Anksiyete (Kaygı) Nedir?
Kaygı, endişe, anksiyete, panik, bunaltı sıklıkla duyduğumuz duygu tanımlarıdır. Ve her bir söylem diğeri yerine kullanılabilir. Psikoloji veya psikiyatride ise terminolojik olarak “anksiyete” kullanılmaktadır. Anksiyete, tehlikeli bir durum karşısında savunma sistemi tarafından harekete geçirilen biyolojik bir uyarı sistemidir ve doğal bir reaksiyondur. Ancak bu reaksiyonun şiddeti arttığında, uzun süre devam ettiğinde kişilerin yaşamını zorlaştırdığında anksiyete bozukluğu olarak tanımlanır.
Genellikle danışanlar “Anlamadığım bir korku yaşıyorum”, “Bana kötü bir şey olacak”, “Her an kötü bir şey olabilir” gibi söylemlerle kaygılarını ifade ederler. Korku ve anksiyete birbirlerine karışan kavramlardır. Korku, somut bir şekilde güvenliği tehdit eden durumlara karşı organizmanın verdiği tepkidir. Anksiyete ise bilinmeyen karşısında yaşanan bir tepkidir. Bu bilinmeyen dışarıdan gelen değil bizzat içeriden gelen, kaynağı belirsiz ve gerçekliği tartışmalı olandır. Günlük yaşamda korku ve anksiyeteyi birbirinden ayırmak çok da kolay değildir. Çünkü bazen korku içselleştirilerek, içeriden gelen kaynağı belirsiz bir durumun oluşturduğu tehdite dönüşmüş olabilir. Kapalı bir alan olan asansör kabininde üst kata tek başına çıkmak zorunda kalan bir kişinin asansör kabininin de geçireceği kısacık an da yaşadığı tedirginlik korku mu yoksa zihninde tasarladığı felaket senaryolarının sebep olduğu anksiyete mi?
Yaşadığım Anksiyete mi Yoksa Korku mu?
Anksiyete (kaygı) aslında bir alarm sistemi olarak da düşünülebilir. Her hangi bir tehlike anında vücudun tüm savunma sistemlerinin harekete geçmesi için ihtiyaç duyulan bir sinyal gibi çalışır. Zihin ve beden tehlikeyle başa çıkabilmek için hızlı bir şekilde hazırlık yapar. Tehdit algılandığı an kalp hızlı bir şekilde çarpmaya başlar, nefes alış verişi hızlanır, kaslara fazla oksijen gitmeye başlar, hem zihin hem de beden ya savaşacaktır ya da kaçacaktır. Tüm hazırlıklar tamamlanmıştır. Ancak görülür ki ne savaşacak ne kaçacak gerçek bir tehlike vardır, yanlış alarm sistemi devreye girmiştir. İşte tam da anksiyete bozukluklarında yaşanan budur: tehlike anında hem zihinsel sistem hazırlığını yapmış hem de fiziksel olarak beden hazırlığını yapmış olmasına rağmen gerçek bir tehlikenin olmaması halidir.
Kişiler tehlikelerin daha çabuk farkına varabilsin diye insanın doğasında var olan “anksiyete”, belirli bir oranda yaşandığı zaman harekete geçebilmek için yeterlidir. Sınav öncesinde yaşanan gerginlik aslında anksiyeteden kaynaklıdır. Kişi bu yıl iyi bir not ortalaması yakalamayı planlamıştır, stresli olduğunu ifade eder ve başarı elde edebilmek için düzenli çalışır, notlarını alır, dersini dikkatlice takip eder. Sınavdan önce ki gece tekrarlarını yapar ve her zaman ki uyku saatinde yatağına gider. Sabah sınavında iyi bir performans sergiler ve istediği sonuca ulaşır. Başka bir kişi ise yine streslidir, sınavıyla ilgili zihninde pek çok tasarladığı düşünce vardır; ya kötü bir not alırsa, işte o zaman dünyanın sonu bile gelmiş olabilir. Ailesini mahcup edecektir, arkadaşlarına rezil bile olabilir. Günler öncesinden çalışmaya başlamak istemiştir ama bir türlü konsantre olamamıştır. Son gün gelir o gece hiç uyumaz ve sabaha kadar ders çalışır. Sınav öncesinde kalbi hızlı hızlı çarpıyordur, elleri ise buz gibi olmuştur. Sonuç, tüm bildiklerini unutur. Ve o dersten kalır. Her iki örnekte anksiyete halini görmek mümkündür. Harekete geçebilmek için doğal olan (az bir oran) anksiyeteye ihtiyaç vardır, yüksek oranda anksiyetenin ise performansı düşürmesi kaçınılmazdır.
Anksiyete Bozukluğunu Anlamak ve Anksiyete Bozukluğunun Türleri
Anksiyeteniz günlük hayatınızı veya iş hayatınızı etkiliyorsa, başkalarıyla olan ilişkilerinizde kendini gösteriyorsa ve yaşam kalitenizi bozuyorsa yardım almanın zamanı gelmiştir. Anksiyete bozukluklarının pek çok türü vardır ve kişiden kişiye farklılıklar da gösterebilir. Ama tipik bazı belirtilere sahiptir. Bunların en başında fiziksel belirtiler gelir. Kalp çarpıntısı, nefes alıp vermede güçlük, kaslarda gerilme, ellerde titreme, terleme, üşüme gibi. Bu belirtiler zaman zaman günlük yaşamı devam ettirmede güçlüklere sebebiyet verecek ölçülere varabilir. Anksiyete bozukluklarının pek çok türünde bu tipik fiziksel belirtilere rastlamak mümkündür. Bir kişi aynı an da birden fazla anksiyete bozukluğunu bir arada yaşıyor olabilir. Örneğin, panik atağı olan bir kişide aynı zamanda agorafobiye de rastlanabilir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk: Tekrarlayıcı ve yineleyici bir şekilde ortaya çıkan kişinin başına gelmesinden korktuğu düşüncelerdir (obsesyon) ve kişi bu başına gelmesinden korktuğu şeylerle baş edebilmek için kendince bazı tedbirler (kompulsiyon) alır. Söz konusu bu düşünceler, hastalık kapacağı, başına kötü bir şey geleceği, aklını yitireceği, cezalandırılacağı gibi içeriklerde olabilir. Ve kişi bu korktukları ile karşılaşmamak adına bir takım tedbirler alır; ellerini sık sık yıkamak, ocağın altını sürekli kontrol etmek, namazını tekrar tekrar kılmak, tekrar tekrar abdest almak ve tekrarlayan bu eylemleri belirli sayılarda gerçekleştirmek bunlardan bazı örneklerdir. Obsesyon ve kompulsiyonları kişiyi o kadar çok zorlar ve zaman alır ki pek çok işini yetiştiremez hale gelebilir, yakın çevresinde ki kişilerle ilişkileri bozulabilir.
Panik Atak: Kişinin beklemediği bir an da ataklar şeklinde ortaya çıkan ve yaşamının tehlike altında olduğuna dair düşüncelerine (“Kalp krizi geçiriyorum”, “Aklımı yitiriyorum” v.b.) kuvvetli bir endişe hali ve somatik belirtilerin (Kalp çarpıntısı, terleme, nefes alıp/vermede güçlük, v.b.) eşlik ettiği kaygı bozukluğu türüdür. Özellikle somatik belirtiler kişiler için bu atakların gerçekçi algılanmasına ve korkutucu olmasına sebebiyet verir ve pek çok danışan bu şikayetler sebebiyle kalp krizi geçirdiklerini ve/veya delirmek üzere oldukları düşünceleriyle hastanelerin acil servislerini başvuruda bulunurlar. Panik atağa sahip olan bireyler vücutlarında ki her hangi bir belirtiye karşı aşırı uyarılmışlardır ve en ufak bir değişikliği çok kolay bir şekilde algılayabilirler. Yaşamları atakların şiddeti ve sıklığına göre zorlayıcı noktalara varabilir.
Agorafobi: “Agora” kelimesinin sözlük anlamı “alan” olarak kullanılmaktadır. Agorafobi ise alan korkusudur. Kişinin kendisini güvende hissettiği alanlar dışında gelişebilecek bir kaygı bozukluğudur. Açık alanlarda, kalabalık herhangi bir ortamda, toplu taşıma araçlarında, evde, alışveriş merkezlerinde v.s de ortaya çıkabilir. Panik atak ile birlikte görülme sıklığı çok yaygındır. Beklenmedik bir biçimde panik benzeri semptomların yaşanması halinde yardım alamayacağına ya da kaçmanın zor olabileceği ortamlara yönelik kaygı bozukluğudur. Kaçınma davranışı özellikle tek bir durum veya ortam ile sınırlı ise (örneğin sadece toplu taşıma aracı v.b gibi) o zaman bu özgül fobi olarak tanımlanır. Panik atak “agorafobili panik atak” veya “agorafobinin eşlik etmediği panik atak” olarak ayrılabilir.
Sosyal Fobi: Kişinin belirli sosyal ortamlarda ötekiler tarafından yargılanabileceği kaygısını taşıdığı rezil olacağı, utanç duruma düşeceğine yönelik belirgin ve sürekli korkusunun olduğu anksiyete bozukluğu türüdür. Başka insanlarla etkileşimde bulunmaları gerektiğinde veya bir şekilde başkalarının yanında bir eylemi yapmalarının gerekli olabileceğini düşündüklerinde yaşadığı/yaşayabileceği kaygılar sebebiyle bu sosyal ortamlara girmekten kaçınabilirler. Sunum yapmak, yöneticisiyle iletişim kurmak, bir mağazada ödeme yapmak, restaurantta yemek yemek, gibi günlük yaşamda sık sık gerçekleşebilecek sosyal eylemler bu kişiler için yoğun kaygının sebebidir. Bu gibi ortamlarda başkalarının kendisine yönelik olabilecek yargılarına önem verirler ve kaygılarının fark edilmesine yönelik endişe duyarlar. Elimin titrediğini, yüzümün kızardığını fark ederse utanç duruma düşerim, sunum yaparken sesim titreyecek ve herkes benimle dalga geçecek, yemeğimi yerken çatal bıçağı nasıl kullandığım karşı tarafa benimle ilgili izlenim verecek, yöneticim konuya hakim olmadığımı anlayacak ve benimle ilgili olumsuz değerlendirmeleri olacak v.s gibi söylemlere bu kişilerde sık sık rastlayabiliriz.
Yaygın (Genel) Anksiyete Bozukluğu: Kişinin her an her ortamda beklenmedik ve kötü şeylerin olabileceğine yönelik durumla ilgili olmayarak yoğun endişe duyması ve bu endişeyle birlikte yaşamının olumsuz yönde etkilenmesi söz konusu olabilir. Yaygın anksiyete bozukluğunda endişe hali genellikle, aile bireyleri, ekonomi, sağlık veya iş gibi konularda olabilir. Kişiler kendilerini bu kaygılı düşüncelerden alıkoyamazlar. Kaygı düzeyi o kadar yoğun olabilir ki denetlenemez ve hemen her gün gün boyu devam edebilir. En az 6 ay bu şikayetler olması durumunda bir psikiyatri uzmanına başvuruda bulunulması gerekir.
Ne Yapmak Gerekir?
Herkes günlük hayatta çeşitli alanlarda kaygı yaşayabilir. Bu sebeple kaygı (anksiyete) yaşamın doğal bir duygusudur. Aslında kaygı, günlük yaşamda bir takım durumlarla, tehlikelerle baş edebilmek için ihtiyaç olan hareketi başlatandır. Bu yüzden kaygıyı yaşamdan yok etmek gibi bir amaca girişmek yerine (ki bu durum doğamıza aykırıdır) kaygıyı yönetebilmeye çalışmak önemlidir. Ama her şeyden önce sahip olduğunuz kaygının sizin yaşamınız üzerinde ki doğrudan veya dolaylı etkisi, yoğunluğu ve ne kadar süredir yaşamınızı olumsuz etkilediği önemlidir. Bahsi geçen kaygı türlerinin kendinizde var olduğunu düşünüyorsanız ve tek başına bugüne kadar başa çıkmakta güçlük çektiyseniz önce bir psikiyatri hekimine başvuruda bulunmanız gerekir. Psikiyatri hekimi değerlendirmeyi yaptıktan sonra uygun görüyorsa farmakolojik bir tedaviye başlayacaktır. Aynı zamanda bilgi ve danışmanlık, bireysel psikoterapi, grup terapisi, relaksasyon (gevşeme), exposure (maruz bırakma), gibi terapötik yöntemlerden de faydalanabilmek için doktorunuzla birlikte karar verebilir ve alanda uzman bir klinik psikolog ile görüşebilirsiniz. Kaygının hangi türünü yaşıyor olursanız olsun kaygıyı yönetebilmenin sizin elinizde olduğunu ve bunu da profesyonel bir destekle kazanabileceğinizi unutmayın!
Klinik Psikolog Merve Tunay Dünya
Danışmanlık Merkezi: Akasya Kent Kule A-1 Blok Kat:29 No:179 Üsküdar
Telefon: 0532 557 77 29
bilgi@monapsikoloji.com
Yorumlar