Başlangıçta bambaşka bir şey yazmayı planlasam da madem canımı sıkan bir konu var ve paylaştığımda empati kuracak insanlara hitap ettiğim bir mecra var neden anlatıp da hafiflemiyorum diyip yeni yaşanmış bir olayı anlatmaya karar verdim. Anlatıyorum..
Dışarı çıkarken genelde önyargılarımı evde bırakıyor, insanlara iletişimin başında nötr halimle yaklaşıyorum. Nötr duygularımın pozitife evrilmesini diliyor hatta bunun için çabalıyorum. Bunları bir takdir beklentisiyle söylemiyorum fakat başlangıçta en azından kimseye karşı olumsuz bir tavır takınmadığımı bilin diye anlatıyorum.
Kıyısından köşesinden dışarıda bir hayat varmış sosyal hayat deyu dur ben de bir katılayım diyen ya da okuyan veya çalışan herkes gibi ben de sık sık yeni insanlarla tanışıyorum. Çoğunlukla iletişimde sıkıntı çekmiyor kolaylıkla herkesle konuşacak bir konu bulabiliyorum. Fakat bazen tanışmaya öyle bir noktadan başlanıyor ki ‘ağzıyla kuş tutsa yaranamayacak’ etiketi adeta gökten inip karşımdakinin alnına yapışıyor. Ve öyle de oldu…
Kursta sınıfımda olan doktor hanımı kantinde görünce yanına gittim okulumu sordu ilahiyat dedim. ‘Benim bu konuda hiç bilgim yok hiç tanımıyorum böyle insan etrafımda falan da yok aslında merak da ediyorum’ dedi. ‘Buyurun merak ettiğiniz ne varsa sorun insan bilmediği şeyden korkar ya da sevmez ama tanıdıkça buna gerek olmadığını görür’ dedim. Gerçekten kelimesi kelimesine böyle dedim. Karşılık olarak ise ‘ben aslında beş altı yıl öncesine kadar türbanlılardan bu kadar nefret etmiyordum’ dedi. Bana dedi. Yüzüme dedi. Eskiden nefret etmiyordum dedi yani şimdi nefret ediyorum demek istedi. Ufak bir afallama geçirdim ama o sırada zaten anlatmaya devam ediyordu bunu fark etmedi. Bazen öyle türbanlılar görüyorum ki ‘bu mu yani siz de kapalı mısınız diyorum’ dedi. Ben de ‘bakın bu şartlar altında zor bir şey yapmaya çalışıyoruz zaten seküler bir düzen içinde laik eğitim alıp vitrinleri sokakta asla giymeyeceğimiz kıyafetlerle dolu mağazalardan kendimize alışveriş yapmaya çalışıyor başka bir düzenin içinde bambaşka bir hayat yaşamaya çalışıyoruz. İnanılanla mevcut durum arasında bocalamak çok normal’ dedim. ‘Hakikaten kadın olarak nasıl bağdaştırıyorsunuz?’ dedi. Kendi isteğiyle yapana sözüm yok ama aile baskısıyla yapılıyor çoğusu kapat diyorlar kapanıyor kızlar da dedi. Peki tersten bakalım Kemalist bir aile başörtüsü takmak isteyen kızına izin verecek mi? Tabi ki evladım nasıl istersen diyecek mi? dedim. Ama sen baskıyla kapatmamışsın sana demiyorum seni ayrı bi yere koyuyorum dedi.
Her seferinde sorduğum soruyla alakasız bir cevap aldım. Hani asaletimden susuyorum derler ya ben onu pek yapmam hiç yapmadım hatta ben ancak karşımdaki için ‘yok! anlamıyor ne desem de anlamayacak bari beyhude çabalamayayım’ dediğimde susarım işte burada da o yüzden sustum, konuyu kapattım.
Yine de söylemek istediğim bazı şeyler var; arkadaşlar bizden tam olarak ne bekliyorsunuz? Çarşaflılar öcü, pardesü ve genişçe bağlanan eşarp ‘köylü’ye yakınca hatta yaşlı işi, şal ve biraz özenilmişse yeşil sermaye, tesettüre riayette zayıflık görüldüğünde ‘bunlar da kapalı mı?’ hayır neredeyse buyurun gösterin de onu giyelim diyeceğim. Bir de en çok ‘ama sen başkasın, sen öyle değilsin’ tavrı sinirimi bozuyor. Neden ben öyle değilim? Neden önce siz biz gibi bir grup yapıyorsunuz da sonra beni dahil ettiğiniz gruba eleştiri getirirken aman sakın ha kırılma sen başkasın diye beni sindirmeye çalışıyorsunuz. Bu durum farklı zamanlarda, farklı mekanlarda ve farklı insanlarla o kadar çok tekrar etti ki artık hiçbir inandırıcılığı yok benim için, sadece gönlümü hoş tutup o söyleyeceğini söylerken itiraz edememem için yapılan bir numaradan ibaret.
Yine de ‘tanısan çok seversin’ temalı fikrimde ısrar ediyor sevdirecek şekilde tanıtmaya çalışıyorum. Arada böyle olaylar olursa da ‘n’apalım sen de böyle düşün’ diyip geçiyorum.
aynı şeyleri yaşayan biri olarak yazınız için teşekkür ederim… duygularımın tercümanı olmuşsunuz. ama gerçekten bir noktadan sonra anlatamayınca susmak en güzel çare… Allah herkese tanımayı, sevmeyi nasip etsin…