Sonbaharı yarıladığımız bu günlerde, mevsim geçişlerinin etkilerini fazlasıyla yaşamaya başladı çoğumuz. Kimimizin bağışıklık sistemi soğuk algınlığı ve gribe esir düştü, kimimizin zaten yavaşlayan metabolizması, artan iştah duygusu ile kaçınılmaz kilo artışına dönüştü. Kimimiz daha yorgun ve uykuya eğilimliyken, kimimizde mevsimsel depresyon etkileri bambaşka bir şekle ulaştı bile. Peki ne yapmalıyız?
Hem uyuyan metabolizmamızı canlandırmak hem kışı kilo almadan geçirmek hem de bağışıklığımızı güçlendirmek için püf noktalarını öğrenmeye ne dersiniz?
Havanın soğumasıyla vücudumuz kendisini soğuktan korumak için belli bir ısıya ulaşmaya çalışır. Bunun için dışarıdan ek enerjiye ihtiyaç duyar ve bu enerjiyi mümkün olduğu kadar idareli kullanmaya çalışır. İşte bu esnada metabolizma hızı yavaşlamaya başlar. Daha soğuk havalarda üşümenin artmasıyla enerjiye duyulan ihtiyaç da artar. Bu da daha fazla enerji veren karbonhidrattan ve yağdan zengin gıdalarla beslenmeye ve neticesinde kilo artışına yol açar. Bu kısır döngüden kurtulmak için:
5-6 öğünden oluşan bir beslenme programı uygulamalıyız!
Özellikle mevsim değişikliğine bağlı olarak yaşanan mutsuzluk ve depresyon hissi aşırı besin tüketimine ve seçim olarak tatlıya yönelmeye neden olmaktadır. Bunun önüne geçmek için yapılması gereken ise kan şekerini dengede tutmak için sık beslenmek olacaktır. Bu sayede hem gereksiz besin alımı önlenmiş olacak, hem de daha kontrollü seyredecek kan şekeri düzeyi ile tatlı krizlerinde önemli bir azalma olacaktır.
Doğru karbonhidratları seçmeliyiz!
Mevsim geçişlerinde besin tercihlerimizde önemli değişiklikler görülmektedir. Özellikle iştah artışı, sık acıkma ve atıştırma isteği karbonhidrat içeriği ve doğal olarak kalorisi yüksek besinlere yönelmemize yol açar. Yapılan çalışmalarda bu nedenle bu dönemlerde fark edilmeden 2-6 kg arası artışların olduğu belirtilmektedir.
Bunun önüne geçmek için doğru ve kalori içeriği daha düşük karbonhidratları seçmek son derece önemli olacaktır. Mevsim sebze ve meyveleri, kuru baklagiller, tam tahıllı ürünler, yulaf, kinoa gibi karbonhidratlara daha sık yer verilmesi boş enerji kaynağı karbonhidratların alımını bir ölçü de olsa azaltacaktır.
Su miktarımızı azaltmayalım!
Mevsim geçişlerinde havaların soğumasıyla ne yazık ki pek çok kişi için su tüketimi azalmakta ve yerini çay, bitki çayı, kahve gibi sıcak içeceklere bırakmaktadır. Oysa ki suyun yerini hiçbir içecek tutmamaktadır. Aynı zamanda bu içeceklerin önerilen miktar üzerinde tüketilmesi vücuttan su atılmasına yol açacağı için yaz kış bahar demeden günlük su tüketimimizin 8-10 bardağın altına düşmemesine dikkat etmemiz gerekmektedir.
Aşırı uykuya dikkat!
Mevsim geçişlerinde en sık gerçekleşen eylemlerden birisi de sürekli uyuma isteğimizin olmasıdır. Daha erken uyuyup, daha geç kalksak bile doymayız uykuya. Bu durum hem bizi psikolojik olarak olumsuz etkilemekte, daha çok depresyona itmekte; hem de ortalama yağ hücrelerin arttırarak kilo artışına neden olmaktadır. Bu nedenle günlük ortalama 7 saat uyumaya, bunun üzerine çıkmamaya dikkat etmeliyiz.
Stresten kaçınmalıyız!
Stresten kaçınmak çok kolay olmasa da stresin kontrol altına alınmadığında kilo artışına zemin hazırladığı bilinen bir gerçektir. Stressiz bir ortam sağlayamıyorsak bile bizi stresten uzaklaştıracak, mutluluk hormonu olarak da bilinen serotonin hormonunu arttıran triptofan ismindeki aminoasitten zengin beslenmek gerekmektedir. Bunun için; peynir, et, tavuk, balık, yumurta, badem gibi besinlere günlük beslenme programımızda ölçülü olmak koşuluyla daha sık yer vermeliyiz.
Egzersiz şart!
Her gün yapılacak 30 dakikalık yürüyüşler hem kilo kontrolüne destek olacak hem canlanmanızı arttıracak hem de sizi depresyondan koruyacaktır.
Online diyet üzerine ayrıntılı bilgi almak için www.diyetagaci.com ‘u ziyaret edebilirsiniz.
Yorumlar