Zamanda Yolculuk Yaptıran İstanbul’un Tarihi Pastaneleri

Zamanda Yolculuk Yaptıran İstanbul’un Tarihi Pastaneleri

İstanbul Pastaneleri

İstanbul’da tarihe şahitlik etmiş ve şehre özgü dokusuyla hayat bulmayı başarmış, Türk edebiyatına da katkı sağlamış tarihi pastaneleri yeniden keşfetmeye ne dersiniz? Bu pastanelerde vakit geçirirken tarihin sesini duyar gibi olmak ve zamanlardan günümüze kadar ulaşmış bu yapıların içinde zamanada yolculuk yapmamak mümkün değil.

Bu tarihi mekanlarda vakit geçirirken bir anda gözünüzün önünde elinde gazetesi masasında not defteri ve mürekkepli kalemiyle köşeye ilişmiş bir yazarı hayal etmek hiç de zor değil.

Gerçek anlamda İstanbul’u yaşamak ve hissetmek isteyenler için hazırladığımız İstanbul temalı önerilerden bir yenisini buraya eklerken hayatınızın bir yerinde tatlarıyla ve hikayeleriyle muhakkak olmalı diye düşündüğümüz o pastaneleri en kısa zamanda gidilecekler listesine eklemenizi tavsiye ediyoruz.

İstanbul Pastaneleri

Cemilzade

133 sene önce, Bestekar Udi Cemil Bey’in kurduğu Cemilzade’de sadece lokum, ezme ve badem şekeri satılıyor. Özellikle fındıklı ve güllü lokumları, Hindistan cevizli, meyveli fıstık ve badem ezmesi, susamlı, tarçınlı, naneli, limonlu ve kahveliden oluşan beş çeşit akide şekeri ve tabii ki badem şekerleri buranın demirbaş ürünleri. Son icatları ise çifte kavrulmuş çikolata kaplı badem ezmesi ki ben hayatımda böyle bir şey yemedim diyebilirim. Şimdilerde ailenin 4. kuşağı Barış Cemiloğlu tarafından yönetilen Cemilzade; Selamiçeşme, Şaşkınbakkal, Etiler ve Nişantaşı şubeleriyle kalitesini ve lezzetini ilk günkü gibi sunmaya devam ediyor.

İstanbul Pastaneleri

Patisserie de Pera

Zengin tarihi ve imza attığı ilklerle İstanbul’un en önemli simgelerinden olan ülkemizin ilk uluslararası oteli Pera Palace Hotel Jumeirah’nın içinde, kuruluşundan bu yana hizmet veren Patisserie de Pera, dekorasyon kraliçesi olarak anılan ünlü iç mimar Anouska Hempel’in tasarım anlayışıyla yorumlanmış bu pastanede zaman yolculuğu yapmak mümkün.

1895’te kapılarını açan ve İstanbul’a Orient Express treni ile gelen yabancı misafirlerin şık bir yerde konaklayabilmesi için düşünülerek tasarlanan Pera Palace’a ait olan bu pastane, İstanbul’a da sirayet etmiş La Belle Epoque döneminden izler taşıyor. Bu yüzden koltuklarında otururken, tozpembe tabaklarında makaron yerken ve birbirinden zarif porselen fincanlarında çay içerken, kendinizi Paris’te gibi hissedebilirsiniz.

İstanbul Pastaneleri

Day Day Pastanesi

İskender Boğazı Sokak’ta ilerlerken tarçın, elma, kakao, sakız, mahlep ve susam kokularının büyüleyici aroması sizi kendine doğru çekmeye başlıyor. Kokuya doğru ilerlediğinizde adıyla fark yaratan Day Day Pastanesi’ne denk geliyorsunuz. 1969 yılında Kapalıçarşı içinde, Ermeni bir aile tarafından açılan pastane ailenin ikinci kuşaktan ustası Levon Tekneci sağlık sorunları nedeniyle dükkânı, o zamanki çırağı Mustafa Takyan’a devretmiş. Mustafa Takyan da o günden bugüne ustasından aldığı eğitimi layıkıyla devam ettiriyor.

Pastanede sabahtan başlayan ve akşam saatlerine kadar devam eden bir kalabalık söz konusu. Tezgâhına göz gezdirdiğinizde ise her biri özenle yapılmış birbirinden güzel tatlı ve tuzlu ürünler öncelikle gözünüzü sonra da midenizi doyuruyor. Pastanenin ustası ve sahibi Mustafa Takyan; güler yüzü, müşteriye olan saygısı ve ilgisiyle dikkat çekiyor. Ayrıca tatlılarda glikoz değil şeker pancarı kullanıldığını da hatırlatmış olalım.

İstanbul Pastaneleri

Savoy Pastanesi

1950 yılında dönemin en seçkin semti Cihangir, Soğancı Sokak’ta Monsenior Koço tarafından açılan pastane sonraki yıllarda Beri ve Levi ailelerine geçmiş. 1978’te ise Mordo Levi’nin çırağı olarak yıllarca pastanede çalışan Mahmut Taşçıoğlu ve ortakları tarafından devralınmış. 2000’lerde yüzü yenilenerek, daha modern bir görünüme kavuşmuş. Eski Cihangirliler içinse daima İstanbul lezzetlerini koruyan bir pastane olmuş Savoy.

İstanbul Pastaneleri

İnci Pastanesi

Genç bir adam olan Lukas Zigoridis kendine bir hayat kurabilmek için henüz on beş yaşındayken İstanbul’a gelir. Arnavut kökenlidir, pastacılığa meraklıdır, birçok pastanede çalışarak mesleğin inceliklerini öğrenir. Zigoridis 1944 yılında kendi işletmesini açmaya karar verir. İstiklal Caddesi en parlak dönemlerinden birini yaşamaktadır. Cercle d’Orient binasında caddeye bakan 124 numaralı dükkan küçük olmasına rağmen genç pastacının hayallerini gerçekleştirebilmesi için uygundur. O dönemde İstiklal Caddesi’nde pek çok pastane vardır, Zigoridis’in bir yenilik yapması, farklı bir lezzet yaratması gerekir. Çeşitli denemelerden sonra içini kremayla doldurduğu hamur toplarının üstüne çikolata sosu dökerek ihtişamlı bir tepe haline getirdiği tatlıyı geliştirir. İsmine “profiterol” der yıllar içinde profiterol İnci Pastanesi’nin adıyla özdeşleşir. Pastane başka tatlılar da yapmasına rağmen günlük üretiminin önemli bir kısmını profiterol oluşturur. Sadece tek bir şubesi bulunan İnci Pastanesi o günden bu yana az ama öz çeşidiyle müşterilerini ağırlıyor. Vitrininde ise tam bir vefa örneğiyle “Luca Zigori” ismini taşıyor.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir