HAYAT YAŞAM GÜZEL VAR MI ÖTESİ ? VAR ELBETTE…
Tabiki hayat yaşam güzel, gerçeklerle yüzleşene, kabul edene razı gelene…
“nasıl yaşarsanız öyle diriltileceksiniz” ne güzel söylenmiş… Her ne kadar ruhumuzda bir yerlerde asi duran bir yanımız olsa da, biz ruhlar aleminde sözümüzü verdik ve geldik….
SÖYLEYECEKLERİM VAR
Evet hepimizin kendini okul sırasındaki öğrencinin, sorunun cevabını bildiği için yada soru sormak için kaldırılan parmaklar gibi olmasa da, izin almadan sormadan bir diyeceği, söyleyeceği vardır yaşama dair. Dil döndüğünce, akıl erdiğince, göz baktığınca, gönül sevdiğince, kalem oynadığınca anlatırız yaşamı. Bir yorumu, bir bakışı, bir tarzı, bir duruşu ve en önemlisi bir kavrayışı… “Yaşam” denince neler dökülmez ki dilden; ister mizahi, ister felsefi, ister edebi, ister ahlaki…
Kendisi yorumdur yaşamın ve yaşamanın… Yorum kişiye göredir. Yanlış yoktur, aslında herkesin kendince doğruları vardır ve kabullenişleri vardır. Çünkü bizler hata yapa yapa hata yapmamayı öğreniyoruz. Çünkü Allah affedendir. Sonuç olarak bizde tekrar yanlış yapmamayı öğreniyoruz ve ortada yanlış denilen hatalar kalmıyor. Yaşama katılan ve yaşamına katılanlarla bağlantılı yorumlar başkalarınca belirlense bile herkes kendinden bir şeyler katar yaşamına ve yaşama. Sonuç olarak renklendirir hayatını yada solgunlaştırır. Yaşamda bir başına değildir ki, başkalarıyla bütünlediği, eksikliklerini tamamladığı, el ele yürüdüğü, yardım aldığı, yardım ettiği… İşte bu hikayenin serüveninde kahraman yoktur, kahramanları vardır yada kahraman gibi gördüğümüz kahramancıklarımız vardır. Kuşkusuz her birinin bir renk katıp bir çiçeği soldurabildiği ve o çiçeğin özünden mahrum kalması gibi…
SEN BU YAZININ ICINDESIN
Yerini konumunu belirle çünkü birazdan perde açılıp tiyatro başlayacak. Bu oyunda ister siyasi düşün, ister günlük yaşamını düşün, ister göklere yerlere sığdıramadığın büyük aşkını düşün, ister yapmayı planlayıp yapamadıklarını düşün, hayat çok kısa… Gelmediysen yada gittiğin yerden dönemediysen “ARTIK KENDİNE GEL !!!” seni gören ve seni seven biri var. Gerisi hayatımızı kaliteli yaşamak adına alınmış asil kararlar.
BU OYUNUN İÇİNDE HEPİMİZ VARIZ
Günümüzün neyi getirecegini attığımız adımlardan yürüdüğümüz yollardan, kurduğumuz iletişimlerden tahmin etsekte, olumsuz vakıaların üzerine, çoğu zaman görmezden gelip sonucu acı verecek düsüncesiyle, anlık mutluluğa kapılıp, o iç tedirginliğini sürdürür gideriz. Sürdürürken tabiki kaçamadığımız birşey var ki hiç tahmin bile edemeyiz, sonunda yaşanılanların ‘ağrına gitmesi’ ‘zoruna gitmesi’ olsa gerek. Kendimiz düşünmeden kararlar aldık oysaki. Uzun sureli acıyı derdi kederi kaldıramaz insan, bişey varki düştüğün an yanında olan tek bir şey, Allah’ın büyüklüğüne sığınıp tamir edilen yaralar. Ve yeniden diriliş kendine geliş.
Ya var olmalı, ya yok olmalı. Ya gitmeli, ya kalmalı. Varsa adam gibi yoksa insan gibi kalınmalı gelinen yerde.
Gitmenin verdigi kararlılık yada kalmanın asaleti sarıyorsa benliği iyi yoldayız… Ama… arafta kalmak dondurur üşüyen yüreği. Ne ayaza benzer ne kavrulmaya. Araf dondurur evet… söndürür… yandırır… yanıldırır… aldandırır… Oysaki hikaye baştan yazılmıştır bize biliyorduk bile bile kabul ettik. Hz. Adem a.s ve Hz. Havva a.s ‘da aldanmamışmıydı? aldatılmamışmıydı. Oysaki ödülleri büyüktü kalsalardı. Bir anlık unutmaya kanış, yasladı iki aziz insanı başka taraflara. Ama yazılmıştı kaderleri en baştan. Birşeye karar vermeden önce iyi düşünmeli o halde ve birlikte hareket edilmeli, yinede hata yapıldıysa anlaşıldığı an kalmalı ve kendine gelinmeli. O yüzden razıyız bizde Hak’tan gelene rıza göstererek. Birşey varki adına ‘irade’ deniliyor yada adını herkes kendi koysun her neyi yakın hissediyorsanız…
KENDİMİZİ FARKEDİŞİMİZ
Ya gitmek olsun yaşamımızda. Ya kalmak. Ötesi zuldur, zulümdür… Ruhen göçebe insanlar gibi görünsekte herşeyin yeri ayrıdır. Ve vardır durduğu, ve duruldugu bir golgesi insanin, güneşinde dinlendiği. Ruhun bedene kavuşma örneği verilmişti yine örnek abidelerde. Herşeyin üstesinden gelir insan çünkü, çekemeyeceği derde göndermez acizlerini. Bilirki acizdir O’ nun yanında yarattıkları. Bizde biliriz ki gönlümüz ruhumuz terbiye ediliyor O’nun isteğiyle. Yinede en ağırı yaşamda, hayatı çekilmez hale getiren, kendi kendimize çektirdiğimiz zulümdür.
NE YAPMALIYIZ O HALDE
Nereden gelip nereye gideceğimizi bildiğimiz vakit ve herkesin bizi birer birer terk ettiği o son yerde, sorulacak sualler arasında bu canın kıymetini nerelerde harcadığımız söylendiği zaman, pişmanlığın ise fayda vermediğini anladığımız an, gelmeden sadece o anı tefekkür etsek sanırım yeterli olacak.
Evet bugün bu yazıyı okuduğumuz an bizim kendimize gelişimiz ve dirilişimiz olsun. Kadere kazaya hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine bir kez daha inanmak olsun. O zaman hayatın başka renklerininde olduğunun farkına varacağız.
İşte… ‘bu oyunun icinde sende varsin’ o zaman nefes alabilmenin şükrünü inancımızla yaşayacağız…
Yorumlar