Yaklaşık beş yıldır verdiğim özel dersler vasıtasıyla tanışık olduğum lise öğrencileriyle bu yıl İstanbul’da bir İmam Hatip Lisesi’nde öğretmenlik yaparak daha fazla vakit geçirme fırsatı buldum. Yorucu ama benim için öğretici bir dönemdi.
Ortalamanın biraz daha altında puanlarla girilen, daha açık ifade etmek gerekirse vasat bir okula dahi yerleşmeye puanları elvermemiş öğrencilerin okuduğu bir okul. Fakat ben öğrencilerin, başarılı yahut başarısız, genel olarak düşünce dünyalarında çok fazla değişkenlik gösterdiğini düşünmüyorum. Hazır bir dönem bitmiş yine bir muhasebe dönemi gelmişken öğrencilerinden yaklaşık on yaş büyük (anlama imkanı açısından bunu bir avantaj olarak görüyorum) bir öğretmen olarak okuyacak olan veliler var ise onlarla şu kısa zamanda edindiğim gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle günümüzde yaygın olan sosyal ağların da etkisiyle her şeyin uluorta hale gelmesi gençlerde de daha evvel hayatın kendine saklanan kısmını da alenen yaşanmaya hatta ifşa edilmeye başlandı. Buna bağlı olan diğer bir gözlemim ise bu çocukların konuşmaya, birilerinin onları dinlemesine ciddi ihtiyacı olduğu. Çok klişe laflar, çok beylik cümleler bunlar diyebilecek olmanıza rağmen söylüyorum: her şeyi bu kadar ortaya dökmek; ben buradayım, beni de dinleyin, fark edin diye çığlık atmaya işaret. Çünkü ben basit bir internet aramasıyla çocukların özel hayatlarına dair sigara içip içmeme, kız/erkek arkadaş/ küfür alışkanlığı, imam hatip lisesi evet ama bazıları için içki içme alışkanlığını bile hatta itikadî durumlarını bile görebiliyorken ailelerin bunlardan bîhaber oluşu içler acısı. Hakikaten okulda belirli bir mesafeden bile duyulan sigara kokusuna rağmen laf arasında annesine ‘oğlunuz sigara içiyor bunu zaten biliyorsunuz da’ dediğimde veli şaşkınlık içinde kalabiliyor. Demek ki anneler babalar çocuklarına bir kere olsun sarılmıyor artık. Demek ki bir kere olsun biz bu akıllı telefonları alıyoruz bu çocuklara ama internette neler yapıyorlar diyip -telefonunu karıştırmaktan bahsetmiyorum asla- en basit googleda bile arama yapmıyor.
Yalnızlıklarının en büyük göstergesi çocuklara biraz güler yüz gösterdikten sonra yanımızdan ayrılmayıp sürekli bize kendini anlatmaya çalışmaları, düşüncelerini, beklentilerini, isteklerini, korkularını, sanki onları dinlemeyen kim varsa onların yerine de anlatmak istercesine paylaşmaları.
Ergenlik dönemi bir insanın kendisi için bile yaşayacağı en sıkıntılı dönemken ebeveyn olarak da yaşayacağı en sorunlu dönemdir bundan kuşkum yok ancak günde yüzlercesiyle vakit geçiren bir öğretmen olarak, bir insan olarak naçizane tavsiyem;
Lütfen çocuklarınızla iletişim kurun. Bunu otur bakalım anlat diyerek değil, gizlice bilgisayarını telefonunu karıştırmakla da değil ancak beraber vakit geçirmekle yapabilirsiniz. Ancak onları desteklediğinizi hissettirerek yapabilirsiniz. Çünkü her çocuk elinde bayrak gibi taşıyor problemlerini, bir öğretmen sınıfa baktığında bunların hepsini görebiliyor. Anne babasına saygı örnek alan bir çocukla, evden çıkmayı kurtulmak olarak gören bir çocuk o kadar belli oluyor ki.
Örneğin birine ‘babana çok saygı duyuyorsun değil mi?’ diye sorduğumda ‘evet hocam babam iyidir benim’ cümlesinin ağzından çıkışıyla hiç sormadığım halde ‘hocam bizimkiler biraz gariptir babam hiç çocuğunun tarafında olmaz hep bizi suçlu görür’ derkenki kızarmış yüzü eğdiği başı bu hale en büyük delil. Biz elimizden geldiğince onları dinlemeye usulünce velilerine tavsiyede bulunmaya çalışıyoruz fakat herkese yetişmek mümkün olmuyor. Buradan topluca sesleniyorum, lütfen ilginizi, sevginizi, şefkatinizi hissettirin. Sorgulamayın, muhabbet edin.
Tatilin böyle bir fırsata dönüşmesi dileğiyle…
Yorumlar