Anne Olmak…
Evlatlarının ihtiyaçlarını karşılamak için nice sıkıntılara katlanan anne-babaların çocukları üzerindeki haklarını saymakla bitiremeyiz. Yüce Allâh’ın emânet ettiği yavrularını yemeyip yediren, giymeyip giydiren anne-babaların, yavrularını güzel bir şekilde yetiştirip büyütmekten başka bir dertleri ve sıkıntıları yoktur.
Annelik, karşılık beklemeden, fedakârlık hislerini seferber eden, geceleri gözlerden uykuyu sürgün eden, gündüzleri her şeyi minik emânete göre düzenleten en ulvi bir duygudur.
Annelik, yalnızca dünyaya getirmek değildir! Benimsemektir minik emâneti, bir çift yürek olmak, aynı hisleri yudumlamaktır. Sevinciyle sevinmek, acısıyla gözyaşı dökmektir.
Nitekim anneliğin ne yüce bir duygu olduğunu Hazret-i Âişe (radıyallâhu anhâ) şöyle anlatmıştır:
Sırtına iki çocuğunu almış, yoksul bir kadın çıkageldi. Ona üç hurma verdim. O da çocuklarına birer hurma verdi. Kalan hurmayı yemek için ağzına götürmüştü ki, çocukları onu da istediler. Kadıncağız yemek istediği bu hurmayı çocuklarına bölüştürdü. Kadının bu tutumuna hayran kaldım ve yaptığını Rasûlullâh’a anlattım. Şöyle buyurdu:
“Bu şefkati sebebiyle Allah Teâlâ, o kadına mutlaka cenneti vermiş (veya) bu sebeple onu cehennemden âzâd etmiştir.”
(Müslim, Birr, 148)
Karşılıksız, daima veren, sonra da şefkat kucağına alıp kıyamet sabahına kadar bağrına basan annelerin hakkı nasıl ödenir.
Yorumlar