Serdâb Köşkü Nedir? İstanbul’un Serdâb Köşkleri Hangileridir?

Serdâb Köşkü Nedir? İstanbul’un Serdâb Köşkleri Hangileridir?

İstanbul Serdab Köşkü ve Kasırları

Farsça serd (soğuk) ve âb (su) kelimelerinden oluşan serd-âbın (serd-âbe) “soğuk su” anlamındaki bu ismi taşımasından hareketle önceleri içme suyunu soğuk tutma amacıyla tasarlandığı ve yalnız kiler olarak kullanıldığı ileri sürülüyor. İstanbul saraylarında bahçe içinde serinletici su öğeleri, havuz ve selsebilleri olan yazlık köşklere serdâb köşkü deniliyor.

İstanbul tarihi dokusu ile büyülü bir şehir. Boğaziçi kıyıları boyunca birçok tarihi yapıya rastlayabilirsiniz. Bir tarafta Boğaz’ın mükemmel maviliği sizi etkisi altına alırken diğer tarafta kıyı boyunca uzanan yalıları, yapıları izleyerek tarihin içinden geçebilirsiniz. İstanbul’u gerçekten anlamak istiyorsanız; Milli Saray, Köşk ve Kasırlara mutlaka zaman ayırmalısınız. İşte o zaman İstanbul adı gibi İstanbul olur. Gelin kasırların en güzeli Boğaz’ın incisi Küçüksu Kasrı’ndan Boğaziçi’nde bir serdab köşkü Beykoz Mecidiye Kasrı’na oradan da Ihlamur, Aynalıkavak ve Maslak Kasırları’na birlikte yolculuğa çıkalım.

Küçüksu Kasrı

Küçüksu Kasrı

Göksu ile Küçüksu dereleri arasında kalan çayırlık alan, Osmanlı döneminde padişahların Boğaziçi’ndeki hasbahçelerinden, zamanla da en gözde mesire yerlerinden biri olarak tanınıyor.

Hasbahçe içindeki ilk yapılaşma Sultan I. Mahmud (1730-1754) döneminde başlıyor. Göksu’da sık sık avlanan ve atış talimleri yapan Sultan için Sadrazam Divitdâr Mehmed Emin Paşa, 1751-1752 yıllarında ahşap bir köşk yaptırıyor. Deniz kıyısındaki bu iki katlı yapı, Sultan III. Selim (1789-1807) döneminde geniş çaplı bir onarımdan geçmiş ve Sultan’ın isteği üzerine çok sevdiği annesi Mihrişah Valide Sultan adına 1806’da bir de çeşme ekleniyor.

Küçüksu Kasrı Beykoz

Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde de kullanılmaya devam eden eski köşk, Sultan Abdülmecid (1839-1861) tarafından yıktırılarak yerine 1856-1857 yıllarında yeni Küçüksu Kasrı yaptırılıyor. Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde, kasrın cephe süslemeleri elden geçirilerek zenginleştiriliyor.

Beykoz Küçüksu Kasrı

1983’te müze-saray olarak ziyarete açılan Küçüksu Kasrı, alçı kabartma ve kalem işi süslemeli tavanları, farklı renk ve biçimde değerli İtalyan mermerleriyle yapılmış şömineleri, her bir odada ayrı süslemeli ve ince işçilikli parkeleri, Avrupa üsluplarındaki mobilyaları, halı ve tablolarıyla zengin bir sanat müzesi görünümünde.

Küçüksu Kasrı İletişim:

  •  Adres: Göksu Mah. Küçüksu Cad. No:12 Küçüksu/Beykoz
  • Telefon: 0 (216) 332 33 03

Beykoz Mecidiye Kasrı

Beykoz Mecidiye Kasrı

Osmanlı geleneğinde var olan “serdab köşkleri”nin 19. yüzyıl uygulamalarına güzel bir örnek olan Mecidiye Kasrı, Boğaz’ın Asya kıyısında yer alıyor. Beykoz’da, Hünkâr İskelesi mevkiinde bulunan Beykoz Mecidiye Kasrı, Boğaziçi’nin ilk kâgir ve yeni üslûpta inşa edilmiş yapısı.

İki katlı, yarı kâgir ve simetrik bir düzeni olan Beykoz Mecidiye Kasrı’nın ön cephesi neoklasik bir tarza sahip. Kasrın Sultan II. Abdülhamid döneminde çekilmiş fotoğraflarında varaklı mobilya takımları, Hereke kumaşlarından döşeme ve perdeleri, Baccarat vazoları ve büyük kristal şamdanlarıyla zengin bir şekilde döşenmiş olduğu görülüyor. Ayrıca kasrın içi çok değerli renkli somakilerle tezyin ediliyor. Cephe kaplamasında İtalya’dan ithal edilen taşlar ile yerli beyaz mermer kullanılıyor.

Mecidiye Kasrı Beykoz

Bir saltanat yapısı olarak Sultan Abdülaziz’den itibaren Osmanlı padişahlarının zaman zaman bizzat kullandığı ve misafirlerini ağırladığı bir işlev görmekle birlikte kentin dışında ve temiz havalı bir yer olduğu için kamu hizmetine tahsis ediliyor. Beykoz Mecidiye Kasr-ı Hümâyûnu, 23 Aralık 1997 tarihinde Millî Saraylara bağlanmış ve muhafaza altına alınarak 2010-2016 yılları arasında sürdürülen restorasyon çalışmalarının ardından 11 Nisan 2017 tarihinde müze olarak ziyarete açılıyor.

Beykoz Mecidiye Kasrı İletişim:

  • Adres: Gazi Yunus Sk. No:51 Yalıköy/Beykoz
  • Telefon: 0 (216) 424 16 38

Ihlamur Kasrı

Ihlamur Kasrı

Beşiktaş, Yıldız ve Nişantaşı yamaçları arasında kalan Ihlamur Vadisi, tarihî kaynaklardan anlaşıldığına göre 18. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar içinden Fulya deresinin aktığı, ıhlamur ve çınar ağaçlarının gölgelediği, yeşillikler içinde bir mesire idi.

Bugün kasırların yer aldığı vadinin ilk bölümü, Sultan III. Ahmed (1703-1730) döneminde tersane eminlerinden Hacı Hüseyin Ağa’ya ait bağ iken, devlet hazinesine katılarak padişaha ait bir hasbahçeye dönüştürülüyor. Yıldız’a doğru yükselen ikinci bölümünde, Sultan III. Selim (1789-1807) ile Sultan II. Mahmud’un (1808-1839) kemankeşlerle birlikte atış yarışmaları yaptıkları, günümüze ulaşan bazı nişan taşlarından anlaşılıyor. Bu nişan taşlarının üzerlerinde, sultanların su dolu testilere yaptıkları atışların mesafeleri, dereceleri ve tarihleri yazılı. Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde, vadinin “Muhabbet Bahçesi” denilen üçüncü bölümü de eklenerek ağaçlandırma ve setli düzenleme çalışmaları yapılıyor.

Ihlamur Kasrı Beşiktaş

1966’da Millî Saraylara devredilen yapılar, özgün eşyaları ve tamamlanan bahçe düzenlemesiyle birlikte 1985’te müze-saray olarak ziyarete açılıyor. Ihlamur Kasırları bünyesindeki Merasim Köşkü, Sultan Abdülmecid’in resmî kullanımına ve törenlere; Maiyet Köşkü ise Sultan’ın maiyeti ve haremine ayrılıyor. Birer biniş kasrı, yani Sultan’ın günübirlik dinlenme mekânı olan kasırlar, aynı zamanda diplomatik misafirlerin ağırlandığı yer olarak da önem taşıyor. Merasim Köşkü, giriş salonu ile salonun iki yanındaki birer odası, ön cephesindeki dönemin beğenisine uygun Barok çizgiler taşıyan merdiveni, ilginç ve hareketli kabartmalarıyla çarpıcı bir mimarlığa sahip.

Kasrın iç süslemelerinde Osmanlı saraylarında 19. yüzyılda tercih edilen Batılı dekorasyon anlayışına uygun bir süsleme programı uygulanıyor, Avrupa’nın çeşitli üsluplarındaki mobilyalar ve döşeme ögeleriyle belirli bir bütünlük sağlanıyor. Maiyet Köşkü ise, orta sofaya açılan köşe odalarından oluşan mekân düzenlemesiyle geleneksel bir şema sergilenerek, odaların duvarlarında farklı renklerde, mermer görünümü veren stuko tekniği uygulanıyor.

Ihlamur Kasrı İletişim:

  • Adres: Türkali Mah. Hakkı Yeten Cad. No:1 Ihlamur Kasırları, Beşiktaş/İstanbul
  • Telefon: 0 (212) 259 50 86

Maslak Kasırları

Maslak Kasırları

Sultan Abdülaziz tarafından 1860’lı yıllarda yaptırılan Maslak Kasırları, 1868 yılında Padişah tarafından yeğeni Şehzade Abdülhamid Efendi’ye tahsis ediliyor. Adını, o dönemde şehre su temin etmek üzere bölgede bulunan ve “Maslak” denilen su dağıtım haznelerinden alan kasırlar, 34. Osmanlı padişahı Sultan II. Abdülhamid’e ve ailesine hem şehzadelik hem saltanat yıllarında ev sahipliği yapıyor.

1876 yılında tahta davet edileceği bu yerde, at yetiştiriciliği, hayvan besiciliği yapan, zirai çalışmalar yürüten Şehzade Abdülhamid Efendi, kasırda geçen yıllar boyunca çevre arazileri de satın alarak burayı geniş bir çiftlik hâline getirdiğinden kendisinin padişahlığı döneminde bu çiftlik, Maslak Çiftlikât-ı Hümâyûnu olarak anılıyor. Maslak Çiftliği’nde geçirdiği zaman içinde ailesi ve çocuklarıyla mütevazı bir hayat süren şehzadenin burada halkla iç içe yaşadığı, çocuklarına müzik dersleri verdiği, şiirler yazıp besteler yaptığı ve çoğu zaman kendisine ait marangoz atölyesinde çalıştığı günümüze ulaşan bilgiler arasında yer alıyor.

Maslak Kasırları Beşiktaş

Cumhuriyet döneminde, 1937-1982 yılları arasında askerî prevantoryum olarak kullanılmış olan kasırlar, 1984 yılında geçirdiği restorasyonun ardından Millî Saraylar Başkanlığı bünyesinde halka açık bir müze-ev olarak hizmet veriyor.

Maslak Kasrı

Maslak Kasırlarının bulunduğu araziden günümüze kadar ulaşan kısımları, ziyaret sırasında da görebileceğiniz; Mâbeyn-i Hümâyûn, Kasr-ı Hümâyûn, Limonluk Külhanı, Ağalar Dairesi ve Çadır Köşkü. Çiftlikte yer alan bu kısımlarda XIX. yüzyıla ait Osmanlı süslemeciliğinin zarif örnekleri görülebiliyor. Kasırların limonluk bahçelerinde yer alan kamelyalar ise İstanbul’da türünün en yaşlı üyeleri olarak biliniyor.

Maslak Kasırları İletişim:

  • Adres: Daruşşafaka Mah. Büyükdere Cad. No: 194, Maslak Kasırları, Beşiktaş/İstanbul
  • Telefon: 0 (212) 346 19 07

Aynalıkavak Kasrı

Aynalıkavak Kasrı

Osmanlı Devleti’nin İstanbul’daki dördüncü büyük sarayı olan Tersane Sarayı, diğer adı ile Aynalıkavak Sahil Sarayı’ndan günümüze ulaşabilen tek yapı; Aynalıkavak Kasrı. “Hasoda Kasrı”, “Hasbahçe Kasrı”, “Daire-i Hümâyûn” gibi adlarla da anılan yapı, bugünkü görünümüne Sultan III. Selim (1789-1807) döneminde kavuştukyan sonra Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde tekrar elden geçiriliyor. “Lâle Devri” olarak anılan dönemin yaşantısını hatırlatan ve yaklaşık üç yüz yıldır Haliç kıyılarını süsleyen Aynalıkavak Kasrı, 1975 yılında Millî Saraylar yönetimine geçmiş ve 1984’te müze-saray olarak ziyarete açılıyor.

Aynalıkavak Kasrı Beyoğlu

Kasır, kara tarafındaki cephesi tek, deniz tarafındaki cephesi iki katlı olarak eğimli zemine uygun inşa ediliyor. Çifte dîvanhâne çevresinde gelişen üç sofalı planıyla, 18. yüzyıl Osmanlı saraylarının geleneksel mimari özelliklerini taşıyor. Sofaların bir tarafında sultanın önemli konuklarını kabul ettiği Dîvanhâne ile üç, diğer tarafında giriş sofası ile iki oda bulunuyor. Dış cephede dilimli bir kubbeyle örtülü olduğu görülen Arz Odası’nın tavan eteğinde Sultan III. Selim’in altın yaldızlı tuğrası, pencereler üzerinde Yesârîzâde Efendi’nin ta’lîk hat ile yazdığı, Enderûnî Fâzıl Efendi’nin Aynalıkavak Kasrı’nı öven 54 beyitlik şiiri dikkati çekiyor.

Beyoğlu Aynalıkavak Kasrı

III. Selim’in lirik ve akıcı bestelerini yaptığı sanılan Hasoda’nın pencereleri üzerinde, yine Yesârîzâde’nin ta’lîk hatla yazdığı, Şeyh Galib’in III. Selim’i öven 36 beyitlik şiiri yer alıyor. Tavanda, Hasoda ile benzer biçimde, geometrik düzen içinde bitkisel ve stilize motiflerle zenginleştirilmiş zarif bir bezeme göze çarpıyor.

Aynalıkavak Kasrı İletişim:

  • Adres: Hasköy, Aynalı Kavak Caddesi Beyoğlu
  • Telefon: 0 (212) 256 97 50

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir