Birkaç hafta önce YeşilTopuklar yazarlarından çok sevdiğim tasarımcı arkadaşım Çağla Aksu, Zentangle modasından bahsetti. Yani birbirini takip eden çizgilerle oluşturulan soyut desenlerle kendine özgü ürünler üretmekten…
Bir sonraki hafta ise yine çok sevdiğim ve tasarımlarını beğeniyle takip ettiğim Neşe Kahramantürk, Çağla’nın yazısından esinlenerek YeşilTopuklar okurları için Zentangle modasına uyarak bir eski bir espadrili yepyeni bir kimliğe bürüdü.
Neşe’nin o harika espadrilini görür görmez ‘etik moda‘ kavramı geldi aklıma. Etik modadan bahsetmek Zentangle modası kadar eğlenceli olmayacak belki ama sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatacak bize.
Yaklaşık 30 yıl önce ortaya çıkan bu kavramı kısaca özetlemem gerekirse; tekstilde biyolojik ve organik lifler kullanarak çevreye ve işçilere en az zarar veren ürünler üretmek olduğunu söyleyebilirim.
Giysi üretiminde 8000 kimyasal kullanılıyor
Böyle okunup geçildiğinde çok sıradan bir cümleler gibi görünüyor ama giysilerimizin üretiminde hammaddeden son ütüye kadar yaklaşık 8000 bin kimyasal kullanıldığını bilirseniz ne kadar önemli bir konu olduğu noktasında bana hak verirsiniz.
Yalnızca bu değil aslında etik modaya konu olan. Hayatınızda hiç tekstil atölyesine girdiniz mi bilmem? Tekstil işçilerinin çalışma koşulları gerçekten çok çok kötü. Ben bu atölyelerle tanıştığımda üniversite 2. sınıfa henüz geçmiştim.
Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde okuyordum ve yaz tatilinde mesleğimle ilgili bir şeyler yapmak istiyordum. Ancak 1. Sınıfta meslek dersleri almadığımızdan başvurduğum hiçbir firma gönüllü stajımı kabul etmedi. İlla ki bir şeyler yapacaktım ya bir firmanın üretiminde çalışıp kurumsal iletişimcilerin neler yaptığını işçi gözüyle görmek istedim.
Ailemin karşı çıkmasına rağmen bir tekstil firmasının üretiminde işe başladım. İlk günümü hatırlamak bile istemiyorum sanırım. Saatler geçmek bilmedi. Üretim bandında benden önceki kısımda çalışan kadın ürünleri dikip dikip benim masama yığıyordu, ben ise bir türlü onun kadar hızlı olamıyordum. Üretim şefi bu yüzden sürekli başıma gelip hızlanmam gerektiğini söylüyordu. Sıcaktı, klimalar yeterli değildi ve herkes ter içinde çalışıyordu. Telefonunuz çalsa bile cevap vermeniz yasaktı. Öğle yemeğine kadar yalnızca 10 dk. mola vardı ve o mola bir türlü gelmiyordu. Öğle arası bir saat, sonra bir 15 dk. daha mola ve mesai bitimi oluyordu. Ama mesailer hiçbir zaman saatinde bitmiyordu. Neredeyse her gün ekstra 3 saat daha mesai yapılıyordu. Tüm çabama rağmen bu şekilde yalnızca 27 gün çalışabildim. Vücut direncim tamamen düşmüş bir şekilde hastanelik olmuştum. Tüm bunların sonunda elime geçense yalnızca asgari ücretti. Kurumsal iletişim’ileri gözlemlemek mi? O atölyelerde size verilen işin dışında hiçbir şeye vaktiniz yok ne yazık ki!
Bahsettiğim oldukça kurumsal bir firmanın üretim tesisi. Bir de fason üretim yapılan yerlerde çalışan işçilerin hali var. Onların mesai saati sabahtan gece yarısına kadar. Günlük ücret karşılığında çalışıyorlar ama birçoğunun aylarca ücret alamadığı oluyor. Sigortaları ödenmiyor, rutubet dolu bodrum katlarında hasta olduklarında hastaneye bile gidemiyorlar bu yüzden.
İşverenin üzerine düşen sorumluluklar
Velhasıl etik modayı benimsiyor ve savunuyorsanız işçilerinize en uygun çalışma koşullarını sağlamakla yükümlüsünüz. Çocuk çalıştırmamalısınız. Çalışanlarınızın birlik olup dernek veya sendika kurmalarına izin vermelisiniz. Cinsiyet ayrımı yapmamalısınız. Güvenli çalışma koşulları sağlamalısınız. Mesai saatlerini, sosyal haklarını gözetmelisiniz. Ve rahatlıkla geçinebilecekleri bir maaş vermelisiniz.
Fast Fashion’a dur demek sizin elinizde
Hep işverenin yapması gerekenlerden bahsettim diye bizim üzerimize düşen görev yok diye düşünmeyin. Öncelikle yapmamız gereken, yalnızca ihtiyacımız kadar alışveriş yapmak.
İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre yılda yaklaşık 2,15 milyon ton giysi üretiliyor ve bunun 1,1 milyon tonu çöpe gidiyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri kalitesi düşük ucuz ürünlerin piyasada olması.
Tüketici olarak az alıp öz alarak Fast Fashion’a (Hızlı modaya) bir nebze olsun dur diyebilirsiniz. Evet, aldığınız ürün biraz daha pahalı olacaktır belki ama uzun ömürlü olduğundan çevreye daha az zarar verecektir.
Vintage ürünler etik modayı destekliyor
Yok alışveriş yapmadan duramam diyorsanız, giymediğiniz ürünleri ikinci el satan yerlere satabilirsiniz. Başkaları o ürünleri zevkle giyecektir eminim. Hatta siz de ikinci el pazarlarından alışveriş yapıp giysilerin geri dönüşümüne katkı sağlayabilirsiniz. Üstelik retro ve vintage modasının altın çağını yaşadığı bu günlerde ikinci el giyerek modaya da uyum sağlamış olursunuz.
Eski ürünlerinizi de yenileyip değerlendirmeyi ihmal etmeyin tabi ki. Neşe Kahramantürk’ün eski espadrilini tekstil kalemiyle boyayarak kişiselleştirdiği gibi siz de eşyalarınıza kendinizden bir şeyler katabilir ve yenileyebilirsiniz.
Etik moda bilinci için çok basit birkaç öneri daha verebilirim size. Kıyafetlerinizi 40-60 derecede yıkamak yerine 30 derecede yıkayıp makinede kurutmadan çıkarın ve yalnızca asarak kurutun. Sadece gerektiğinde ütü yapın ve organik deterjanlar kullanın. Böylelikle giysilerinin uzun süre yeni kalacak ve dolayısıyla yenisini almanıza gerek kalmayacak. Şimdiden kolaylıklar dilerim.
Etik modaya destek veren firma ve tasarımcıların bazıları
- -Tasarımcı Fletcher tasarladığı yıkanmayan bluz ile etik modaya destek verenlerden. Silinebilen yüzeyden yapılan gömleği tam bir tekstil harikası.
- -Diesel etik modaya destek vermek için yıkamada kullanılan kimyasalları azalttı.
- -Levi’s Hindistan kabuğundan düğmeleri olan yüzde yüz organik pamuk ile üretilmiş jeanler üretti. Ancak bu koleksiyon çok maliyetli olduğundan yalnızca orta sınıfa hitap edebildi.
- -Mavi Jeans ‘Mavi Organik’ adlı bir koleksiyon çıkararak etik modaya destek verdi.
- -Nike ve Marks&Spencer kullandıkları pamuğun yüzde 5’inin organik olacağını açıkladı.
- -Armani jeanlerini kenevir ve organik pamuktan yapıyor.
- -Louis Vuitton sera gazları salınım oranını azaltacağını açıkladı.
Birçok dünya markası gerçek deri yerine suni derilerden tasarım yapmaya devam ediyor.
Yorumlar