Dilek Hanif, 5 yıldır kendi imkânlarıyla Türkiye’yi temsil ettiği ‘Paris Houte Couture Haftası’na, bu yıl devlet desteği ile gidiyor.
Hanif, tasarımlarında Osmanlı motiflerinden yararlanan bir modacı. Bazen el nakışı ile bezenmiş bir kıyafet tasarlıyor, bazen de hazırladığı bir kemere hilal iliştiriyor. Hanif’in Osmanlı sevdası atölyesine kadar yansımış. Çeşit çeşit alemlerin, tuğra desenli tabloların, kakma şekerliklerin yer aldığı ofisinde geleneksellik modern bir havaya bürünmüş.
- ‘Paris Houte Couture Haftası’na bu sene devlet desteği ile gidiyorsunuz. Bu, bakanlığın bir önerisi miydi, yoksa siz mi teklif sundunuz?
Amacım bir Türk markası olarak Dilek Hanif’i yabancı markaların arasında konumlandırmak ve Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunmaktı. Bu yüzden sayın bakanıma (Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay) teklifi ben götürdüm. O da beni İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’na (İKSAV) yönlendirdi. Onlar projemin çok uygun olduğunu düşündüler ve benim harcadığım bütçenin yüzde 20’sini karşıladılar. Küçük de olsa o desteği hissetmek, hem maddi hem manevi anlamda benim için çok ciddi moral oldu diyebilirim.
- Ertuğrul Günay, ‘çağdaş Türkiye, Osmanlı kültürü ve Anadolu motiflerini’ tasarımlarınızda buluşturup Paris’te sergileyeceğinizi söyledi. Çağdaş Türkiye deyince aklımızda hangi motifler canlanmalı? Böyle bir motif var mı acaba?
Çağdaş Türkiye dediğimde gözümün önüne bir şey getirmiyorum. Çağdaş dediğimiz şey günümüz. Türkiye de tüm dünya ülkeleri gibi çağın gereği neyse oraya gidiyor. Benim yapmak istediğim şey kendi kültürümle, dünyada algılanan çağdaş moda anlayışını birleştirmek. Ultra modern romantizmden yola çıkan bir koleksiyon bu.
- ‘Ultra modern romantizm’i açabilir miyiz?
Ultra modern, çok modern demek. Romantikse biraz daha yumuşak hatlı, yumuşak renkler, yumuşak drapeler, nakışlar vs. Bir elbiseye baktığınız zaman bu çok romantik bir elbise diyebilmelisiniz. Onun hatları, çizgisi size o romantik havayı yaşatır.
- Daha önce “Farklı olmak adına Osman-lı’dan yararlanmak zorundayım.” gibi bir ifade kullanmıştınız. Osmanlı motiflerini kullanmanın sebebi onları sevmenizden mi yoksa yalnızca farklı olmak istediğinizden mi kaynaklanıyor?
Tabii ki sadece farklı olmak adına yapmıyorum. Sadece farklı olmak adına yapsam zorlanırım, benimseyemem. İnsan benimseyemediği şeyi üretemez. Ben bir koleksiyon ortaya çıkarıyorum. O ruhu ortaya çıkarabilmem için muhakkak hissetmem lazım. Osmanlı dönemindeki kadınlardan son derece etkileniyorum. Şu an ‘Harem’ diye bir kitap okuyorum. Osmanlı’daki kadınların hayatından bahsediyor ve çok hoşuma gidiyor. Bu yüzden o dönem kıyafetlerindeki detayları kullanıyorum.
- Avrupa’da Türk modacılar yükselen değer olarak görülmeye başlandı. Bunda İslamî öğelerin ve Osmanlı motiflerinin popüler kültür tarafından henüz tüketilmemesinin de etkisi var mı sizce?
Evet, bu alan henüz keşfedilmediğinden kaynaklanıyor. Moda, öyle bir şey ki etrafındaki her şeyi kullanıyor ve yok ediyor. Sonrasında yeni arayışlara giriyor. Dolayısıyla kendini tekrarlıyor. Kalıcı olabilmek için muhakkak özgün olmak gerekiyor. Kültürümüzdeki motifler onlara farklı gelmeye başladı. Dikkatlerini çekiyor. Doğal olarak ‘Türk tasarımcılar da varmış’ dedirtmeye başladık.
- Modacılar ünlülerin şöhretinden yararlanıyor, ünlüler de modacıların. Aralarındaki bu ilişki hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
Birbirlerini kullanıyorlar. Ben yaptığım işle ön planda olmayı severim. Çok fazla tanınmış müşterim olmasına rağmen, onların isimlerini reklâm aracı olarak kullanmam. Hayrünnisa Gül’ün ismi basın tarafından öğrenildi. Sonrasında bana televizyonlardan ciddi röportaj teklifleri geldi. Ama “Onunla ilgili soru soracaksanız gelmem.” dedim ve gitmedim. Bu başkası için bir fırsat olabilirdi. Ama benim için gündemde olmak değil; nasıl gündemde olduğum önemli. İnsanlar yaptığı işle gündeme gelemiyorlarsa, yan yollarla gündeme geliyorlar. Buna ihtiyacı oluyor ve öyle yapıyorlar.
- Hayrünnisa Gül’e tasarladığınız smokin benzeri bir kıyafet vardı ve çok eleştirilmişti. Öyle bir kıyafet tasarlamanızın sebebi neydi?
Aslında biz o kıyafetle ilgili hep olumlu teklifler aldık. O kıyafeti seçerken Hayrünnisa Hanım’la beraber karar verdik. 29 Ekim resmi bir gün olduğundan ve oraya gelen herkes smokin tarzı bir kıyafet tercih edeceğinden; biz de ona uygun bir kıyafet tasarladık.
- Michelle Obama, sürekli kıyafetleri ile gündeme geliyor. Türkiye’de de ilk kez bir cumhurbaşkanının ve başbakanın eşlerinin kıyafetleri bu kadar çok konuşuluyor. Bunun nedeni ne sizce?
Aslında dünyanın her yerinde bu oluyor. Çok yadırgamamak lazım. Michelle Obama’nın, Carla Bruny’nin, Esma Esed’in, Ürdün kraliçesinin kıyafetleri hep konuşuluyor. Modanın gündem oluşturma etkisi var çünkü.
- Daha önce bu kadar konuşulmuyordu ama
Eskiden bu kadar konuşulmuyordu, haklısınız. Gittikçe de daha fazla konuşulacağını düşünüyorum. Çünkü her geçen gün bu sektöre olan ilgi fazlalaşıyor. Artık moda, sektör olarak çok gelişti ve daha çok gündem oluşturabiliyor.
- Emine Erdoğan ve Hayrünnisa Gül’ün çantalarını nasıl buluyorsunuz? Genellikle büyük oluyor. Bu çantaların, kıyafeti kapattığını düşünüyor musunuz?
Çanta, tüm kadınlar için önemli bir aksesuardır. Ama daha küçük bir çantayla olmak kendileri açısından da rahat olacaktır diye düşünüyorum. Muhakkak bir bildikleri vardır. Ama bence de daha küçük olsa, hem kendilerinin rahat hareket edebilmesi için hem de görsel olarak daha uygun bir tercih olur diye düşünüyorum.
- Kendi çizginizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Sade ve şık. Dilek Hanif’in tarzı son derece klas, elegan duran bir tarz. Kadında zerâfeti seven bir insanım çünkü. Kadın soylu ve zarif olmalı. Çok özel bir varlık olduğundan kendini özel hissetmeli. Dolayısıyla sade şık kadınlardan yanayım.
- 2010’da neler moda olacak peki?
Aslında geçtiğimiz senelerin devamı. Daha yumuşak ve yuvarlak hatlar ön planda olacak. Fakat çok büyük bir değişiklik yok. Bir de artık, ‘neler moda olacak’ dönemini geçtik galiba. Çünkü tarz olarak farklı stilleri benimsemiş modacılar var. Dolayısıyla siz bir markayı, modacıyı benimseyip onun peşinden gidiyorsunuz.
‘Her marka tesettürlülere yönelik ürünler tasarlamalı’
- Türkiye’deki kadınların yarısından fazlası tesettürlü. Buna rağmen bu kitleye üretim yapan çok az sayıda firma var. Bunun sebebi ne sizce?
Markalar tesettürlülerin tercihine cevap verecek ürünler de tasarlamalı. Tesettürlüler mağazalardaki kıyafetlerin modelini beğeniyor; fakat bu elbiselerin belli bir boyda olması ve vücut hatlarını çok belli etmemesi gerekiyor. Kıyafetler, çağdaş, modern görünmeli, ihtiyaçlara da cevap verebilmeli. Ben kişiye özel çalıştığımdan tesettürlülerle de çalışabiliyorum. Günümüze uygun, şık ve zarif aynı zamanda da tesettüre uygun tasarımlar üretiyorum. Bence eksik olan da bu zaten.
- Kişiye özel çalışmasaydınız, tesettürlülere koleksiyon hazırlamayı düşünür müydünüz?
Tabii düşünürdüm. Severek yaptığım zaman ne olduğu hiç önemli değil.
Kaynak: Zaman
dilek hanif’i çok beğenerek takip ediyorum. çok başarılı