Daha çevreci, daha dindar ve daha ‘yeşil’…
Başlarken çevre konusunda Müslümanların karnesinin oldukça zayıf olduğunu üzülerek ifade etmek zorundayım. Türkiye’de çevre konusunda aktif olarak çalışan sivil toplum örgütlerine baktığımızda bunu apaçık bir şekilde görüyoruz zaten. Elbette siyasi/ dini görüş ayırt etmeksizin faydalı olana koşmamız gerekiyor fakat –buraya bir ünlem- Müslümanların kurup geliştirdiği, çevre için, sürdürülebilir enerji için, Müslümanca bir ‘yaşam düzeni’ için bu zamana kadar bizlerin de bir şeyler yapmış olması gerekmez miydi?
Şimdi ‘neden böyleyiz?’ diye mızmızlanmayı bırakıp bir şeyler yapma zamanı. Mühtedi (sonradan Müslüman olmuş) bir ailenin Müslüman evladı olarak dünyaya gelen İbrahim Abdul-Matin ‘dinin ne kadar yeşil?’ başlıklı ‘Çevreci ve Dindar’ adlı bir kitap yazdı. Kitapta insanın çevreyle ilişkisi altı hususta ele alıyor: yarattıklarına bakarak Allah’ı kavramak /tevhid, Allah’ın ayetlerini her yerde görmek, yeryüzünün sorumlusu/halife olmak, Allah’ın bizlere yüklediği gezegeni koruma görevini yerine getirmek /emanet, adaletli olmak /adl ve doğa ile denge içinde yaşamak /mizan.
Bunlardan hiç birini tefsir veya tevil ile söylemediğini Kur’an-ı Kerîm’de ve hadiste var olanı aktardığını belirten Abdul-Matin dinin çevre bilinci uyandırmada motive edici bir unsur olabileceğini söylüyor.
Nitekim ‘israf haramdır’, ‘yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz’ doğal kaynaklar için, elektrik için su için, yer altı kaynakları için de geçerli bir ilke. Tabağımızdaki lokmadan, arabamızdaki benzine ihtiyaçtan fazla alınan kıyafetten gereksiz kullanılan kağıt mendillere, boşa akıtılan sudan geri dönüştürebilir çöpe kadar her şey buna dahildir.
(Ufak bir not: Yeşil bir enerji için çöpleri ısınma sisteminde kullanan kuzey ülkeleri başka ülkelerden çöp satın alıyor.)
Kitapta yer alan bir alt başlıkla devam edelim: Yeryüzü Size Mescittir! Bu aynı zamanda Hz. Peygamber’in (sav) bir hadisidir: ‘Namaz vakti geldiğinde nerede olursanız olun namaz kılabilirsiniz; zira onun (yeryüzünün) tamamı bir mescittir’. Yaşadığı gezegene de bir mescid, ev yahut namaz kılınan herhangi bir yer gözüyle, saygısıyla, titizliğiyle davranan bir topluluk çevre bilinci konusunda epey yol kat etmiş demektir. Bu noktada hatırlamamız gereken diğer bir hadis-i şerif ise mealen bize; kıyamet kopacak olsa ve elinizde bir fidan olsa kıyametin kopuşuna sadece o fidanı dikecek kadar vakit kalmış bile olsa onu dikin diyor.
Yiyeceklerin genetiğiyle oynamak, doğaya zararlı deterjanları kullanmak/haddinden fazla kullanmak, yürümek/bisiklet/toplu taşıma alternatifleri varken her yere araba ile gitmek… Tek kullanımlık ürünler, plastik, paket ürünler, doğası bozulan hayvanlar, hayvanlara merhametle muamele, mevsimi dışında sebze yemek… Kısacası doğal olandan uzaklaşmak bizi çevreden de İslam’ın önerdiği çevre anlayışından da uzaklaştırıyor. Basit bir yaşam öneriyorum hepimize, doğala ve doğaya en yakın olanından.
Peki, neyle başlayalım diye soracak olanınız varsa mesela çöpleri kâğıt, pil, cam gibi tasnif etmekle başlayabilirsiniz bu konuda belediyenizden yardım isteyin telefonla size hemen bir geri dönüşüm kutusu getirebilirler kutu doldukça da telefon ettiğinizde gelip çöplerinizi alırlar. Ayrıca ilham almak için İbrahim Abdul-Matin’in Çevreci ve Dindar adlı kitabını okuyabilirsiniz.
Yorumlar