İnsanın insanca yaşayabilmesi için, hak ve adalet ışığında sevgi, şefkat, merhamet duygularının hüküm sürdüğü, şuurlu bir toplum içinde, şuurlu bir birey olarak varlığını sürdürebilmesidir. Şuurlu bir toplum ancak, şuurlu bireyler ve şuurlu aile yapısıyla oluştuğuna göre, insanın sosyal meseleleri inançla, umutla, birlik ve beraberlik içinde çözüme kavuşturabilmesi için, önce insanlık mefkuresine sahip olması demektir. İnsanlık mefkuresi iyilik yapmak, iyilik bulmaktır. Yapılan her iyilik nesilden nesile sirayet edecek, büyüdükçe büyüyecek ve toplumun huzur ve mutluluk kaynağı haline gelecektir.
Günümüz insanı kendinden ve özünden uzaklaşmış, kendini, hayatını, evreni ve ötesini bir başka türlü tanımlamaktadır. Günümüzde değerler zinciri sadece maddiyatla izah edilmekle birlikte, manevi değerlerin erozyona uğraması, insani ve vicdani sorumluluğu ötelemektedir. Bundan ötürü çözülemeyen, kangeran olmuş toplum meseleleri, devletin yetişemediği durumlarda sivil insiyatif olarak insanlarımız sorumluluk duymuş, böylece sosyal sorumluluk projeleriyle bir nebze olsun insanlık onurunu yaşatmaya gayret göstermektedirler.
Sosyal sorumluluk projeleri demek; bilinçli ve duyarlı bireylerin, aktif bir şekilde, insanlık onuru adına insanlarımızın sorunlarını hep birlikte giderebilmektir. İnsanlık sorunları kuşkusuz en büyük ve hatta en hayati sorunlardır. Açlıktan susuzluğa, çevreden, organik gıdaya kadar, savaş, sel, yangın, hortum, nükleer felaketler gibi insanlığın maruz kalıp, yaşadığı çaresizliklerden kurtulmak için, hep birlikte maddi ve manevi bir birliktelik oluşturup, gönül verebilmektir. Ülkemizde gerek devletin, gerek sivil insiyatifin kurduğu ve işlettiği dernekler ve vakıflar gibi kurumlar, bu yardımlaşma faaliyetlerini gösterdiği gibi, bunun yanında yardımlaşma adına oluşturulan sivil hareketler ve platformlarla sosyal sorumluluk şemsiyesi altında, yardımlaşmaların sistematik olarak yapılması insanlık adına sevindiricidir.
Kültürümüzde inançlı insan, kendini hayır ve hasenata kendini adayan insandır. İnanan insan maddi ve manevi edindiği bütün birikimlerini adilane bir şekilde yine insanlık adına sarf edebilen bir insandır. Herkes toplumdan bir şeyler beklemek yerine, herkesin topluma neler kazandırırım düşüncesi, insanın içinde bulunduğu çaresizlikten ve ileride oluşabilecek insani kaygıları bertaraf edecektir. Herkes kapısının önünü temizlediğinde şehir nasıl tertemiz kalabiliyorsa, herkes öncelikli olarak kendi yakınındaki sıkıntılı, çaresizlik içinde bulunan hınım hısım, akraba, komşu ve kardeşlerinin yarasına merhem olabilmelidir. İşte o zaman bizler, gerçek bir insan olduk demektir. Herkesin mutlaka iyilikte bulunacağı değerleri vardır. Bu değerleri cömertçe paylaşmasını bilmelidir. Hiçbir şeyim yok diyen insanın bile, karşısındakine gönülden tebessüm etmesi bin yıllık ibadete bedeldir. Çünkü tebessüm etmek, iyilik yapmanın özünde yatan kutsal bir değerdir.
Yorumlar