Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i.
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Bir Tabuta Sığdırdıklarımız…
Dağlıca’da 12 askerimizin şehit olduğu haberinin geldiği sabah, 6 yaşındaki yeğenim Tuğalp yanıma gelip ”Allah askerlerimizi cennete göndermiştir öyle değil mi?” dedi. Onun o çocuk kalbinin aynası olan gözlerinde hüzün, bir teselli, umut vaat eden bir cevap arayışı gördüm. Şehit olan askerlerimizin cennete gittiğine emin olduğunda bu acıyla da baş edebilecekti sanki. Boğazım düğüm düğüm, yutkunarak anlattım ona. Anladı. Gözleri doldu. Belli ki olanlar çocuk kalbine fazla gelmişti.
Olanlar hangimize fazla gelmedi ki? Bugünlerde ne çok kaybettik. Gelen her şehit haberinde nasıl kahrolduk. Her şehidin bir öyküsü vardı bizi ağlatan. Türk bayrağına sarılı her tabut, gözyaşımızın adresi oldu. Yirmili yaşlarındaki erler, yarbaylar, polisler yani vatan evlatlarımızdı bir bir yıkılıp giden. Evladı şehit olan her annenin feryadı aynıydı. Evladının bayrağa sarılı tabutu yanında usul usul, sessizce ağlayan her babanın gözyaşı aynıydı. Eşini hain bir pusuda kaybeden her kadının yüreği yangın yeriydi. Babası şehit olan her çocuğun gözünde aynı şaşkınlık vardı. Hiçbiri durumu anlayamıyor, gerçek olduğuna ikna olamıyor, yaşları üç ve dört olan daha küçükleri, babalarının fotoğraflarını canlı zannedip o çocuk dilleriyle “Baba kalk, oyun oynamaya gidelim!” diyor, en sonunda bir türlü canlanmayan fotoğrafa bakıp “Baba!” diye çaresizce ağlıyorlardı.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
Duyarsızlaşıyor muyuz ?
Bir komşu, bir tanıdık, bir akraba vefat ettiğinde bizim evlerde televizyon izlenmez, şarkı açılmaz hatta ulu orta gülünmezdi bile. Her şeyden önce ölen kişiye saygı duymak içindi tüm bu ritüeller. Acının, ortak olduğunu anlamak ve anlatmak içindi. Bu alışkanlıklar, yeni kuşak arasında üzülerek görüyorum ki, gitgide önemsiz hale geldi.
Ölen her şehit, bizim yakınımızdır. Tanısak da tanımasak da. Görsek de görmesek de. Her şehit bizim komşumuzdur, kardeşimizdir, akrabamızdır ve şehidi olan her ülke cenaze evidir. Bu noktaya biraz daha özen göstermemiz gerektiğine inanıyorum. Yaşayan, nefes alan her canlı için hayat devam ediyor elbette ama hayata devam ederken bir şehidimiz, bir cenazemiz olduğu bilincini de akıldan ve hatta kalplerimizden çıkarmamak gerekiyor. Rakamlar umurumuzda değil. Bir şehit de, on şehit de matem sebebimizdir.
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât.
Gidecek Başka Bir Yerimiz Yok…
Orta Asya’da başlayan yolculuğumuz, Anadolu’da devam ediyor. Biz bugünlere kolay gelmedik. Anadolu’nun her karış toprağı helaliyle kazanılmıştır. Her karış toprağında şerefli askerlerimizin ayak izleri vardır. Bizim bu topraklardan feragat edecek bir durumumuz söz konusu olamaz. Anadolu, bizim ikinci vatanımız ve sizi temin ederim ki bir üçüncü vatan daha yok!
Bu toprakları ırk ayrımı yapmaksızın hep birlikte savunmamız ve korumamız gerekiyor. Kimsenin masum canlara kast etmeye hakkı dahi olamaz. Bu nedenle terör örgütü PKK’ya karşı herkesin ama özellikle de Doğu bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın bir ve beraber olması gerekiyor. Çünkü halklar savaşmaz. Bu savaş masumların savaşı değil. Bu savaş, vatan toprağının paçoz, ucube ve kukla bir örgütten arınma savaşı.
Irak parçalandı. Suriye parçalandı. Ortadoğu bir bir kaybediyor ve devletsiz olan her toprakta IŞİD gibi, PKK, PYD gibi örgütler yer buluyor. Türkiye’nin sınırlarını düşünecek olursanız bu durumdan en çok biz etkileniyoruz. Ama hayır. Biz, topraklarımızdan asla vazgeçemeyiz. Burası bizim evimiz. Hepimize yetecek kadar yerimiz de var. Herkese ve her şeye karşı sağduyulu olup mücadele etmeliyiz.
Âsım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Bazen Savaşmak Gerekir!
Tarih derslerinde neler anlatılır? Savaşlar, zaferler, yenilgiler, göçler, buluşlar, başlangıçlar ve sonlar. Günlük sıradan şeyler değildir tarih sayfalarında yazanlar. Tarihte iz bırakabilmek için Yusuf Has Hacib olmak gerekir mesela. Fatih olmak gerekir, Atilla olmak, Alparslan olmak, İbn-i Sina olmak, Henry Ford olmak, Lincoln olmak, elektriği bulmak, Napolyon olmak, Freud olmak gerekir… Tarihte iz bırakanlar, sıradan olanlar değil, o sıradanlığı yıkıp sıradışı ve olağanüstü bir iş yaparak tarih döngüsü kıranlardır.
Tarih sayfalarında diğerlerinden daha güçlü olarak aklımızda en çok kalanlarsa savaşlar, zulüm ve katliamlardır nedense. Koca bir dünya tarihi, aslında ilk çağlardan bu yana devam eden savaşların tarihidir. Bazen savaşmak gerekir. Hakkını aramak için, mücadele etmek için, güçlü olabilmek için, şeref ve onur için savaşmak gerekir. Çünkü bazı şeyler, uğruna can feda edecek cinstendir. Amaç, ideal, ülkü ne olursa olsun elbette ki her savaş ölüm kokar. Zafer kazanmak da önemli değildir. Eğer bir şey için savaşıyorsak, bir mücadelemiz varsa demek ki daha öncesinde bir şeyleri, bir şekilde kaybetmişiz demektir. Nihayetinde her savaş, herkes için kaybetmektir. Ancak vatan toprağınız tehdit altındaysa, ellerinizde çiçeklerle karşılayamazsınız bu durumu. Evet zordur. Hiçbir vatan evladımızı asla kaybetmeyi göze alamayız. Bunu istemeyiz de. Bazen savaşmak dışında başka bir alternatif yoktur.
Ne Hümaniz mi?
Dünyanın hiçbir yerinde ordusuna saldıran, azınlık ırkçılığı yaparak milli bütünlüğe zarar vermeye çalışan, hele hele toprak isteyen hiçbir unsur ister terör tabanlı ister siyasi tabanlı olsun asla hoş görülemez. Bunun en iyi örneklerinden biri olarak İngiltere’nin IRA’ya yönelik yaptığı mücadele gösterilebilir. İngiltere, IRA tehdidini gerektiği gibi ortadan kaldırmıştır. Bugün İngiltere’de IRA’yı savunan bir cümle kurmanın dahi cezası beş yıldan başlıyor. Terör örgütleri asla hümanist değiller. Terörle savaşan devletler de hümanist olamazlar. Hümanizm adı üzerinde “insan” için geçerli bir durumdur. Hain ise dünyanın her yerinde aynı muameleye maruz kalır. Vatana ihanetin elbette bir bedeli olacaktır. Her vatandaşın eşit haklara sahip olduğu bir ülkede, yalandan yaygaralar kopararak eşitlik istemek ve dahi toprak istemek ucuz bir ahmaklık ve art niyettir.
Böylesi kederli zamanlarda, ne ölüye ne diriye saygısı olmayan, şirazesi kaymış insanların da kalbine merhamet diliyoruz. Bu hain pusu ve bu kirli oyun elbette müsebbibi olanların yanına kalmayacak. PKK, bir terör örgütüdür; vatan toprağına göz diken herkes de vatan hainidir. Ancak herkes şundan emin olsun ki bu ülke bir ve bütün kalacak. Bizler yani bu vatanın evlatları, bu bayrağın altında yüzyıllardır birlikte kardeşçe yaşayanlar olarak kutsallarımız söz konusu olduğunda, ölüme düğüne gider gibi gitmeyi biliriz. Kimseye verecek bir karış toprağımız yok. Elbet bugünler geçecek. Kimsenin şüphesi olmasın.
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Bu zor günlerde, en büyük fedakarlığı göstererek canını ortaya koyan askerimize duacıyız ve içimiz yana yana toprağa verdiğimiz, kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve kuvvet diliyoruz.
Psikolojik Danışmanlık & Aile Danışmanlığı üzerine ayrıntılı bilgi almak için:
Telefon: 0 537 580 19 20
www.cozumpsikoloji.com
Yorumlar