Harvard’da Neler Öğretilmez?
Günümüz çalışma hayatı, geçmiş zamanlara göre çok daha zor ve zahmetli. Çoğu zaman üniversiteler, alınan eğitimler, diplomalar insanı gerçek dünyaya hazırlamaya yetmiyor. Eğitiminizi Harvard’da almış olsanız dahi, Harvard’da okumak hayatın tüm pratiklerini anlatamıyor. Yaşamın kendisi bilim için fazla değişken. Bu değişken ve dinamik yapı hayata dair “2+2=4” eder mantığından uzaklaşmamıza neden oluyor. Nihayetinde insan ve hayat bir makine gibi işlemiyor. Yaşam kendini her an ve her saniye yeniden tanımlıyor. Teori, çoğu zaman pratiğe uymuyor. Yaşama dair problemler ve çözümler de her an yenileniyor ve tüm bunlar okullarda ya da Harvard’da öğretilmiyor.
Bu hafta özellikle iş yaşamınızda, okullarda öğretilmeyen ama pratikte işinizi kolaylaştıracak ve size çok yarar sağlayacak nüansları konuşacağız. Pratikteki küçük dokunuşlar ile kendinizde ve işinizde büyük değişiklikler oluşturabilirsiniz.
Mükemmel Olmaya Özenmeyin
İnsan doğası gereği kusursuz olamaz. Çalışma hayatınızda mükemmel olmaya çalışmak sizi yorar ve performansınızı düşürebilir. Olması gereken ise işinizi en iyi şekilde yapmak ve hatalardan ders alarak ilerlemektir.
Her şeyi mükemmel ve eksiksiz bir şekilde yapmaya çalışmak sizi bir zaman sonra hiçbir şey yapamama gibi riskli bir noktaya getirebilir. “Ya hep, ya hiç” mantığı kişi için zorlayıcı bir etki yaratabilir. Mükemmeliyetçi insanlar, bir işin hataları düzeleterek mükemmel hale geldiğini görebilselerdi eğer, aynı işi kendilerini bu denli hırpalamadan ortaya koyabilirlerdi. İşinizi yapın, hatalar elbette olacaktır. Önemli olan hataları görmek ve doğru zamanda bu hatalara müdahale etmektir. Hatasız mükemmelliğe ulaşmak mümkün olamaz.
Kriz Zamanlarında Gizli Fırsatlar Vardır!
İnsanların depresyonda kalma süreci, başlarına gelen olumsuz durumlara direnme gücüyle ölçülür. Olumsuz bir durum ortaya çıktığında daha naif ve kırılgan oluruz. Kriz zamanları, kişiyi hem derin bir mutsuzluğa sürükler, hem de aynı zamanda çok önemli fırsatlar sunar. Kriz zamanlarını doğru okumalısınız. Çünkü her sancılı kriz durumu, sağduyulu insanları doğru bir limana götürecektir.
Hayatı ve hayattaki problemleri aşılmaz dağlar olarak görmekten vezgeçin. Yaşam akan bir nehir gibidir. Nasıl ki geçmişte sizi çok üzen şeyler sizin için bugün artık geçmişte olduğu kadar değerli değilse bugünün problemleri de yarın anlamsız olacak. O yüzden problemlere bakış açınızı, o durum sizi ne kadar üzse de değiştirin. Kriz durumlarını, çektiğiniz o sancıları, yeni bir doğumun sancısı olarak gördüğünüz takdirde, bunalım dönemlerinden tekamül ve olgunlaşma ile çıktığınızı göreceksiniz.
Söylenmesi Zor Üç İfade
- Bilmiyorum
- Yardıma Gereksinim Duyuyorum
- Hata Bendeydi
İş hayatında insanlar doğal olmanın gücünü es geçerler. Çalışma hayatında “Bilmiyorum” sözcüğünden ürken, korkan insanlara sıklıkla rastlayabilirsiniz. Çünkü “Bilmiyorum” demek pek çok insana göre yetersizliktir ve insanlar her ortamda, sürekli olarak her şeyi bildiğini kanıtlamaya çalışır. İnsanlar eğer bir şeyi bilmediğini kabul ederse, bu zamana dek bildiklerinin de kuşku doğuracağını zannederler. Mesleğinizde, belki beş yıl öncesine kadar çok daha fazla bilgi sahibi olsanız da zaman zaman “Bilmiyorum” demekten çekinmeyin. Hakim olmadığınız konularda biliyormuş gibi davranmak sizi insanların gözünde fazlasıyla yıpratacaktır.
Çalışma hayatında kullanmaktan çekinilen ikinci cümle: “Yardıma gereksinim duyuyorum.” cümlesidir. Bazı insanlar yardım almaktan özellikle kaçınır. Yardım alırsa, insanların kendisini başarısız olarak algılayacağından endişe ederler. İnsanlardan bir şey istememek, herhangi bir şeyi rica etmemek o insanın dar bir paradigmaya sahip olduğunu gösterir. İstemek öğrenmektir. İnsan istekte bulundukça bilgisini genişletir. İstemek ve talep etmek, sizi yaptığınız işte uzmanlaştırır. Çalışma hayatınızda “İşbirliği” yüklerinizi hafifletecektir.
İnsanlar için söylenmesi en zor ifadelerden üçüncüsü “Hata Bendeydi!” cümlesidir. İnsanlar hatayı kabul etmekten korkarlar. Hatalarını kabul etmekte zorlanan insanlar, kendi yeteneklerinden en az emin olan insanlardır. Oysa ki hata yapmakla, hatayı kabullenmek iki farklı eylemdir. Sektörel dünyada genel bir kanı vardır: “Hata yapmıyorsanız yeterince çalışmıyorsunuz!” demektir. İnsan sürekli işleyen ve yapan konumunda olduğunda ister istemez hatalar, eksikler ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla hatasını kabullenen insanlar iş değerlerini daha fazla yükseltirler. Yanıldım, hatalıydım demek kişi için hem iş hayatında hem de özel hayatında büyük bir meziyettir.
İlk İzlenime Önem Verin Ama…
İnsanlara baktığınızda ilk dikkatinizi çeken yüzü ve kıyafetleridir. Bu özellikler, bizi o kişi hakkında bir fikir oluşturmaya iter. İlk izlenim iş yaşamında oldukça belirleyicidir. İnsanlara dair ilk izlenimin, ilişkilerde belirleyici olduğu kadar yanıltıcı olduğunu da unutmamak gerekir. Çoğu zaman ilk karşılaşma, bir yığın önyargıyı da beraberinde getirir.
İlk izlenim, iş yaşamında ve sosyal yaşamda elbette önemlidir ama zamanla bunun da hükmü geçecektir. İlk izlenime güvenmeyin.
Heyecanınızı Yönetin!
Her birimiz bir işe bağlanıp onu sonuca götürmeye çalışırız; heyecanımızı bir işe, bir etkinliğe bağlar ve sonra bunu diğer işlerimize yansıtırız. Önemli bir fırsatı elinizden kaçırmış olabilirsiniz. Böyle bir durumda, içine düştüğünüz hayal kırıklığını, hayatınızdaki kişilere yansıtmamalısınız. İnsanlar çoğu zaman sıkıntılarını başkalarına yansıtırlar ve iş partnerlerine de bu gerginliği intikal ettirirler.
Özel ve zor durumlara ait duyguları ve heyecanları işe ve diğer konulara yansıtmamak, istenen fakat uygulanması zor olan bir meziyettir. Olaylara doğrudan tepkide bulunmak yerine, olayları etkilemeye çalışmalısınız. Gün içerisindeki işlerinizi sadece kendi özel sınırlarında tutarsanız ilişkileriniz, duygularınızdan hasar görmez.
Şansın Sırrı
Bazı insanlar kendilerini çok şanslı hissederken bazı insanlar ise çok şanssız olduklarını düşünme eğilimindedirler. Şans konusunda uzlaşıma varılmış bir fikir yok. Herkes şansı kendine göre değerlendiriyor. Bu konuda “Şans, çabaların özüdür.” diye bir söz vardır. Bu cümle iş hayatında veya bireysel hayatlarımızda, oturduğumuz yerden şans ve fırsatları yakalayamayacağımızı çok açıkça ifade etmektedir. Gary Player ise şans konusunda şöyle der: “Çok çalıştığım oranda şansım da artar.”
Şanslı bir insan olmak, şanslı olduğuna inanmakla başlar. Aslında uyandığımız her günde sayısız fırsatlar ve yeni durumlarla karşı karşıya kalırız. Karşılaştığımız bu noktaları iyi analiz etmek ve fırsatları görebilecek bir bakışla olaylara bakmak, bir olayın gerçekleşme şansını arttıracaktır. Emin olun hayatta hiçbir şey tesadüf değildir.
Her Şeyi Not Edin!
Mesainizde bir günü planlarken çalışma sürenizi, molalarınızı, yemek saatinizi, görüşmelerinizi bir programa bağlayın. Her şeyi not edin. Not etmek ve yazmak, istediğiniz ve aradığınız her şeyi elinizin altında bulabilmek için çok faydalıdır. Aynı zamanda işlerinizi planlamak ve bunları ajandanıza not etmek size zaman da kazandırır; zamanı verimli kullanmanızı sağlar.
Kendinizi Mutlu Eden Şeylerin Farkına Varın
İşimize sürekli değer katmaya çalışırken, daha öncesinde farkında olmadığımız ve aslında çok da sevebileceğimiz yeni uğraşların olduğunun farkına varırız. O yüzden postmodern yüzyılın çalışan insanları olarak geçmişin kısa, öz ve net iş tanımlarının artık çok dışındayız. Aslında bu yüzyılın insanları için iş tanımı kanaatimce şöyle olmalıdır: “İşini her gün yeniden tanımla!”
İnsanın yeni ilgi alanları olduğunu fark etmesi, yapılan tüm işlere olumlu yansır. Çünkü sahip olduğumuz her özellik bizim zenginliğimizdir. Kendimizi keşfetmek, işimizi geliştirmenin önemli bir parçasıdır.
Ne Yapıyorsanız Yapın, Yaptığınız İşi Sevin!
Her şey sevgiyle başlar. Yaptığınız iş ne kadar basit ya da karmaşık olsa da uğraştığınız şey o an için ne kadar önemli ya da önemsiz de olsa yaptığınız her işi sevin. İşinizi severseniz insanların işinize ve size olan saygısı da artacaktır.
Öfkeliyken, kalbinizde nefret duyguları varken yaptığınız işler genelde özensiz ve kabadır. Bilimsel olarak kanıtlamamış olsam da insanların öfkeliyken yaptıkları yemeklerin dahi çok daha lezzetsiz ve keyifsiz olduğunu söyleyebilirim. Yaptığımız tüm işler de böyledir. İşinize lezzet katmak istiyorsanız, işinize önce emeğinizi ve sevginizi katmalısınız.
İşinizi sevdiğiniz kadar kendinizi ve başka insanları da sevin. İnsanlara yardımcı olmaktan çekinmeyin. Çalışma hayatında başkalarının işlerini kolaylaştırmanız, sizin de işlerinize olumlu anlamda yansır ve sizin de işlerinizi daha kolay hale getirir.
Harvard’da bilim öğretilir. Ama Harvard’da yaşamın kendisi öğretilmez!
Psikolojik Danışmanlık & Aile Danışmanlığı üzerine ayrıntılı bilgi almak için:
Telefon: 0 533 692 3411
www.cozumpsikoloji.com
Yorumlar