İnsanlar, bir taraftan bireysel hayatlarını anlamlandırmaya çalışırken; diğer taraftan bir toplumda ve böyle bir gezegende yaşıyor olmanın bedelini ödüyorlar. Dünyada yaşamak bir hayli meşakkatli öyle değil mi? Özellikle de adaletle, hakkaniyetle ve inançları peşinde mücadele eden insanlar için dünya hayatı, ipin üstünde yürümek kadar hassas bir şey.
Bir süredir dünyadayız ve bir müddete kadar da dünyada olacağız. Bu süreçte neyi, neden ve ne için savunduğumuzu şaşırmadan yürümek, işte asıl imtihan burada…
Doğu ve Batıyı Neden Ayırdınız?
Bizden evvelki kavimler, dünyayı doğu ve batı olmak üzere korkunç bir ayrıma tabi tuttu. İlk önce Ari ve Sami dinler ve de diller olarak ayrıldı insanlık; bu ayrım giderek mezhepler ve ırklar savaşına döndü. Önce Hristiyan toplumlarının kendi aralarında yaptıkları din savaşları, sonra Haçlı zihniyeti, Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Nazi Soykırımı, Filistin’in işgali, İslam toplumlarındaki mezhep savaşları olarak kendini gösterdi. Bir kere ayırdıktan sonra birleştirmek zordur ya hani, ayrımın ucu giderek keskinleşti. “Üstünlük” Batı toplumlarını anlatan bir kavramdı artık. “Gelişmemişlik” ise Doğu toplumlarını anlatıyordu. Dünyanın yeni kategorilendirmesi böyleydi. ‘Eğitim, insan hakları, adalet’ Batı toplumlarının tekelindeydi. Batılı olmayan her toplum ise ‘vahşi, bayağı ve düşük’ olarak nitelendirildi. Doğu toplumlarına atfedilen bu negatif kavramlar, kendini sert ve radikal bir şekilde ifade eden hatta İslam dinine de doğrudan zarar veren birtakım grupların oluşmasına ortam yarattı. Yani bir nevi Batı’nın Doğu kehaneti, belli bir kesim için gerçek oldu.
Sonuçta çok acı çektik ve hala da çekiyoruz. Bizden sonrakiler, yaşadığımız bugünleri hangi tezlerle yazacaktır bilinmez. Ama bugünün insanları olarak bizler yaşanan her acıyı tarifsiz bir kederle yazıyoruz.
Charlie Hebdo…
Charli Hebdo ofisine yönelik saldırı acı olduğu kadar samimiyetle inanan tüm dünya insanlarının bir kez daha düşüncelerini revize etmeleri için önemli bir hadise oldu. Konuyu uçlara taşımak oldukça manasız. Müslümanlık iddiasında olan bizler elbette ki Efendimiz (SAV)’e olan bir saygısızlığı kabul edemeyiz. Bu konuyu sineye çekemeyiz. Yapılan bir saygısızlıkla elbette mücadele etmeliyiz ve bu mücadeleyi, haklılığımızı bertaraf edecek haksız eylemlerden kaçınarak yapmalıyız.
Charli Hebdo olayını, Batı’yı yücelten tezlerle de; İslamofobi ile de, Müslümanları itham eden argümanlarla da açıklayamayız. Carli Hebdo, bir terör olayıdır ve bu konunun İslam dini ile, hakiki Müslümanlar ile uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. O yüzden böyle bir konu üzerinden yapılan tartışmalar oldukça yersiz ve bıktırıcı. Sonuçta suçlu ya da suçsuz pek çok insan öldü. Konuyu ‘insan’ bağlamında tartışmak daha sağlıklı.
Bana Dokunmadı Diye, O Yılan Bin Yıl Yaşasın Mı ?
Evet Batı dünyası Filistin’de ölen çocukları görmüyor. Uygur Türkleri’ne yapılan zulmü fark etmiyor. Bosna katliamı Avrupa’nın göbeğinde yaşandı. Türkiye, onbinlerce şehit verdi. Hocalı’da binlerce insan korkunç şekilde öldürüldü. Rusya Tatarları yok etti. Afrikalı çocuklar açlıktan; Türkmen çocuklar soğuktan donarak öldü. Suriye’de ölen insanların sayısı bilinmiyor. Mısır’da, namaza duran cemaatin kurşunlarla taranması hala dün gibi taze. Kızılderililer, dünyanın en vahşi soykırımına tabi tutuldu. Fransa, Cezayirli insanları bugün de köle gibi kullanıyor. Evet bunların hepsi gerçek ve bunların hepsi insanların gözleri önünde yaşandı. Evet Batı ve Doğu ve bütün dünya bu katliamlar yaşanırken sustu. Hatta medeni Batı, bizzat bu katliamların failiydi. Fransa’da yürüyen onca lider, vakti zamanında yaşanan bunca şeye sırtını dönen insanlardı. Ta ki acı kendilerini de vurana kadar…
Filozof Zezik, Batı’nın bu umursamazlığını şöyle dile getiriyor: “Fredheric Nietzsche uzun zaman önce Batı medeniyetinin, büyük tutkulardan ve bağlılıklardan yoksun, duygusuz bir yaratık olan “Son adam”a yöneldiğini yazmıştı. Hayal kuramayan, hayattan bıkmış, gündelik hazlarını düşünen, hiçbir risk almayan, sadece kendi hayatı ve güvenliğini düşünen kişidir batılı Son Adam. Onların gündüz için ayrı, gece için ayrı zevkleri vardır ama yine de sağlıklarına dikkat ederler. “Mutluluğu biz bulduk!” derler.” Zezik’in de ifade ettiği üzere, işte bu yüzden Batı, dünyada yaşanan acılara kör ve sağırdır. Kendi konforu bozulmadığı sürece, suya sabuna dokunmaya gerek yoktur. O yılan ona dokunmadı diye, binlerce yıl yaşayabilir. Medeni Batı böyledir. Paris’teki yürüyüş, Batılı Son Adam’ın rahatını bozmaya yetmiştir. Batı dünyası katliamın, terörün, şiddetin hangi coğrafyada olursa olsun adil olmadığını acı da olsa tecrübe etmiştir. Batının, bana dokunmasın da yaşasın dediği yılan, bugün kendilerine zarar vermiştir.
Paris’te Son Tango
Türkiye’nin Paris yürüyüşüne katılması konusunda “Bizim orada ne işimiz var” diyenler de; “Orada mutlaka olmalıyız” diyenler de oldu. Orada olmayı, sevsek de sevmesek de, bir başsağlığı ziyaretine gitmek olarak düşünmek gerekir. Aynı zamanda doğru mesajlar verildiğinde, yaşanan diğer acılara tüm ülkelerin dikkatini çekmek açısından da önemlidir.
“Faşizmin her yükselişi, başarısızlığa uğramış bir devrimin kanıtıdır.” der Walter Benjamin. Her türlü Faşizm elbette bir şekilde son buluyor. Faşizmin getirdiği tehditlere karşı Doğu-Batı olarak ortak bir dil kullanmanın zamanı gelmiştir belki de. O gün Paris’te yürüyen herkesin düşünmesi gerekiyor. Tüm ülkelerin aynı noktaya bakmaları gereken yer belli. Tüm dünya ülkelerinden, dünyada yaşanan her acı için; Uygur Türkleri, Kafkas Türkleri, Tatarlar, Çeçenler ve Türkmenler için; Bosna, Kosova, Srebrenitsa için; Filistin ve Gazze için; Kızılderililer için, Afrika’daki katliamlar için velhasıl kelâm doğu-batı diye ayırmadan herkes için aynı yere bakmalarını istiyoruz. İşte o zaman bu tablonun samimiyetine inanabiliriz.
Sevgi ve acı evrensel kavramlardır. Bu nedenle dünyada yaşanan her haksızlık, her zulüm, her katliam hepimizi ilgilendirir. Hangi ırka, hangi dine mensup olursa olsun, kimse bu yaşananlardan vicdanen muaf değil. Hiçbirimiz, devekuşu misali kafamızı kuma gömüp yaşayamayız. Bunu da kendimize yakıştıramayız. Bana dokunmadı diye, konforum bozulmasın, aman rahatım kaçmasın diye o yılanı binlerce yıl yaşatamayız. Keşke bütün zulümleri, bütün acıları dindirmek elimizde olsaydı. Önce bir özürle başlayıp, bütün dünyadaki savaşlar ve katliamlar için birbirimizden af dilediğimiz, yeni bir yürüyüş daha yapmak lazım. Belki de bu barış yürüyüşünü, dünyanın kalbi Kabe’den başlatmak lazım. Çünkü sevgi ve hoşgörü, en çok bizlerin sorumluluğunda.
Psikolojik Danışmanlık & Aile Danışmanlığı üzerine ayrıntılı bilgi almak için:
Telefon: 0 533 692 3411
www.cozumpsikoloji.com
Yorumlar