Bu kutlu zaman diliminin çocukların hayatında ayrı bir yeri var…
Onların pek çoğu belki de ilk defa oruç tutmanın heyecanını yaşar. Bazısının öğlene kadar tutacağı oruç, sırf bu ibadete alışması için ‘makbul’ görülür. Bazıları ise başta, ortada ve sonda tuttukları oruçların bir aya bedel olabileceği hususunda ikna edilir. Hele iftar vaktini beklemek onlar için apayrı bir sabır imtihanı olur. Esasen orucun çocuklar üzerindeki tesiri, sağlam bir toplumun temelini de gösterir. Çünkü çocuk, annesinin hazırladığı yemeklere sırf Allah’ın emrine uymak için el uzatmaz. Böylece oruç ona, hiç kimse yokken kendini gören ve hareketlerini takip eden bir varlığın mevcut olduğunu telkin eder. Neticede bu duygu dinine ve vatanına faydalı bir neslin yetişmesini sağlar.
Oruç dinine ve vatanına faydalı bir neslin yetişmesini sağlar…
Bin bir emekle hazırlanan, adeta bir kanaviçe gibi süslenen sahur ve iftar sofraları, milletçe Ramazan’a verdiğimiz önemi gösterir. Ezana dakikalar kala cadde ve sokaklar boşalır. O saatte hemen herkes evde olur. Zaman zaman dost ve akrabalar davet edilerek yemekler toplu olarak yenir. Bilhassa son yıllarda hayırsever kurum ve kişilerce çadırlarda daha büyük kalabalıklara verilen yemekler dostluk ve kardeşlik duygularını güçlendirir. Aynı otobüsle yolculuk yapan iki insanın arasında oluşan uhuvvet gibi çadırlarda iftarı bekleyenler kardeş olmanın idrakine varır. Sofralarda ibadet görevini yapmış olmanın sevinci yaşanır.
İftar yapılır, karınlar doyar, akşam kılınır ve artık teravihe hazırlık başlar. Teravihte her yer dolar taşar, pırıl pırıl gençler ve çocuklar bir çiçek gibi camileri süsler. Çocukların sesleri cemaatin bir kısmını rahatsız etse de kimse kızmaz onlara… Böylece kalpleri camiye, namaza, imana ısınır. Kadınlar mahfilinde anneler, gelinler, genç kızlar saf tutar. Güzel sesli hafızlar tarafından okunan Kur’an-ı Kerim cemaat tarafından huşu içinde dinlenir. Oruçta insanlar kardeş olduklarını manen hissederken, teravihte bir araya gelip maddeten de kardeşliğin şuuruna varır.
Ramazan’ın kıymet ve değeri, sadece oruç ve teravihten gelmez. Aynı zamanda o bir Kur’an ayıdır. Kâinatın kalbi olan Kur’ân’ın Müslümanların hayatını şenlendirmesi, bu ayda daha muazzam boyutlara ulaşır. Zira İlâhî Beyan Kadir Gecesi’nde nazil olur. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) bu kutlu zaman diliminde Cebrail’le karşılıklı Kur’an tilavet eder. Kültürümüze yerleşen topluca bir araya gelip yapılan ve adına mukabele denen bu okuma, hem kat kat sevaba nail olmanın yolu hem de Efendimiz’e hürmeten bir sünnetin ifadesidir. Bu dönemde okumayı hiç bilmeyenler, zamanın bereketiyle birkaç saatte harfleri çözer, bilenler bu ay içinde bir hatmi kendilerine hedef yapar ve İlâhî Kelam’a vefasını gösterir. Televizyonlarda yayınlanan Kur’an tilavetlerinin yanı sıra özel programlar ilgi ile izlenir. Böylece evlerimiz de bereketi doya doya tadar.
Son on gün gelince Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) sünneti doğrultusunda itikâfa girilir. Dünyadan el etek çekilir. Uhrevi âlemlere kapı aralanır. Bedenin acziyetinin farkına varılır ve bu dünya için yaratılmadığının şuuruyla ibadet edilir. Ramazan gecelerindeki coşku Kadir Gecesi’nde zirveye ulaşır. Camilerin içi ve dışı cemaatle dolar. Bin aydan hayırlı bu mübarek gecenin bereketinden yararlanmak isteyenler geceyi ibadet ve dualarla geçirir. Ruhlar iyice arınır, gönüller huzurla dolar.
Ramazan, yolu gözlenen bir misafir gibi gelir; içimize bir üzüntü salar ve öyle gider. Hüznümüzü azaltmak için gelen bayram, din kardeşi olduğumuz şuurunu bir kez daha düşünmemize yardımcı olur. Çarşı ve pazarlar, hediyelikler için yapılan alışverişlerle iyice hareketlenir. Ramazan’ın sonunda yapmakla mükellef olduğumuz vazifelerimizi yerine getirmenin verdiği sevinç ve neşe ile bayramı kutlarız. Bizi bugüne kavuşturduğu için şükreder, ellerimiz açık bir sonraki Ramazan’ı idrak etmek için dua ederiz.
Yorumlar