Anne ve Babaların Zihnindeki İdeal Çocuk
Armut dibine düşer mi düşmez mi burası biraz muallak bir konu olsa da ana-babaların çocuklarına yönelik tutumlarının, çocuklar üzerinde önemli etkiler yarattığını biliyoruz. Ailenin yapısı, aile üyeleri arasındaki iletişim ve etkileşim, çocukların kişilik gelişimini büyük ölçüde etkilemektedir.
Zihnimdeki İdeal Çocuk Nasıl Biri ?
Çocuk sahibi olan her insan, bu durumu yaşamadan önce zihninde nasıl bir çocuk istediğine dair bazı kurgulara sahiptir. Çocuk, henüz daha dünyaya gelmeden önce zaten hayali bir çocuk kavramı anne ve babanın zihninde çoktan oluşmuştur. Dünyaya gelen çocuk, anne ve babanın beklentilerine uygun olmadığında ise ana-babalar hayal kırıklığı yaşar ve çocuğu reddetmeye kadar giden bir süreç kendini gösterir. Maalesef ki bu reddin en çarpıcı halini, çocuğun cinsiyetine göre yapıldığını görmekteyiz. Hala ve hala, ister kırda yaşayan bir kişi isterse modern bir kentli olsun anne ve babalar bu konuda evrensel insani olgunluğa sahip değiller. Toplumda erkek çocuk sahibi olmak hala bir statü meselesi. Ben bu durumu “Hürrem Sendromu” olarak tanımlıyorum. Çünkü erkek çocuk soyun devamı, gücün simgesi ve payitahtın devamı. Kız çocuklar peki? Varsa bir miktar kum, getirin gömelim…
Toplum İdealindeki Çocuk Nasıl Biri?
Ebeveynler, kendilerinin yetiştiği toplumsal beklentileri de çocuğa aktarma beklentisi içindeler. Bu nedenle ailenin geçmiş deneyimleri, sahip olduğu örf ve gelenekler çocuk yetiştirme tarzlarına da yön veriyor. Bu zaten oldukça olağan. Her insan kendi değerlerini ve kurallarını çocuğuna aktarmalı, anne ve baba olmanın görevlerinden biri de bu.
Çocuk olmak da zor bir mesai. Çocuklar sadece ailenin beklentilerini değil; aynı zamanda toplumun “ideal çocuk” beklentilerini de karşılamak zorunda. Akıllı, uslu, efendi, kibar bir çocuk olmak zorunda. Bu nedenle anne ve babalar aynı zamanda toplumun istediği mükemmel çocuğu da yetiştirmek zorunda. Çocuk, bu şablona birebir oturmak zorunda. Çocuğun kalıba sığmayan tarafları ise törpülenmek durumunda…
Hiçbir Çocuk Kariyer Projesi Değildir!
Anne ve baba olarak, sizin zihninizdeki çocuk imajı ne olursa olsun, dünyaya getirdiğiniz çocuk, sizin gençliğinizde yaptıklarınızın ya da yapamadıklarınızın yükünü taşımak zorunda değildir. O sizden bir parça ama asla sizinle aynı değil. Siz okuyamamış olabilirsiniz, o sizin yarım bıraktığınız bir sürecin tamamlayıcısı değil. Siz tıp okumak istediniz ama olmadı. Çocuğunuz illa ki tıp okumak zorunda değil. Siz çok sosyal bir insansınız ama o sizin kadar sosyal olmak zorunda da değil. Velhasıl, çocuklarımız, bizim aynımız değil. O bambaşka biri.
Her çocuk kendine has bir dünyaya sahiptir. Elbette ki bu dizaynda anne ve babanın değerleri, toplumun değer yargıları, ahlaki ve dini hassasiyetler olmalıdır. Bu çocuğa sunulan yaşam temeldir. Yaşamak ise herkesin kendi tasarrufudur. Anne ve babasının baskısıyla istemediği bölümlerde okuyup mutsuz olan, sınavlarda başarılı olamadığı için intihar eden, istemediği bir kişiyle sırf ailesi istediği için evlenen ve sonucu hüsran olan öyle fazla örnek var ki. Kurmamız gereken denge tam da burada aslında. Çocuklarımıza, yaşama ve onu iyi bir insan yapmaya dair her şeyi sunmalıyız. Karar verirken çocuğumuzla istişare yapmalıyız. Ancak seçimleri konusunda kararı siz alırsanız bu olsa olsa tahakkümdür. Bu yüzden öyle bir çocuk yetiştirmelisiniz ki, çocuğunuzun kendi başına alacağı kararlarda ona güvenebilmelisiniz.
Ama Her Çocuk Bir Sevgi Projesidir!
Anne ve babaların idealindeki çocuk, gerçekte sahip oldukları çocukla bazen örtüşmeyebilir. Ancak var olana rıza gösterip, çocuğun sınırlarını zorlamadan onları hayata hazırlamakta fayda var. Sonuçta herkes matematik dersinde başarılı olmak zorunda değil. Matematik dersini yapamayan her çocuk da düşük zekalı değil. Bu bir anormallik de sayılamaz. Her çocuk farklı ve özeldir.
Psikolojide “Premack İlkesi” dediğimiz bir süreç vardır. Çocuğun sevdiği etkinlikleri, sevmedikleri etkinlikleri yaptırmak için bir koşul olarak öne süreriz. Örneğin; “Ispanağını yersen, çizgi film izleyebilirsin.” ya da “Ödevini yaparsan, benimle gezmeye gelebilirsin.” gibi… Bunu çok sık kullanırsanız çocuk iki şey öğrenir: Birincisi, ben başarılı olamazsam annem ve babam beni sevmeyecek. Böylece çocuk kabul edilmediğine dair bir his geliştirir. İkincisi bir şey almadan bir şey vermeyen menfaatçi bir çocuk haline gelebilir. Böyle bir çocuk yetiştirmek istemezsiniz öyle değil mi?
Hiçbir çocuk, anne ve babanın kariyer projesi elbette olamaz, olmamalıdır. Ancak her çocuk bir “sevgi” projesidir. Çocuk sahibi olmak demek, çocuğunuzu ne olursa olsun “Koşulsuzca sevmek ve koşulsuz kabul etmektir.” Çünkü her çocuk sevgiyi hak eder ve sevgiyle büyür. Ve eğer bu sevgiyi çocuğuna veremeyecekse insanlar anne ve baba olmamalıdır.
Peki Siz İdeal Anne ve Baba mısınız?
Üstlendikleri ebeveyn rolünden keyif alan ve görevlerini layıkıyla yapan anne ve babaların, çocuklarına ilgisiz, kendini yetersiz ve ebeveyn olarak güvensiz hisseden kişilere göre çocuk yetiştirmede daha başarılı olduğu dünyada kabul gören bir gerçek. Önce anne ve baba olmayı kabullenmeli ve bu işi sevmelisiniz.
Siz mütemadiyen “ideal çocuk” şablonunu çocuğunuza dayatırken, çocuğunuzun da “ideal ebeveyn” şablonunu size dayatabileceğini düşünmek gerekir. En iyisi idealde olanı, şablonları, mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakın. Değerleri olan, hayata dair kırmızı çizgileri olan, kurallara görev gibi uyan değil de hakikatte de kuralları içselleştirmiş, neyi neden yaptığını bilen sevgi dolu çocuklar yetiştirin.
Kimse mükemmel değildir. O yüzden mükemmel ana-baba olmaya da çalışmayın, kusursuz bir çocuğa sahip olmaya da… Hayattaki bazı çözümler, bazen çok basittir. Çok dolandırmadan sadece çocuğunuzu sevin, onu koruyun ve ona güvenin.
Psikolojik Danışmanlık & Aile Danışmanlığı üzerine ayrıntılı bilgi almak için:
Telefon: 0 537 580 19 20
www.cozumpsikoloji.com
Yorumlar