Çöl ve Deniz denildiğinde aklıma ilk olarak Sibel Eraslan’ın Hz. Hatice’yi anlattığı aynı isimli romanı gelirdi. Üstelik henüz okumadım, fakat klasik ‘dini bir şeyler anlatıyorum’ formunun dışında olduğunu düşündüğüm için güzel olabileceğine dair bir ön kabulüm var. Okuyanlarınız belki bizimle fikirlerini paylaşır.
Ancak Çöl ve Deniz benim için şu sıralar oldukça merak ettiğim bir sergiyi ifade ediyor. Serginin tam ismi Çöl ve Deniz Arasında: Ürdün Ulusal Güzel Sanatlar Galerisi’nden Bir Seçki. Sergide Akdeniz’deki Arap Ülkeleri’nin, Mısır, Tunus, Libya, Lübnan, Ürdün, Cezayir, Fas, Filistin ve Suriye gibi, modern sanat eserlerinden örnekler sunuluyor.
Eserler, serginin isminden de anlaşılacağı üzere Ürdün Ulusal Güzel Sanatlar Galerisi’nden seçilerek ülkemize getirildi. Ürdün Ulusal Güzel Sanatlar Galerisi Genel Müdürü Dr. Khalid Khreis’in küratörlüğünü yaptığı serginin önde gelen destekçisi ise; Kraliyet Güzel Sanatlar Derneği’nin kurucusu, sanatçı ve sanat tarihçisi Prenses Wijdan Bint Fawaz Al-Hashemi. Kraliyet Güzel Sanatlar Derneği’nin 1980’de Amman’da kurduğu, modern ve çağdaş Arap sanatına odaklanan Ürdün Ulusal Güzel Sanatlar Galerisi, Ortadoğu’nun en önemli koleksiyonlarından birine sahip. İslam ve Arap ülkelerinin yanı sıra aralarında Asya, Afrika, Avrupa, Amerika ve Okyanusya’dan sanatçıların işlerinin de yer aldığı 3000’in üzerinde eser bulunuyor.
Bu teknik bilgileri bir yana bırakıp tekrar tekrar, dönüp dolaşıp geldiğimiz konuya bir kere daha gelelim diyorum. Mesela serginin (en azından Türkiye’de) en meşhur en çok dikkat çeken eseri, Filistin’li sanatçı Laila Shawa’nın İmkansız Rüya adlı çalışması. Bu esere İmkansız Rüya isminin verilmesi hissini anlayabileceğim ancak kelimelerle tam olarak ifade edemeyeceğim bir şeye karşılık geliyor. Yoruma gerek olmayacak açıklıkta bir resim mi yoksa üstüne çokça yorumlar yapılacak bir resim mi ona siz karar verin. Belki daha önce bahsettiğim salıncaktaki Yahudi teyzelerin verdiği hisse karşılık geliyordur, kim bilir.
Diğer bir konu ise bizim bu ülkeleri; mesela Suriye, Libya, Mısır, Filistin gibi hep bir kargaşa içinde düşünüyor olmamız. Yaşanılanlar ortada, tabi ki aksini iddia edemeyeceğimiz durumlar var fakat sanki Orta Doğu’da sanattan anlayan bir kitle yok, çağdaş sanata yön verebilecek bir güç yok gibi düşünüyoruz. Yahut düşündürülüyoruz; çünkü uluslar arası alanda çalışan bazı sanatçıların yazdıklarını okuduğumda onlar tam tersini söylüyor. Dünya’nın gözünün artık sanat konusunda da bölgenin üzerinde olduğunu ifade ediyor. Hep acı yoluyla anlamaya çalıştığımız bölgeyi bu sefer kültür ve sanat yoluyla tanımaya çalışalım. Sanat, sanat için miydi toplum için miydi esprisi yapmadan gerçeklikle ‘sanatsal yaratıcılık’ arasında nasıl bir köprü kurmuşlar bir bakalım.
Velhasıl; dünyada yükselişe geçmiş olan Orta Doğu sanatını çöl ve deniz arasında kalmış farklı ülkelerden sanatçılar aracığıyla keşfetmek istiyorsanız, Orta Doğu’nun en önemli sanat galerisinden en önemli koleksiyonun ayağımıza kadar gelmesini bir fırsat olarak düşünüyorsanız, resim, gravür, heykel, seramik gibi sanat dallarına Orta Doğu kültürünün nasıl yansıdığını merak ediyorsanız ya da en kötü ihtimal ‘e) hiç biri’ şıkkını seçiyorsanız fakat yine de bir değişiklik olsun diyorsanız Pera Müzesi’ne gidip bu sergiyi görebilirsiniz.
Sergiyi 21 Nisan’a kadar pazartesi hariç her gün, Salı-Cumartesi günleri 10:00-19:00 , Pazar günleri 12:00-18.00 arasında görebilirsiniz. Ufak bir hatırlatma sergi çarşamba günleri tüm gün cuma günleri ise uzun Cuma kapsamında 18:00-20.00 saatleri arasında ücretsiz olarak gezilebilir.
Yorumlar