Eminim küçükken her kız çocuğunun eline bir kez dahi olsa şiş, tığ veya iğne tutuşturularak; “Kız dediğin örgü örmesini, etamin veya tığ işi yapmasını bilecek” gibi sözleri duymuşuzdur. Şimdilerde sadece ninelerimizin ellerinde görmeye alışık olduğumuz bu el emeği göz nuru aktivitelerini ne çok özledik. Şimdilerde başka başka hobiler türettik. Ama her ne olursa olsun; “Ah o eski zamanlar…” demeden duramıyor insan.
Dünyada da oldukça yaygın olan örgü örmenin kitaplara dahi konu olması ya da yapılan araştırmalara göre, örgü örmenin bir terapi yöntemi olarak kabul edilmesi eminim ki boşuna değildir.
Okul yıllarımda Debbie Macomber’in “Bir Yumak Mutluluk” adlı kitabının elime geçmesiyle tekrardan başlayan örgü örme isteğim, bu aralar tekrar alevlendi. Sebebi, yakın bir zamanda çok sevdiğim birinden hediye olarak aldığım el örgüsü şal oldu. Kazak olarak başladığım, sonra söküp ben yelek yapacağım diye devam ettiğim, şuanda ise atkı olarak bitirmek üzere olduğum el örgümü yaparken kafamı rahatlatıyor olduğunun ciddi ciddi farkına vardım. Sonra ise, örgü örmeyi kim buldu yahu diyerek sizin için ufak bir araştırma yaptım. Süzgeçten geçirdiğim bilgilere şimdi bir göz atalım.
Örgünün tarihçesi taa milattan önceye dayanmakta. Tam kesin olmamakla beraber, yapılan arkeolojik kazılar sonucunda, örgü örmenin Doğu’ya ait olduğu araştırmacılar tarafından kabul edilmiş. Şöyle ki; en eski örgü örneği Suriye’de yapılan kazılarda ortaya çıkan örme bir çorapmış. Yapılan incelemeler sonucundaki bulgular, örmenin şiş ile değil iğne ile yapıldığını göstermiş. Her iki örme şekli (şiş ve iğne) birbirine çok yakın olduğundan dolayı da şiş ile örmeye ne zaman geçildiği hala bilinmiyormuş.
Yapılan tüm kazılarda elde edilen tek objenin örme çoraba ait olması bana biraz şaşırtıcı geldi. Ayağını soğuktan korumak isterken vücudunu düşünmemesi, üstlerine giydikleri hayvan postlarından kaynaklanıyor olsa gerek. Bir diğer şaşırdığım nokta ise; kendilerine has oluşturdukları örgü tekniklerini nasıl yaptıklarının hala anlaşılamamış olması.
Doğuda tohumu atılan örmenin, Arap tacirler tarafından ticaret gemileri ile Avrupa’ya geçirilmesi ve daha sonra İspanya ve İtalya’da büyük başarı elde etmesiyle örgü örme hızla yaygınlaşmış ve örücülük diye bir meslek ortaya çıkmış. Avrupa’da bu, öyle ciddiye alınan bir meslek olmuş ki; birinin bu işte usta olarak kabul görebilmesi için en az 3 en fazla 6 yıl birinin yanında çırak olarak çalışması gerekiyormuş.
Konuyu toparlayabildiğim kadar özetledim. Sanırım bunları bilsek yeterli olacaktır. Ve tabi ki son olarak;
– Örgü örmek, rahatlatır.
– Örgü örmek, sizi olabildiğince dert ve sıkıntılarınızdan uzaklaştırır.
– Örgü örmek, konsantrasyon arttırır.
– Örgü örmek, mutlu eder.
– Örgü örmek, bir süre de olsa sizi zararlı alışkanlıklarınızdan alı koyar. (sigara içmek, tv izlemek, dedikodu yapmak 🙂 , hastalık haline gelen sosyal medya hesaplarından uzaklaşmak vs.)
Daha da önemlisi örgü örmek, en basit terapi yöntemlerinden biridir. Eğer örgü örmeyi bilmiyorsanız bir süre Youtube’daki videoları izlemenizi öneriyorum. Eminim faydasını göreceksiniz.
Yorumlar