‘Kibir en sevdiğim günahtır!’ bizim jenerasyonumuz kibiri bu şekilde tanıdı belki, Şeytan’ın Avukatı filminde Al Pacino’nun unutulmaz repliği olarak.. Abdüzaziz Bekkine hazretleri ise şöyle söyledi : ‘Bana kâfiri getirin, kibirliyi getirmeyin’.
Her söz her kulağa kâr etmez derler, sürekli aynı kişiden duyduğumuz şeyi bazen duymaz oluruz duysak da anlamaz oluruz bu yüzden ben ikisini de yazmak istedim, hangisinden dinlersek sonu fark etmez, doğru yola çıkarız nasıl olsa. Kibir, filmden öğrendiğimiz gibi melun şeytanın en sevdiği günahsa da Abdülaziz Bekkine hazretlerinin kaçındığı türden insanların vasfıysa da anlarız ki kibirden ateşte atılmaktan kaçar gibi kaçmalıyız.
İkna olmadık mı o halde sözlerin en güzelini söyleyen Hz. Peygamber ne buyurmuş ona bakalım: “Kendini büyük gören yahut kibirli kibirli yürüyen kimse Allah’ın huzuruna, Allah kendisine gazablanmış olarak çıkar” (Ahmed b. Hanbel, II, 118). Tek derdi Allah’ın rızasını kazanmak olması gereken biz Müslümanlar için ne büyük bir uyarı.
Kim sonsuz merhamet sahibi, lütuf sahibi yüce Rabb’in gazabı için çabalar ki? Bu soruya cevaben ‘kimse’ demek isterken, kendimi kibirden fersah fersah uzak tutmak isterken maalesef son zamanlarda bu soruya cevap ‘insanoğlu’, neredeyse tümü. İlerlemeyle, modernleşmeyle doğaya uzaklaşan insan, kişisel gelişim kitapları yoluyla aklına ‘git ve elde et’ yahut ‘ya tozu dumana katarsın ya tozu dumanı yutarsın’ gibi zırvalar sokulan insan. Giysilerinde ‘just do it’ yazılı çocuklarımızın ileride olacağı insanlar…
Sanki tarihin bir yerinde bir kırılma oldu ve kibir zehri tüm insanlara zerkedildi ve herkes kendisini dünyanın merkezi zanneden kibir yumakları haline geldi.
Değerini cebindeki telefonuyla, altındaki arabasıyla, üzerindeki x markaya yahut falanca tasarımcıya ait elbisesiyle artırdığını düşünen insana inat peygamberimiz (sav): “Elbisesini kibirle yerde sürüyen kimseye Allah merhamet nazarı ile bakmaz” (Müslim, Libâs, 42) buyurmuştur. İşte yüce merhamet sahibi Rabbin merhametini kaybetmeye götüren yol. Nahl sûresi 23. Âyette buyrulduğu gibi ‘… O, büyüklük taslayanları asla sevmez’.
O halde Allah’ın sevgisini kazanmamız için gereken kibirden uzak durup onun tersi olan tevâzuyu benimsemektir. Çünkü Hz. Peygamber (sav) kibri zemmederken kibrin müspet karşıtı olan tevâzuyu övmüştür. Bir hutbelerinde Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah azze ve celle bana şöyle vahyetti: Mütevâzî olun, öyle mütevâzî olun ki, biriniz diğerine karşı övünmede bile bulunmasın” (ibn Mâce, Zühd, 16) İşte insan-ı kâmil olmak için çabalamak yerine mükemmelliğini ilan eden insana bir uyarı daha.
Allah kuluna kibrin ve asiliğin götüreceği yer ile: ‘Kalbinde hardal tanesi ağırlığında kibir olan cennete giremez’ (hadîs-i şerif) tevâzu ve takvanın götüreceği yeri göstermiştir: ‘İşte âhiret yurdu; Biz onu yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuk çıkarmayı istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) sonuç muttakilerindir’ (el-Kasas, 28/83) tercih bizim.
Müttakilerden olmak dileği ile…
Yorumlar