Emek Ağacı programının sempatik sunucusu Süeda Bükey ile ekranın önündeki ve arkasındaki yaşantısını konuştuk. Süeda Bükey, hazırlayıp sunduğu program sayesinde, çok sayıda ev hanımının ilgi çekici el sanatları ile tanışmasına ve yeteneklerini televizyonda sergilemesine öncülük etti.
Kadınların dünyasında iz bırakan etkili isimlerden biri olan genç sunucunun başarısının sırrı, işin mutfağında verdiği emekte saklı. Süeda Bükey’in, Radyo & Televizyon‘da kariyer yapmak isteyen muhafazakar kadınlara söyleyeceği çok şey var.
Hümeyra Yabar: Süeda hanım, bize biraz kendinizden söz eder misiniz? Televizyon hayatınıza nasıl girdi?
Süeda Bükey Akyıldız: Ben Rize’de doğdum ve büyüdüm. İlk ve orta öğrenimimi tamamladıktan sonra İstanbul’da Kuran Kursuna kayıt olup hafızlık eğitimi almaya başladım. Aynı zamanda üniversite sınavlarına da hazırlanıyordum, hedefim İlahiyat Fakültesiydi. Çünkü bana o yakışır diye düşünmüştüm. Dolayısıyla, tercihlerim de İlahiyat Fakültesinden yana oldu fakat Radyo ve TV Programcılığı bölümü de dikkatimden kaçmadı. Çünkü ilgi alanıma giriyordu ve birçok küçük çaplı program sunmuşluğum vardı.
Hani Benjamin Disraeli’nin bir sözü vardır ya, “Kendi geleceğimizi kendimiz hazırlar, sonra da kader deriz.” benimki de o misal… Radyo&TV Programcılığı bölümünü kazanıp okumak, benim kendi ellerimle hazırladığım kaderim oldu. O zamanlar başörtüsü yasağından dolayı yanlış bir karar verdiğimi düşünsem de şimdi ne kadar doğru bir iş yaptığımı anladım.
Televizyon hayatım Hilal TV’de başladı. Kısa bir süre rejide çalıştıktan sonra kamera önüne geçmeye karar verdim ve program çalışmalarım başladı.
Hümeyra Yabar: Sizi Hilal Tv’de yayınlanan “Emek Ağacı” programından tanıyoruz. Becerikli hanımların ilgiyle takip ettiği Emek Ağacı programını anlatır mısınız?
Süeda Bükey Akyıldız: Emek Ağacı benim hazırlayıp sunduğum ilk programdır. Bu programı herhangi bir sebepten ötürü sanat kursuna gidemeyen hanımlar için hazırladım, programın içeriğinde sanattan başka hiçbir şeye yer vermedim. Yani tamamen tematik bir program oldu. Amacım, hanımların Emek Ağacı programını izleyerek, bir sanat kursuna gitmiş gibi evlerinde farklı ve ilgi çekici sanatları öğrenmeleriydi.
Hümeyra Yabar: Programınız sayesinde, kadınların yeteneklerini başkalarıyla buluşturmaya aracılık ettiniz. İzleyicilerinizin hayatlarına, sanat ile dokundunuz. Nasıl tepkiler, geri dönüşler aldınız
Süeda Bükey Akyıldız: Programımın ilk yıllarında izleyicilerimizden isteyen herkesi programa davet ederek sizin de söylediğiniz gibi, hanımların yeteneklerini izleyicilerimizle buluşturmaya aracılık ettik. Çok güzel geri dönüşler aldık. Gün geçtikçe programa katılım isteği oldukça arttı.
Hümeyra Yabar: Medya Etik Konseyi tarafından Kültür Sanat dalında 2013’ün en iyi sanat programı ödülüne layık görüldünüz. Bu ödül sizin için ne ifade ediyor?
Süeda Bükey Akyıldız: Aldığım bu ödül bir çok açıdan benim için çok anlamlı. Öncelikle, yayın hayatımda aldığım ilk ödülümdü. İkinci olarak, Medya Etik tarafından bu ödüle layık görülmek beni çok gururlandırdı, çünkü günümüz programlarına baktığımızda birçok programın içeriğinde etikten, saygıdan, eser yok.
Birçok yapımcı, konukların birbirlerini yaftalaması üzerinden reyting sağlamaya çalışıyor. Dolayısıyla medya okur yazarlığı bilinci kaybettiğimiz bu günlerde, bir Medya Etik Konseyi tarafından ödüle layık görülmek, yürüdüğüm bu yolda doğru adımlar attığımı bana göstermiş oldu.
Hümeyra Yabar: Kurdele nakışından kanaviçeye, tezhipten hat sanatına, filografiden halı dokumaya kadar birçok alanda programlar hazırladınız. Sizin ilgi duyduğunuz ve uğraştığınız bir sanat dalı veya el işi var mı?
Süeda Bükey Akyıldız: Lise dönemimde bir çok sanat dalı ile ilgilenmiştim. Kanaviçe, iğne oyası, antika işlemesi gibi el sanatlarıyla ilgilendim. Şuan uğraştığım herhangi bir sanat dalı yok. Ama yapmak isteseydim herhalde ahşap rölyefi tercih ederdim. Yapması kolay gözüken ama uzun uğraşlar sonrası ortaya çıkan zor bir sanat.
Hümeyra Yabar: Son zamanlarda, kurumsal dünyadaki çok başarılı hanımların iş yoğunluklarına rağmen; el işlerine, geleneksel sanatlara, pastacılığa merak saldığını ve çok güzel işler çıkardığını görüyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Süeda Bükey Akyıldız: Bir bayanın mesleği ne olursa olsun, iş stresinden uzaklaşmak için, icra ettiği işin tam zıddıyla uğraşır. Bu durum beynimizi farklı yönleriyle kullanmamızı sağlar. Dolayısıyla hayatımıza giren farklı uğraşlar rutinleşen hayatımıza farklı renkler katarak iş stresinden bizi biran olsun uzaklaştırıp, yerine mutlu anlarımızı bırakır. Bu durum insan psikolojisi açısından da çok önemlidir. Hakeza psikiyatristlerin de, herhangi bir nedenden dolayı bunalıma giren hastalara bir sanat dalıyla uğraşmalarını tavsiye ettiklerine şahit oluyoruz..
Hümeyra Yabar: Kısa bir süre önce evlendiniz ve bu evlilikten çok tatlı bir oğlunuz oldu. Evlilik, iş yaşamında başarılı bir kadının yaşamını nasıl etkiliyor, neler katıyor?
Süeda Bükey Akyıldız: İşime gittiğimde bir iş kadını, evime geldiğimde ise bir ev hanımıyım. Bu iki durumu birbirine hiçbir zaman karıştırmam. Bu sayede evliliğimde herhangi bir problem yaşamıyorum. İşimle ilgili kararları ailemle istişare yaparak alıyor olmam beni iş hayatımda başarılı kılıyor. Oğlum şuan daha çok küçük onunla kaliteli zaman geçirebilmek için haftanın dört günü çalışmıyorum. İşim ne olursa olsun ailem ve özel hayatım işimden önce gelir.
Hümeyra Yabar: Muhafazakar yaşamı benimseyen hanımlar için ekran önünde olmanın getirdiği zorluklar var mı? Siz bu zorluklarla nasıl başa çıktınız?
Süeda Bükey Akyıldız: İş hayatıma, muhafazakar bir kanalda başladığım için açıkçası bu anlamda çok zorluk yaşamadım. Ama sosyal medya üzerinden eleştirildiğim çok oldu. İşin enteresan tarafı ise yine muhafazakar kesim tarafından eleştirilmekti.
Bazılarına göre tesettürlü bayanların çalışabileceği tek bir yer var, o da Kuran Kursları. Herkesin düşüncesine saygı duyuyorum ama asla böyle bir zihniyeti kabul edemem.
Her başörtülü bayan kendini sadece dini alanda yetiştirse ve bu alanda çalışsa günümüz medyası kimlerin eline kalacak? Aslında bu zihniyet sadece tesettürlülerin bizim sektörde çalışmasına kızmıyor, onlara göre bir bayan; okula bile gitmemeli sadece dini eğitim almalı, kendini bu alanda yetiştirmeli. Yıllardır bu zihniyete karşı mücadele veriyorum. Aslında bu konuyla ilgili söylemek istediğim o kadar çok şey var ki, inşallah gün gelir bu konuyu daha detaylı konuşuruz.
Hümeyra Yabar: Özellikle ekran önünde olan, kitlelere hitap eden hanımlar için tesettürün ölçüleri, sınırları veya sorumlulukları nelerdir?
Süeda Bükey Akyıldız: İşte en hassas olmamız gereken nokta tam burası, maalesef izleyiciler biz tesettürlü sunucuları tüzel kişiymişiz gibi gösteriyorlar. Yani Süeda ekranda bir hata yaptığı zaman, insanlar kendi aralarında, “Sunucu Süeda böyle söyledi…” demek yerine “Tesettürlü sunucu böyle söyledi…” demeyi tercih ediyorlar. Ya da başka bir tesettürlü sunucu arkadaşım hata yaptığında bu durum onun şahsına değil de tüm tesettürlü sunuculara mal ediliyor. Kısacası bizim sektörde çalışan tüm arkadaşlarımızın tek bir adı var ‘Tesettürlü Sunucu’. Birimizin hatasına, hepimizin hatasıymış gibi davranılması bence çok yanlış bir düşünce.
Tesettür ölçülerine gelince, ben tesettürü başörtüsüyle sınırlayanlardan değilim. Başörtüsü tesettürün sadece bir parçası. Konuşmanın, gülmenin ve yürümenin de tesettürü olduğunu düşünüyorum. Tesettür bana göre çok ince çizgileri olan hassas bir konu. Benimde tesettürle ilgili bazı çizgilerim var. Ekran önünde de olsam bu çizgilerimi korumaya çalışıyorum.
Hümeyra Yabar: Sunucu olmak veya medyada ilerlemek isteyen genç hanımlara neler tavsiye edersiniz?
Süeda Bükey Akyıldız: Her şeyden önce mutlaka alt yapı gerekli. Önce işin mutfağını öğrensinler, yani rejide bir müddet çalışsınlar. Bu sunuculuk hayatlarına çok şey katacaktır. Sunuculuğa başladıklarında ise ilk olarak kısa süreli programlar sunmalarını tavsiye ederim. Bir diğer önemli nokta da, sundukları her programı izlesinler. Öz eleştiri yapsınlar. Böylelikle kendilerini geliştirmiş olurlar.
Röportaj: Hümeyra Yabar
Yorumlar