Her insan hayata bir amaç uğruna gelmiştir. O yüzdendir toplumda çeşit çeşit vazifeler almamız. Kimi öğretici rolüne bürünmüş insanlara hayat amaçlarını bulmaları ve daha huzurlu bir hayat yaşamaları için önder olmuş kimi şifa arayışlarına rehber olmuş kiminin misyonu insanlara barışı anlatmak ve adaleti aramak olmuş… Her ne kadar çok renkli arayışlarda olsa da insanın ruhunda gerçekte hepsi ”as olanı” aramak, yani; ”Kendini keşfetmek, kendi yaratılış gayesini bulmak” olmuştur.
Bugün yine içimizde çocuksu bir sevinç yaşıyoruz. Yine bir ”Bayram Sevinci” sarmış bedenimizi. Bayramlar insanları, yaşam amacına yaklaştıran özel anlardır. Yeniden kendini keşfe çıktığı “Ben niye bu dünyadayım” sorusunun cevabının peşinden koştuğu, savaşların küslüklerin anlamsızlaştığı, sevdiklerinin değerini yanındayken bilme günüdür.
Kurban bayramı ise; egonu bir yana bırakıp tamamen ilahi akışa kendini teslim etmeyi, sembollerle de ifade edildiği bir gündür. Kişi temsil olarak Allah’a bağışladığı kurban ile birlikte, kendini bulma yarışında, daha neleri hangi yükleri bırakırsa, gerçek kendini bulabileceğini, keşfettiği zamandır kurban bayramı…
Hz. İbrahim’in Kıssası
Hepimiz biliriz Hz. İbrahim’in kıssasını; gelin birlikte hatırlayalım bir kerede…
Hz. İbrahim’in uzun yıllar çocuğu olmamıştır. İçi Allah sevgisiyle dopdolu idi. Allah sevgisinin yerini hiçbir şey alamazdı; ama neslini devam ettirme arzusu, insani özellikler taşıyan herkeste olduğu gibi onda da vardı. Bu duygular içinde Hz. İbrahim bir gün ellerini açtı ve Allah’a dua etti. ”Ya Rabbî, salih evlatlar lütfeyle bana.” Bu dua kabul gördü ve İsmail doğdu. Fakat yine ilahi bir emirle Hz. İbrahim, hanımıyla oğlu İsmail’i, ekin bitmez bir vadiye bırakmak zorunda kaldı. İsmail orada büyüyüp gelişmeye başladı. Annesiyle beraber bırakılan çocuk büyümüş ve koşup oynayacak yaşa gelmişti. Bu devre bir baba için çocuğun en çok sevilebileceği yaştı. Tam bu zamanlarda; Hz. İbrahim bir rüya görmüştü; rüyasında kendisini oğlu İsmail’i boğazlama girişiminde bulunuyordu. Pek ehemmiyet vermedi önce, sonra bu rüyalar devam etti. Sonunda anladı ki, bu ilahi bir işarettir. Hz. İbrahim hanımına rüyasını ve niyetini anlatmadan, sadece oğluyla dağa gideceklerini söyledi. O da bir panayıra gidiyormuş gibi oğlunu güzelce giydirdi ve babasıyla beraber yola koydu. Oğlunu alıp kurban edeceği yere götürmek üzere yola çıktığı zaman şeytan durumu anlamıştı. Hz. İbrahim yine tam bir teslimiyet içinde Allah’ın emrini yerine getirecekti. Onu kandıramazdı artık, çünkü daha önce denemişti.
Bir şefkat timsali olan annenin yanına koştu. Ancak kadın şefkati ne kadar çok olursa olsun, o Hz. İbrahim’i tanıyordu. O yanlış bir şey yapmazdı. Zaten Hz. İbrahim’den teslimiyet ne demektir tam manasıyla öğrenmişti. Hz. İbrahim oğlunu kurban etmek üzere yoluna devam ediyordu. Bu ilahi bir emirdi, yapacaktı. Ancak içini bir endişe kaplamıştı. Endişesi oğlundan yanaydı. Acaba oğlu ne derdi bu emre? İsyan mı ederdi? Kaçar mıydı? Endişesi boşa çıkmıştı. Zira konuyu açtığında oğlunun cevabı şu olmuştu: ”Babacığım; Hiç çekinme, Allah tarafından sana ne emrediliyorsa onu yap. İnşallah benim de sabırlı ve dayanıklı olduğumu göreceksin.”
Her şey tamamdı kurban merasimi için. Oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Kesmek üzere bıçağı çıkardı. Ancak olanlar onu çok şaşırtmıştı. O kadar bileyip, ağzını keskinleştirdiği bıçak kesmiyordu. Zira ateşe, ”İbrahim’e karşı serin ve selametli ol.” diyen ”Allah” bıçağa kesmemesini emretmişti. Tam teslimiyet içindeki Hz. İbrahim’e bir nida geldi: ”Rüyanın gereğini yerine getirdin.”
Hz İbrahim’e Yaşam Amacı Hatırlatıldı
Evet, zaten ondan istenen de oğlunu kurban etmekten ziyade kendisine yaşam amacını unutturacak her şeyi, bu canından bir parça olan oğlu bile olsa feda edebileceğini ispat etme ve Allah’a karşı görevlerini her türlü şart altında yerine getirebileceğini göstermesiydi. Kur’an’ın ifadesiyle bu gerçekten ağır bir imtihandı. Büyüklerin imtihanı da büyük olur! Ve Allah tarafından gönderilen büyük ve gösterişli bir koç kurban edilmek üzere gönderilmişti.
Ya Bizim Amacımız ve İmtihanlarımız
Evet bugün, temsili olarak kurbanlar edilirken kendi ”yaşam amacımızı” hatırlama günü, sevgili dostlarım. Bu hayata sadece günümüzü geçirmek, zamanı doldurmak için ya da başımıza gelen, bizi mutsuz eden imtihanları sadece ofla pofla karşılamaya da gelmedik.
Biz hayatın imtihanlarla dolu olduğunu biliyoruz. Fakat hayatta her imtihanın bizi ‘‘Yaşam amacımıza götürecek bir sınav olduğunu bilerek, ilahi akışa güvenerek, sakince alacağımız dersleri alıp imtihanın içinden geçmemiz gerekiyor. Takılıp kalanlar yaşam amacını bulamaz, kendini mutsuzluğa hüzne sürükler. Çünkü yaşam amacını bulamayıp, içindeki o gücü keşfedemeyen kişi, mutsuzluğu kabul etmiş kişidir. Neden sizinde dünyanız cennet olmasın?
Gelin bugün bizi yaşam amacımızdan alı koyan bizi ona ulaşma noktasında yollarımızı kesen ne varsa, kurban edelim. ”Öfkelerimizi, kinimizi, nefretimizi kurban edelim. Hırslarımızı, egomuzu, bağımlılıklarımızı, korkularımızı kurban edelim.”
Geçmişe bizi bağlayan bağlarımızı affedip özgürleşelim, sevdiklerimiz henüz yanımızdayken kıymetini bilip sevdiğimizi hatırlatalım. Umarım sizi, siz olma şansından uzaklaştıran bütün bağlarınız bu bayram ”KURBAN” edebilirsiniz.
Hepinize Kendi Yaşam Amacınızı Bulacağınız Bir Bayram Dilerim…
Yorumlar