Ömrümüzün en toy zamanlarında anlarız hayatın takvim tutmaz acılarını … Yıkık gönüllerimizde , talan olmuş kalpler taşırız ağır bir yük gibi … Faniliğin hoyratlığında ayağımız tökezlediğinde de , mutluluğun badesiyle sarhoş halimizde de hep O’nu anarız … Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlar cümlelerimiz …
Ruhumuzun iklimi mevsimsizdir , öyle ki an gelir yağmura tutulmuş yüreklerimizle ıslanırız , an gelir karlar altında saklanırız , bazense baharın ilk çiçekleri kalbimizde açar … An be an O’nunla yürürüz ! İçimizdeki her mevsim , her kış ve her bahar O’na emanettir … Sonsuz bir kudretin yüceliğinde iyileşir yaralarımız . Her an O’na yakın olmak ve yürüdüğümüz yollarca O’nunla birlikte yol almaktır , Hakk’a yürümektir bizim amelimiz …
Neler unutulur da şu insan ömründe , bir tek Allah’a olan kulluğumuz baki kalır ! Ezeli ve Ebedi olan Yaradan her an ve her saniye hatırdadır . Zikir de bu değil midir aslında ? Her an Mevla ile olmak ve her an O’nu hatırlayıp anmak ! İnsan , Allah’ı diliyle zikrederse , Kur’an-ı Kerim ’ in sırlı sayfalarında bulur kendini gözyaşlarıyla … An gelir , kanasa da ellerimiz dünyanın dikenleriyle uğraşmaktan , ellerimizi semaya kaldırır , dilimizde bir dua ile zikrederiz … Doksan dokuz isminin koruyuculuğunda zikrederiz Cenab-ı Hakkı , elimizden geldiğince , dilimiz döndüğünce … Hazreti Süleyman’a bahşedilen yüzüncü ismini , bize gayb olan mealini bilmesek de zikrederiz , kalben ve manen … Yaradan’ın varlığına kanıt olan sözler de bir zikirdir , kulluğumuzun ispatı da … Kainatı düşünmek , yaradılanı Yaradan’dan ötürü hoş görmek , ayetlerin tefekkürüyle huzura ermek , Yüce Zat’ını her an hatırlamaktır .
Ruhumuz dolar da taşar , peki ya emanet olan bedenlerimiz ? Hayatın içinde öfkelerle , kızgınlıklarla ve de kırgınlıklarla yorduğumuz bedenlerimiz , peki ya onlar ne yapar ? Ellerimiz , kollarımız ve her bir uzvumuz da zikre koşar . İnsan uçamaz derler ya hani , inanma bu sözlere , insan Allah’ı andıkça kanatlanır da uçar … Hatta kartallardan bile yüksek uçar … Bedenin en büyük zikri namazdır şüphesiz . Şölen mi ister nefsin , işte sana baştan sona bir şölen ! Sana vaadedilen gerçektir , secdeye varan başım buna şahittir ! Namaz , uykudan hayırlıdır diyen diller şahittir , şahidimdir …
Hangi surette gelse de , zikir en büyük ibadettir . ‘‘ Beni anın ki , ben de sizi anayım ’’ ayet-i kerimesi kulaklarında çınladığında anlarsın , hatırlamak tek taraflı bir iş değil muhakkak , kul Allah’ı andıkça , Allah da kulunu anmaktadır . Armağan mı istersin , çivisi dökülmüş dünyadan da , dünyalığı put edinmiş insanlardan da medet umma o vakit ! Allah’ın kulunu anması en büyük hediyedir !
‘‘ Ben kulumun zannı üzereyim . Kulum beni andığı zaman ben muhakkak onunla beraber bulunurum . O beni gönlünde gizlice zikrederse , ben de onu bu suretle nefsimde yani Zatımda zikrederim . Eğer o beni bir cemaat içinde zikrederse , ben de onu bu cemaat ferdlerinden daha hayırlı bir cemiyet içinde anarım . Kulum bana bir karış yaklaşırsa , ben ona bir arşın yaklaşırım . Kulum bana bir arşın yaklaşırsa , ben ona bir kulaç yaklaşırım . O bana yürüyerek gelirse , ben ona koşarak gelirim ! ’’
Zikreden beden , zikreden dil , zikreden kalp işte tüm varlığıyla Allah’ı anmak , her an O’nun huzurundaymışçasına olmak , Yüce Zatı ile konuşmak … Uyanık bir gönülle zikreden kul , yasaklara el uzatabilir mi sence ? Zikretmek , Allah’a olan sevgimizin sadakatidir ! Sadık bir kul kötülüğü yol eder mi kendine , ıslatır mı mendilini ızdırabın nefse tabii halleriyle … Müjde mi duymak istersin ? Allah’ın kulu ve elçisi Hazreti Muhammed ( SAV ) , Cenab-ı Hakk’ın ism-i şerifi ve zikr-i cemiliyle parıldayan mü’min gönülleri müjdeliyor sana … O mü’minler ki damarlarında kan dolaşan , diri bedenlere sahiptirler !
Kederlerin sebebi bilinmez , lakin kederli olmak için geçici değil de geçerli bir sebep duymak istersen , Allah Resulü ( SAV ) , Allah’ı zikretmediği için paslanan ve manevi kirlerle örtülen gafil kalplerden bahsediyor ve bu kalpler ki ölülerin bedenleri gibi hareketsiz ve candan ümidi çoktan kesmiş … Esirgesin Rabbim ve bağışlasın kaybettiğimiz , müsriflik ettiğimiz ve O’nu anmadan geçirdiğimiz zamanları …
Zikir , kalbe can , bedene ruh , faniye hayattır aslında ! Bak dönüyor kainat , dünya ve aklının erebildiği her şey zikrediyor Yaradan’ını … Huzuru arıyorsun değil mi ? Bizler de öyle ! Huzur , semaya dönen avuçlarında belki de … Kalbin huzuru , Mevla’sını andıkça mümkündür ! Tazeliğini , yeşilliğini koruyan bir ağaç gibi … Kur’an-ı Kerim’de , Allah’a yönelen ve doğru yola eren kimselerden söz edilirken , ‘‘ Onlar iman edip , kalpleri Allah’ın zikriyle huzur bulan kimselerdir ; haberiniz olsun ki , kalpler sadece Allah’ın anmakla huzur bulur . ’’ şeklinde buyurulması bu apaçık gerçeği de gözler önüne sermektedir .
Yüce Allah’ın bir grup görevli melekleri vardır ki , bunlar yollarda dolaşıp zikir ehlini ararlar . Ve melekler , Allah Azze ve Celle’yi anan bir topluluk bulduklarında birbirlerine seslenirler : ‘‘ Aradığınıza geliniz ! Aradığınıza geliniz ! ’’ Melekler o zikreden kulları kanatlarıyla sararlar ve bu şekilde üst üste dünya semasına kadar ulaşır , yer ile gökyüzünü doldururlar . Namaz , dua , ilim , sohbet , tilavet , murakabe ile Allah’ı hakkıyla anabilen bu bahtiyar kullara kanat gererler .
Bu yüzyıl depresif bir yüzyıl olarak tarihe gömülecek ve de anlayışsız ! İnsani melekelerin yok olduğu ve yerine paranın ahlakının geçtiği silik bir çağdayız belki de … Zikredilen şeyler çıkarlar artık , kıymetli olan insanların kendi bencil istekleri … Her an hatırlamamız gereken Mevla’yı unutmanın getirdiği hastalıklar içerisinde insanlar … İnsanlar maneviyatlarından giderek uzaklaşmakta ve sanki anlatılan her şey bir efsane , bir masal gibi dillerde dolanmakta ve sözümona herkes görünürde başka , özünde bambaşka … Oysaki Allah’ı bilen bir kul yanılır mı , yanıltır mı ?
Elinizde bir kutu vardır , siz zannedersiniz ki o kutunun içinde hiçbir şey yoktur . Ancak tam aksine o kutu doludur ve içinde hava vardır . İçine ne koyarsanız , hava kendi yerini o şeye bırakır . İşte gönüller de böyledir . Kalpler , ya Allah’ın zikri ile veya şeytanın vesvesesi ile meşgul olur ! Ya zikrullaha açılır yürekler ya da gaflete !
Ebedi hayat , Ebedi olanla mümkündür !
Yorumlar