Bir umman olan Cemal Süreya, 9 Ocak 1990 yılında aramızdan ayrılır. Cemal Süreya’nın 26. ölüm yıldönümünde onu hem analım, hem de o muazzam şiirlerini hep hatırlayalım diye, bu benzersiz şairi yazdım, elimden geldiğince ve dilim döndüğünce…
Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
Bir yanlışı düzeltircesine açmış;
Gelmiş ta ağzımın kenarında
Konuşur durur.
Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
Güverteleri uçtan uca orman;
Aldım çiçeğimi şurama bastım,
Bastım ki yalnızlığımmış
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Cemal Süreya Kimdir?
Asıl ismi Cemalettin Seber’dir. Pülümür’de doğan ünlü şair, yaşanan sıkıntılı günler sırasında ailesiyle birlikte Bilecik’e yerleşir. Bilecik’e yerleşir yerleşmez annesi Gülbeyaz’ı henüz 23 yaşındayken kaybeder. Küçücükken yoksun kaldığı bu anne sevgisi, şaire belki de bir sürgün olur ve bu sürgün, zamanla sevdiği her kadında, annesinin arayışına dönüşe ebedi bir sürgün halini alır: “Annem çok küçükken öldü / Beni öp sonra doğur beni” dizeleri işte bu sürgünün bilinçdışı yansımasıdır.
İlkokul hayatına İstanbul’da başlar, üçüncü sınıf itibariyle de Bilecik’te okumaya devam eder. Ancak içi içine sığmaz Cemal Süreya’nın. Kalbinde okyanusları taşıdığı daha çocukluk günlerinde belli olan Cemal Süreya, ailesinden gizlice parasız yatılı okul sınavlarına girer, sınavı kazanır ve ardından İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde okumaya başlar.
Yüzü parlak, gözleri ışıl ışıl olan genç Cemal, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirir ve devletin üst düzey kademelerinde görev almaya başlar. İlk şiiri olan “Şarkısı Beyaz” 8 Ocak 1953 tarihinde yayımlanır. Cemal Süreya, Türk edebiyatında “İkinci Yeni” hareketinin öncülerindendir. Geleneğe karşı olmasına rağmen, anı zamanda geleneği edebiyata en iyi uyarlayan kişilerden biridir.
Cemal Süreyya Mı, Cemal Süreya Mı?
“Elma” şiirinde, adındaki “Y” harflerinden birini attığını ilan eder. Nedeni, kendi anlatımına göre, arkadaşıyla bir telefon numarası üzerine girdiği iddiayı kaybetmesidir. Söz konusu telefon numarası ise Üvercinka’nın numarasıdır. Cemal Süreya bu iddiayı kendi kelimeleriyle şöyle anlatır, “O zaman çok güvenirdim belleğime. Telefon numaralarını falan kaydetmezdim. Belki de kaydetmediğim için kalırdı. Ona dedim ki, eğer bu böyleyse, ismimden bir harf atarım dedim. Kaybedince, ismimde harf aradım, iki tane olandan birini atmak daha uygun geldi.”
Cemal Süreya’nın soyadından bir “y” harfinin gitmesiyle ilgili, rivayet olan bir başka hikayede şöyledir: Cemal Süreyya ve Sezai Karakoç üniversitede birlikte okurlar ve Muazzez Akkaya isimli bir kıza karşı da içten içe ikisi de sevgi beslerler. Kıza olan ilgilerini de birbirlerine anlatırlar hatta yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlarmış. Zamanla bu aşkın, ikisi arasında bir inatlaşmaya dönüştüğü söylenir ve iddiaya tutuşurlar. Kaybeden, büyük bir bedel ödeyecektir ve bu bedel hayat boyu daimi olacaktır. Kimseye bir zarar vermeyecek en makul çözüm olarak da isim değiştirme konusunda anlaşırlar.
Cemal Sürey(y)a kazanırsa ;Sezai Karakoç’un soyadı ‘Karkoç’ olacaktır.
Sezai Karakoç Kazanırsa ; CemaL Süreyya’nın soyadı ‘Süreya’ olacaktır.
İddiayı kazanan Sezai Karakoç olur. Cemal Süreyya da, sözünü tutup isminde iki tane olan “y” harfinden birini atar ve olur artık Cemal Süreya.
İlk Aşk
Cemal Süreya’nın ilk aşkı Seniha Hanım’dır. Bu büyük aşk ortaokul yıllarında başlar ve evlilikle tamama erer. Cemal Süreya, Seniha Hanım’a olan sevgisini, okul tahtasına şu mısralarla yazar: “Seni sevdiğim anda her şeyim kızıl oldu, Masmavi defterime kızıl satırlar doldu.” 1955 yılında Eskişehir’den İstanbul’a yardımcı maliye müfettişi olarak atanır. İstanbul’a yerleşmesi ve edebiyat çevrelerinde daha sık görünmeye başlamasıyla, ailesini ihmal eder ve bu büyük aşk biter.
İlk evliliğinden sonra ikinci evliliğini Zuhal Tekkanat’la, üçüncü evliliğini Güngör Demiray’la yapar, ondan ayrıldıktan kısa bir süre sonra tekrar Zuhal Tekkanat’la birlikte olur. Tabii bu evliliklerin arasında sayısız gönül macerası da vardır ve bunlardan sonra Cemal Süreya Birsen Sağnak’la evlenir.
Keşke Yalnız Bunun İçin Sevseydim Seni
Tomris Uyar, Ülkü Tamer ile evliyken âşık olur Cemal Süreya’ya. İkisi de evlidir, ikisi de birbirleri için boşanırlar eşlerinden ve bugün bile, “Türk edebiyatının en verimli aşkı” tanımını hak eden üç yılı birlikte geçirirler. Tomris Uyar’ın Cemal Süreya ile olan ilişkisi hem enteresan, hem dillere destandır. Tomris Uyar, Cemal Süreya ile ilgili: “Tanıdığı kaç kişi varsa, o kadar Cemal Süreya vardır. O yüzden ben bir tane Süreya biyografisi düşünmem. Üç tane yazılabilir. Üçü de apayrı.” demiştir.
Cemal Süreya ve Tomris Uyar ile anlatılan hikayelerden biri de şöyledir: “Her akşam işten çıkıp şıp diye eve damlardı Cemal Süreya. Bir gün Tomris Uyar, “Biraz gez dolaş, arkadaşlarınla falan buluş” der. Ertesi gün geç gelir Cemal Süreya, daha ertesi gün de, sonraki günde hep geç gelir. Bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açan Tomris, apartmanın girişinde oturan Cemal’i görür ve gerçek ortaya çıkar. Her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup “gecikiyordu” Cemal Süreya. Tomris Uyar tarafından durumun adı derhal kondu: Şahsiyet Rötarı.
Üvercinka
Üvercinka, kızının doğumunu karşıladığı anda hastanenin kapısında bekler onu. Hani şu meşhur şiiri Cemal Süreya’nın. Üvercinka, Cemal Süreya’nın eşi Seniha Hanım hamile iken tanıştığı ve adını bilinmeyen genç bir kızdır. Cemal Süreya’nın hayatında her daim bir sır olarak kalan bu kızın adını bilen olmamıştır. Türk şiirinin en güzel örneklerinden biri olan “Üvercinka”, bu genç kızın güzelliği sayesinde Süreya’ya şöhreti getirmiştir. Süreya, Üvercinka’yı şöyle anlatır: “Üvercinka, güvercin kanadından kısaltılarak elde edilmiş bir sözcük; barışa, aşka, dayatmaya dönük bir kavram. Kitabımın adını Üvercinka koyarak , kelimeyi zorlayan şiirimden ufak ama anlamlı bir kesit vermiş oluyorum galiba.”
Cemal Süreya’nın Kızkardeşi
Ahmed Arif, Cemal Süreya hayranıdır. Hatta öylesine hayrandır ki, Cemal Süreya’nın hiç görmediği kızkardeşi ile evlenmek ister. Cemal Süreya’da Ahmed Arif’e sempatiyle bakar ve kardeşine: “Evlen kız, Türkiye’nin en iyi şairi!” der. Ayten önce şaşırır ama sonunda ağabeyinin sözünü dinler.Günlerden bir gün, Zafer çarşısında buluşmak üzere sözleşirler; gelin ve damat adayı tanışacaktır. Bekle bekle Ahmed Arif yok! Cemal Süreya ertesi gün öğrenir ki, temiz bir gömleği olmadığı için gelememiş Ahmed Arif.
Şair Müdür!
Sunay Akın’ın Cemal Süreya ile anlattığı bir hikaye de dikkat çekicidir. Sunay Akın’ın dilinden işte Cemal Süreya: “Cemal Süreya Darphane’de müdür; paranın yerinde şair müdür. Bütün yolsuzlukları tespit edip, rapor eder, Ankara’ya gönderir, mükafat bekler, ama ses yok. Bir daha yazıp bir daha gönderir. Çok geçmeden zamanın bakanı Darphane’yi teftişe gelir. Gelir ama Cemal Süreya’nın elini bile sıkmaz. “Bu kapının arkasında ne var?” diyerek bütün odaları dolaşır. Cemal Süreya’ya hiç muhatap olmaz, yardımcılarına sorar. Bu kapının arkasında ne var, burada ne var. İki saat dolaşır ve gider. Giderken Cemal Süreya der ki:
Bir kapı var ki, onu size hiç açmayacağız.
Hangi kapı, ne kapısı der bakan.
Gönlümüzün kapısı
Bakan gider, bir rapor hazırlar: Darphaneyi gezdim, çok pis buldum. Müdür Cemalettin Seber’i (Cemal Süreya) görevden alıyorum. Cemal Süreya bu yazıyı alınca bir basın toplantısı düzenler ve der ki: “Bakan haklı, gerçekten de o gün şanlı Darphane, tarihinde ilk defa kirliydi. O da Sayın Bakanın burada teftişte olduğu saatlerdi.”
Şiiri Yeniden Yazan Adam
iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Cemal Süreya’nın hayatında Dostoyevski çok büyük etki yaratır ve bu etkiyi şöyle anlatır: “Benim edebiyatla ilgili olarak ikinci bir doğum tarihim var: 1943. Dostoveyski’yi okudum ve ondan sonra hiç huzur kalmadı bende.”
Şiiri yeniden yazan adamdır Cemal Süreya. Aman Ya Rabbi, o ne büyük ummandır. Kelimelere diz çöktüren, ruhumuzu dizginleyen bir edebiyat seyisidir o. Cemal Süreya, yaşadığı hayattan mutlu olan insanlara ait bir zerafatle son cümlelerini yazar: “Hayatımı başka bir hayatla değiştirmek istemediğime göre demek ki mutsuz değilim.” Böyle biter bir ömür. Böyle varır bir umman, sonsuz okyanusa. Böyle susar kelimeler. Yaşanan ve yaşanmayan; yaşanacak ve yaşanmayacak olan her şeyin geldiği son mola yeridir bu cümleler. Velhasıl-ı kelam, “hayat kısa, kuşlar uçuyor..”
Mutlu ve bereketli bir hafta dilerim.
Yorumlar