‘Ben o parfümün ayağına hayatta gitmem. O benim ayağıma gelicek.
Ver şu bilgisayarı. Gir falan filan nokta “com”a, seç parfümü, sipariş et gelsin.
…
(sonra parfüm şişesini karşısına alıp) ne oldu parfüm senin o pıs pıs havaların bana söktü mü? Ayağıma geldin işte.’
Bu yazdığım şeyleri geçen gün izlediğim bir online alışveriş sitesi reklamında Gülben Ergen söylüyordu. Sonra Fatih Terim versiyonunu da gördüm. Bunu öncelikle buraya akılda tutulmak üzere bırakıyorum.
Reklam beni insanın dünya ile olan ilişkisi, insanın tabiatla, insanın kendisiyle olan ilişkisi üzerine daha fazla kafa düşünmeye sevk etti. Çünkü dünyayı algılayış, nesneleri ve kendimizi yorumlayış biçimimizde bazı kaymaların olduğunu görüyorum. Anlamlarımız çarpıldı sanki. Konulduğumuz anlamlara gelmiyoruz artık, ya da geldiğimiz anlamları beğenmeyip kendimize yeni anlamlar –daha büyük anlamlar- yüklüyoruz. Çok mu karıştırıyorum? Fazla mı duygusallaştırıyorum?
Söylemeye çalıştığım şey esasında şu, bütün bu reklamlar, sloganlar, medyanın her türlüsüyle bize sunulan ne varsa hepsi bir şekilde düşünce dünyamızı algımızı etkiliyor. Aslında çok basit bir şekilde bize bu hiçbir şeye yetişemediğimiz, yeteri kadar vakti asla bulamadığımızı iddia ettiğimiz çağda ‘işleri sizin için kolaylaştırdık alışveriş için vakit kaybetmeyin yorulmayın trafikte kalmayın’ minvalinde şeyler söylemesi gereken reklam ‘sen mi büyüksün ben mi?’ noktasından hareket edip zaten iflah olmaz noktaya gelmiş egoları bir kere daha şişiriyor. Bunları görmek, konuşmak, böyle düşünmek… Sonuç; kibirden göz gözü görmüyor!
Bu düşünceler sonucu ‘yüzyılımız itibariyle insan kendi kendisinin tağutudur desek hata etmiş olmayız’ dedim. Gerçekten. Peki nedir Kur’an-ı Kerîm’de de bahsedilen tâğut? Sözlük anlamı “haddini aşan mahluk” demektir. Terim olarak ise Allah’ın koyduğu ölçüler dışında ölçüler koyan, insanı Allah’a ibadetten alıkoyan, Allah ve Resulüne tâbi olmayı engelleyen demektir. Yani bu nefsimiz de olabilir, şeytan da, tapınılan bir taş da İslam dini dışında yaşamayı emreden diktatör de.
Bireyselliğin her alanda hakim olduğu günümüzde ise tâğut; kendisinin mutluluğundan, rahatından başka hiçbir şeyi düşünmeyen, yeryüzüne gelmiş en değerli varlığın en el üstünde tutulması gereken şeyin kendisi olduğunu düşünen insanın kendisidir. Tağutlar da bireyseldir artık. Bekle kahvem bitsin, dur lafım bitsin derken geçen namazlar zor geldiği için alınmayan abdestlere sebep tağutlar, kişiye özel tâğutlarımız… Kişiye özel diye pazarlayınca günah da ‘tutuyor’, tâğut da.
Not: ben özeleştirimi böylece yapmış olayım ancak tavsiyem; herkes kendisini bir hesaba çeksin.
Yorumlar