New York moda haftası Çarşamba günü Kanye West’in Yeezy koleksiyonunun takdimi ile başladı. Sosyal medya defile ile ilgili haberle bir deprem olmuşcasına sarsıldı. Hatta bu hareketlenme, defile öncesinden başlamıştı. Paylaşımlar, koleksiyonda figüranlık yapacak mankenlerin Manhattan’daki atölyenin önünden başlayarak defilenin yapılacağı Roosevelt adasına geçmek üzere otobüse binerken sokak aralarında fotoğraflanan resimleri ile başladı. #NYFW hashtagını kullanan editörler, katılımcılar, ve moda kritikleri defile ile ilgili haberleri an be an paylaşmaya devam ettiler. Paylaşımlarda ilk göze çarpan detay figüranların kıyafetleri daha doğrusu, “kıyafetsizlikleri” oldu.
Yeezy defilesine, yeşillikler arasında yükselen gökdelenlerin yer aldığı Roosevelt adası ev sahipliği yaptı. Farklılıklar ve yenilikler peşinde olan West, adadaki çimenle kaplı alana, ten rengi iç çamaşırı giymiş yüzlerce mankeni serpiştirerek kendi sahne anlayışını yansıttı. Öğlen saatlerinde başlanması planlanan defile için figüranlar yaklaşık 2 saat heykel gibi hiç kıpırdamadan dimdik ayakta durdular. Defile davetlileri ise demir kapının arkasında sandalyelerin bulunduğu oturma alanına geçmek için güneşin altında ayakta sabırla beklediler. Kapılar defilenin başlama saatinden 2 saat sonra ancak açıldı. Misafirler yerlerini aldılar ve show’un başlamasına saniyeler kala Kim Kardashian West ve kız kardeşi Kylie Jenner defile mekanına süperstar edasıyla girişlerini yaptılar. Defilenin geç başlaması ile ilgili bir açıklama yapma gereği duymayan West’in bu hareketi misafirler tarafından hiç yadırganmadı. Westin “kendi kurallarını kendi belirleyen, ünlü-şımarık-zengin” özelliği Hollywood camiasında her fırsatta ön plana çıkıyor. Güneşin altında ayakta kıpırdamadan 2 saat duran mankenlerden birinin yere yıkılma karesi bile robotlaşmış moda sektöründe bir sorun olarak algılanmadı. Narsistik moda dünyasında ne olursa olsun show devam etmeli ideolojisi ile ölen öldü, kalan kaldı.
Kapitalist sistemin pazarlama stratejisine ait her zaman değindiğimiz bir söz var. Ne sattığın değil, nasıl pazarladığın önemli. West’in Yeezy koleksiyonu da bu deyimin en güzel örneklerinden. Geçen sezon köpek parçalamış estetiği ile dikkatleri çeken parçalanmış ten rengi trikoları giyerek defile alanına giren Kim Kardashian, kardeşi ve mankenlerin bu sezon giydiği iç çamaşırları yırtık trikoları arattı. Para, güç, san ve şöhret aracılığıyla ortaya çıkan bu markanın koleksiyonları aslında moda dünyasına ve modacılara tam bir hakaret.
Bir zamanların en hummalı tasarımcılarından olan Christobal Balenciaga’nın, 1968 yılında zirveye ulaşmış olmasına rağmen, moda sektöründen ayrılacağını açıklaması çevresinde şok etkisi yaratmıştı. “Moda çok çirkin yönlere gidiyor… Modanın gidişatını görmektense sevdiğim sektörden ayrılmayı tercih ederim” deyip arkasına bakmadan gitmişti. Balenciaga’nın ne demek istediğini Yeezy koleksiyonunda görmüş oluyoruz. Daha önemlisi, modacı olarak bizleri endişelendiren, rahatsız eden hadise, hiç bir el emeği, ve estetik değeri olmayan, bu dikilmiş transperan bez parçalarının örtemediği beden. West’in koleksiyonundaki şeffaf iç çamaşırlarının sokakta giyilmesinin bir norm gibi yansıtılması affedilir bir şey değil. Hele eşi Kim Kardashian West’in çıplak sosyal medya paylaşımları(!) cümlelere bile dökülemeyecek bir algı. Victoria Secret markasının sokakta pijama giymeyi trendleştirerek normalleştirdiği gibi, West de gecelik, iç çamaşırı gibi iç giysilerin, iç giysi kategorisinden çıkıp dış giysi olarak kabul edilmesini empoze etmeye çalışıyor. Sokakta insanlar çamaşırlarıyla gezmeye başladıktan sonra neler olabilir? İşte bunu düşünmek bile istemiyorum!
Yorumlar