler, zorla veya istemeden evlenenlerin sayısı son derece azdır. Ancak buna rağmen bazı evliliklerinin üzerinden henüz kısa bir zaman geçmeden eşler tartışmaya, kavga etmeye, birbirlerini suçlamaya, başlayabilir.

Bu yıpratıcı sürecin önü güzel bir niyet, yapıcı bir iletişim, empati ve anlayışla kesilmezse eşlerin arasında duygusal kopuşlar başlar, duvarlar örülür ve belirli bir zaman sonra da birbirlerinden uzaklaşır, gönül bağları zayıflar.

İslam'a Göre Eşlerin Birbirine Bağlılığı

Geçmiş olumsuzlukları affedin

Belirli bir zaman aralığında eşlerin birbirine karşı yıpratıcı söz ve davranışları süreklilik haline gelmişse, tekrar eski günlere dönülmesi oldukça zordur. Yaşananlar arakada büyük ve kirli tortular bıraktığı için, onları temizleyip hayat arkadaşı ile yeniden gönül bağı kurmak çok kolay olmaz. Çünkü çiftlerin nefis, hissiyat, şeytan, ene ve gururları birbirlerini affedip, geçmişi unutmalarına engel olur. Eşler birbirlerini affetmedikçe de yakınlaşma olmaz.

Eğer yeniden yakınlık kurulması isteniyorsa bunun yolu, geçmişi affedip, eskinin yükünden tümüyle kurtulmak ve yeni bir sayfa açmaktan geçiyor. Nitekim Yüce Yaratıcımız da Kur’an-ı Kerim’de huzurun ve barışın sağlanması için insanları sık sık affetmeye davet ediyor:

“Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükafatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.”

(Şura, 40)

“…Affetmeniz takvaya daha uygundur. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür.”

(Bakara, 237)

Mutlu Evliliğin Anahtarı

Kendinizi, beklentilerinizi ve duygularınızı tanıyın

Eşinizle yeniden gönül bağı kurmanız için, bir diğer öncelikli adım ise kendinizi iyice tanımanızdır. Çünkü kendinizi tanımadan, nerde hangi yanlışları yaptığınızı veya hangi yanlış davranışı neden yaptığınızı gerçekten anlamadan ve eşinizden tam ne istediğinizi bilmeden ona yeniden bağlanamazsınız. Bağlansanız da kısa süre içinde yine eski haline dönersiniz.

Bunun için ikinci öncelik olarak kendi duygularınızı iyice analiz etmelisiniz. Örneğin eşinize neye ve neden kızdığınızı, öfkelendiğinizi iyi anlamanız gerekir. Verdiğiniz tepkiler, gerçekten eşinizin hatalarıyla orantılı mıdır yoksa gereğinden fazla veya gereğinden az mıdır? Çünkü eşimizin aslında zararlı olmayan veya çok az sıkıntı olan bazı davranışları veya sözleri bizim geçmişten getirdiğimiz korkularımızı, kaygılarımızı tetikler; bazen de onlara yanlış anlamlar yükleriz. Bundan dolayı da gereksiz tepkiler veririz.

Bazen de insanın kendisiyle, geçmişiyle ilgili olumsuz duyguları, onun eşiyle yakınlaşmasını engeller. Örneğin ‘güvensiz bağlanma korkusu’ olanlar, eşlerine çok yakın olmaktan kaçınır. Bu durumda eşi ona yakın oldukça o bir şekilde bir bahane bularak öfkelenir, küser, sesini yükseltir. Sonunda karşısındakini kendisinden uzaklaştırır. Ama tüm bunları bilinçli değil, bilinçaltının yönlendirmesiyle yaptığı için fark etmez.

Eşinize karşı hissettiğiniz, daha doğrusu, sizin ona bağlanmanıza engel olan duygularınızı anlamaya çalışın. Gerçekten ona olan uzaklığınız, onun bir kusuru veya eksikliğinden mi kaynaklanıyor, yoksa sizin ruhunuzun derinliklerinden yatan başka bir şeyden midir? Örneğin bunun nedeni yalnızlık, terk edilme, sevilmeme şemanız mıdır? Çünkü terk edilme şemanız varsa, eşinizin yaptığı en küçük bir hareket karşısında, örneğin sizinle bir süre ilgilenmeme, yalnız bırakma gibi durumlar, sizi terk edeceğine bir işaret gibi algılarsınız ve bu davranışına aşırı tepki verirsiniz.

Tüm bunları aşmak için de uzun bir gözlem yoluyla kendinizi dinelmeniz, tanımanız ve iç görü kazanmanız gerekir. Daha da önemlisi bu olumsuz duygularla eşinizi suçlamadan yüzleşmeniz gerekir. Bunları yaparsanız eşinizle yakın bir iletişime geçmeniz çok daha kolay olacaktır.

Müslüman Kadın ve Erkek

Eşinizi, ailesini ve kültürünü iyi tanıyın

Evlilikte eşlerin arasının açılmasına, gönül bağlarının bozulmasına neden olan bir diğer önemli etken de, karşı tarafı erkek ya da kadın olarak ve de insan olarak iyi tanımamaktan kaynaklanan hatalar, yanlış yorumlar ve düşünce çarpıtmalarıdır. Nitekim bazı çiftler 20-30 yıl gibi uzun bir süre evli olmalarına karşın hala birbirlerinin duygularını, düşüncelerini, hassasiyetlerini tam olarak bilmezler.

Bu durum, iki şekilde evlilik ilişkisine zarar verir, gönül bağını zedeler:

Birincisi; eşinin duygularını, hassasiyetlerini bilmediği için onun ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayamaz ve onda hayal kırıklığı doğurup kendisinden uzaklaşmasına neden olur. Karşı taraf da anlaşılmadığından ve duyguları incindiğinden ve doyurulmadığından dolayı ya ümitsizliğe kapılıp kendi kabuğuna çekilir veya bağları iyice koparır.

Yaratılışı gereği ailesini himaye etmekle görevli olan erkek, kendisine başarılı, güçlü ve yeterli duygularını veren kadının yanında kendisini iyi hisseder. Bunun tersi olan sürekli şikayet edilen, takdir edilmeyen, evi idare etmede yeterli görülmeyen, kendisine Kuran’ın tabiriyle kavvam gibi davranılmayan erkek kendisini kötü hisseder. Sonuçta ya annesine kaçar ya kendi içine sığınır veya ev dışında başka eylemlere başvurur. Örneğin işkolik olur, arkadaşlarına takılır, haram ve riskli olan bağımlılıklara yönelebilir.

Bundan dolayı erkek; eşi ve diğer aile üyeleri için yaptığı şeylerden dolayı takdir edilmeli, iyi bir eş ve iyi bir baba olduğu vurgulanmalı. Bazı davranış ve sözlerini değiştirirse daha iyi olacağı sıklıkla dile gelmelidir. Akşam evine geldiğinde, eşi tarafından, güler yüzle, tatlı sözlerle karşılanmalı ve ona iş yoğunluğunu hafifletecek bir ortam sağlanmalıdır. Huzur içinde yemek yedikten sonra çay sohbetinde, ailenin sorunları tonu hafif olan bir sesle sohbet tarzında dile gelmelidir. Bu şekilde karı-koca arasında gönül bağı haliyle güçlenecektir.

Burada koca ile iletişimde, kadınlığa özgü nazik, latif davranış içinde olmak ve sözler sarf etmek çok önemlidir. Çünkü erkeği de kadını da ancak zıddı çeker, cazip gelir ve ruhunu tamamlar. Kadın, kocasıyla bir erkek gibi güç mücadelesine girerse, ona bir erkek gibi sert ve otoriter bir sesle konuşursa, giyim, kuşam ve davranışları erkeğe yakınsa kocası nazarında cazibesini kaybeder. Çünkü Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle “Kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letafet ve nezaket içindeki hüsn-ü siretidir (güzel ahlakıdır). Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir.(Sözler, 32. Söz, 3. Mevkıf)

Görüldüğü gibi kadın, kendi cinsiyetinin, fıtratının ona verdiği güzellikle davranırsa kocasını mutlu eder, gönül bağını güçlendirir ve daha da önemlisi kendisi de mutlu olur.

Eşlerin birbiriyle gönül bağına zarar veren bir diğer etken de, kadının aşırı kıskançlığı ile kocasını güvensizlikle itham etmesi. Erkeğin eşine sadık olduğunu bildirmesine karşı güvensizlik ve kıskançlık devam ettiğinde erkek, kendisini değersiz, çaresiz, savunmasız ve boğulmak derecesinde kontrol altında hisseder. Bu durumda da maalesef eşinden adım adım uzaklaşır.

Bunun için aşırı kıskançlık duygularından kaçınmak, eşine bu konuda güvendiğini ifade etmek, telefonlarını, hesaplarını kontrol etmekten vazgeçmek erkeği hanımına daha çok bağlayacaktır. Kocanızı, kontrol altında tutarak değil kadınlığınızla, sevginizle, güveninizle ve ona sağladığınız huzur ortamı ile kendinize daha çok bağlayacaksınız.

İkincisi; eşinizi iyice tanımanızın aranızdaki sevgi bağlarının güçlenmesine bir diğer katkısı da yanlış anlaşılmaların önüne geçmek olacaktır.

Karı-koca arasında yaşanan sorunların çok büyük bir kısmı karı-kocanın, bir diğerine kendi cinsiyetinin bakış açısıyla bakmasından kaynaklanır. Cinsiyetlerin olay ve olgulara bakışı arasında bazen dağlar kadar fark var. Bu durumda haliyle yanlış anlaşılmalar, kırılmalar, küsmeler de çok fazla olur.

Örneğin kadın üzüldüğünde, bir sorun yaşadığında bunu kocasıyla paylaşmak ister, konuşmak, içini dökmek ister ve daha da önemlisi kocasının yanı başında olmasını ister. Ancak birçok erkek, bir sorun yaşadığında içine kapanır, paylaşmak istemez, bir süre kendi mağarasına çekilir. Bu süre zarfında üzerine gelinmesini istemez, sorunu kendi içinde yaşamayı tercih eder.

Kadın, kocasının bu tavrını, “İlgisiz, beni sevmiyor, benden kaçıyor, değer vermiyor” şeklinde yorumlar ve eşini itham etmeye başlar.

Tüm bunların yanında kocanızın insan olarak da kişiliğini iyi tanırsanız aynı şekilde ilişkinizi yıpratmaktan kurtarırsınız. Çünkü kocanızın yaptığı ve sizi rahatsız eden birçok davranış belki de sizinle alakalı değil, onun geçmişiyle alakalıdır. O size tepki verirken, aslında derinde yatan duygu, kendi çocukluk acılarıdır.

Bunlar bilindiği zaman, kızmak ve küsmek tepkileri, yerine kadınlığa mahsus şefkate ve sevgiye bırakacaktır.

Müslüman Karı-Koca

Eşinizin iyi yönlerine, sevilmeye değer özelliklerine odaklanın

Karı-koca, birbirilerinin küçük hata ve eksikliklerine odaklandıklarında bunları değiştirmek için bir diğerini zorlamaya başlarlar. Bir taraftan kişiliğe yönelik eleştiri geldiğinde, diğer taraf bunu gurur vesilesi yapıp başlar. Bazen de hızını almaz, karşı tarafın daha önce dile getirmediği kusurlarını ifade etmeye başlar. Konu zamanla tıpkı bir kartopu gibi her ikisini de altına alıp ezecek kadar büyür.

Eşinizle gönül bağınızı güçlendirmek için elinize bir kalem kağıt alın ve onun insan olarak, mümin olarak, eş olarak, anne ya da baba olarak tüm iyi taraflarını, güzelliklerini yazın. Tüm güzellikleri unutmadan yazmanız için kendinize bir hafta on gün zaman ayırır. İyice yazdıktan sonra göreceksiniz ki, eşinizin sevilmeye, takdir edilmeye değer özellikleri olumsuz özelliklerinden çok daha fazladır.

Yazdıklarınıza sık sık göz atın ve sizin için ne kadar değerli olduklarını düşünün. Örneğin sizi bir gün sabah namazına uyandırmış ise, bunun karşılığını dünyada hiçbir şeyle ödeyemeyeceğinizi, sırf bunun için bile olsa onu sevdiğinizi hayal edin. Size karşı söylediği güzel sözleri, iyilikleri, fedakarlıkları düşünün. O zaman bağınız daha çok artacaktır.

Unutmayın “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.(Mektubat, Hakikat Çekirdekleri)

Eşler Arası Duygusal Bağ

Eşinize duygusal olarak da yakın durun

Fiziksel olarak yan yana durmak ama duygusal olarak mesafeli olmak evlilik bağlarının zayıflamasına neden olur. Bunun çözümü de eşlerin karşılıklı olarak duyguları, düşünceleri, sırlarını anlayıp karşılık vermek ve paylaşmaktan geçiyor. Bunun için eşiniz üzüldüğünde, acı duyduğunda, kederlendiğinde veya yorulduğunda, bir tarafı ağrıdığında, empati ile onun yanında olun ve ilgilenirseniz hem onun çok hoşuna gider hem de siz bağlarınızı daha da güçlendirirsiniz.

Aynı şekilde sevincini de önemseyip onun yanında olursanız duygusal olarak ona daha yakın olduğunuzu hissedeceksiniz. Bunun yanında sizin de aynı şekilde kendi acı ve tatlı her duygularınızı, eşinize karşı hissettiklerinizi güzel sözlerle sık sık dile getirmeniz, ona duygusal ve sevgi ile bakmanız sizi birbirinize daha sıkı bağlayacaktır. Duygularınızla beraber düşüncelerinizi, sırlarınızı hatta hayretinizi paylaşmanız da sizi eşinize kalben daha da yakınlaştıracak. Çünkü;

“Bir işte mütehayyir kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden adam, velev zihnen olsun, ister ki, birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın. Kalplerin en latifi, en şefiki, “kısm-ı sani” ile tabir edilen kadın kalbidir”

(İşaratü’l- İcaz, Bakara 25. ayetin tefsir)

Müslüman Karı-Koca ve Kuar'an-ı Kerim

Bağlanmak için ortak etkinlikler yapın

Bağlanma, aniden olacak bir durum değildir. Bunun için zamana ihtiyaç var. Ancak yukarıda sözünü ettiğimiz noktalar dikkat edildikten sonra belirli bir süreç içinde gelişecektir. Bu süreci hızlandırma adına size bir diğer tavsiyemiz, eşinizle birlikte ortak etkinlikler yapmanızdır. Bu fiziksel yakınlığı artıracağı gibi duygusal bağları da güçlendirir. Örneğin birlikte cemaat halinde namaz kılmak, birlikte Kuran ve tefsir okumak bunların başında gelir.

Bunun dışında yürüyüşe çıkmak, uygun bir yerde baş başa oturup çay içmek, akraba ziyaretleri yapmak, evde birlikte spor yapmak, mutfakta yemek yapılırken veya sofra hazırlanırken yardım etmek, birlikte TV’den, internetten dünya ve ahiret saadetinize kuvvet verecek programlar izlemek ve onlar hakkında konuşmak gibi aktiviteler bağlarınızı güçlendirecektir.

Kaynak: Sorularla İslamiyet

Yorumlar

“Eşler Birbirlerine Olan Bağlılıklarını Nasıl Artırabilir?” için bir yanıt

  1. Esmeray bütün dedi ki:

    Bu durum, iki şekilde evlilik ilişkisine zarar verir, gönül bağını zedeler:

    Birincisi
    Diye başlayan paragrafta erkeğe nasıl davranılmasını yazmışsınız ve çok doğru bir yazı fakat kadına nasıl davranılması gerektiğini yazmamışsınız. Kadına nasıl davranılması gerektiğini merak ediyorum. Yazıyı eksik buldum. Cevap yazarsanız sevinirim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir