İstanbul’da doğdum. Kadıköy’de, sokağın köşesini dönünce sahile varan bir yerde geçti çocukluğum. Sonra Gemlik, memleket toprağı. Her yer deniz. Orada insan ancak gözleri kapalıyken denizi görmez. Üniversite bitene dek geçen denize doyduğum masmavi zamanlar. Hikayenin devamı Bursa’da. Bursa’nın merkezinde maalesef deniz yok. Akademik eğitimim için Bursa’ya taşınmak zorunda kaldığımda ilk zamanları hatırlıyorum da çok bocaladım. Akşamları Çekirge’den Bursa ovasına bakarken, gördüğüm her ışığı gemi, her karanlığı deniz gibiymişçesine düşleye düşleye baktım ki zamanla alışmışım. İnsan her şeye alışıyor tabi. Ama Bursa denizsiz bir kent değil nihayetinde. En fazla 20 dakika sonra Bursa’da, Mudanya veya Gemlik’te deniz kıyısında çay içerken bulabilir insan kendini. Büyük bir teselli, büyük bir nimet, bunu anlatamam. Mesela İzmir gibi denizin her daim görülebilir olduğu şehirler benim için vazgeçilmez. Ama bu olmadığında, denizin en azından yakın ve ulaşılabilir olması bile çok büyük bir güzellik.
Şimdi iş nedeniyle Türkiye’nin belli şehirlerine gittiğimde, deniz yoksa o şehirde içsel olarak zorlandığımı saklayamam. Bunun ne demek olduğunu tam ifade edemem ama mutlaka ne demek istediğimi anlayanlar olacaktır. Ruhun eksilmesi gibi bir şey. Ruhun çoraklaşması gibi. Şehrin her köşesinde bir şey arıyorsun, ne aradığını bilmiyorsun ama arıyorsun. Ki bu aradığımız şey deniz.. Dolaşıyor, aynı caddelerde voltalar atıyor ama bulamıyorsun. Sonra birden aradığın şeyin deniz olduğunu fark ediyorsun. Hüzünlü birkaç saniye sonra o şehirde denizin yokluğunu düşünmemeye çalışıyorsun. Arada umutlanıyorsun, geçiyor. Denizi yoksa şehrin, yeşilliği ile idare ediyorsun. O da yoksa!…
Deniz kıyısında büyümüş insanların denize olan bu tutkusunun anlaşılmadığını biliyorum. Çoğu kez bu deniz tutkusu bir nevi şımarıklık belki de küstahlık olarak görülüyor olabilir. Ama esasında bu insanlar denizsiz bir şehre gittiklerinde ve “Keşke bu şehirde deniz olsaydı” diye dem vurduklarında, bu dem vurma şımarıkça bir şikayet ya da serzeniş değil. O an aslında ciddi ciddi acı çekiyorlar. Tutkulu ve naif bir acı. O denizsiz şehirlerde, şu köşeyi dönünce deniz çıksa karşıma hali bu insanlar için dram değildir de nedir? Nasıl anlatabilirsin ki?
Bunu fark edeli bir hayli oldu, iyot bağımlısıyım. Denizin kokusunu ve tuzunu, kilometrelerce uzaktan hisseden bir iyot algısından bahsediyorum. Eğer bir yerlerde deniz varsa kilometrelerce öteden denizin, deniz tuzunun, yosunun kokusunu alıyorum. Rüzgarla esip getiriyor o maviliği. Onu hissetmemem neredeyse imkansız. Sonrası kocaman gülümsemeler.
Bugünkü kentler artık otantikliğini kaybetti maalesef. Artık her şehir birbirine benziyor. 10, 20, 30 katlı binalar kentlerin karakteristik özelliği haline geldi. İnsan, bulduğu her toprak parçasını kendi zevksizliğiyle beton yığınlarına dönüştürdü modern yüzyıllarda. İnsan bir tek denizlere pek bulaşamadı. Denizleri kirletti ama denizin o çivit maviliğine, verdiği huzura dokunamadı. O yüzden deniz bir şehri tamamen değiştirebilecek güçte muazzam bir detay.
Denize kıyısı olan şehirleri herkes sever şüphesiz. Ama denize kıyısı olan bir şehirle tamamlanmış olmak ve bu halin kişiliğinin bir parçası olması, denizi görmeden yapamamak bambaşka bir şey. Hem güzel hem de kimi zaman acı verici. Denizden uzak kaldığında mesela sıkıntı. O gittiğin denizsiz şehirlerde seni neyin huzursuz ettiğini bilememek, bulamamak ve bulduğunda da hiçbir şey yapamamak emin olun ki acı verici.
Şahsi kanaatim denizi olsun veya olmasın, insan şu gezegen üzerindeki her toprak parçasında yaşayabilir. Diyeceğim o ki, denizsiz bir şehirde de yaşayabiliriz. Nihayetinde dünyadaki tüm şehirlerde deniz yok.
Deniz, dağ, yeşillik bunlar elbette önemli ama bir şehri yaşanılabilir kılan şey elbette sevdiklerimiz. Kendimizi bulduğumuz, birlikte olmaktan keyif aldığımız, varlığını sevdiğimiz insanlar… İnsan her yerde yaşar. Yeter ki yaşamaya değer insanlar olsun…
Sevgiyle…
Uzun yıllar gemlik’te yaşayıp bir gün körfezin tuzlu toprağıyla sonlanacak bir hayatın hayali ile yaşarken İstanbula göç edip inegöl tadinda bir mecrada yaşamak…sayın hocam youtubedeki ders videolarınizdan sizi tanıma fırsatım oldu çok teşekkür ederim.