Bahar ve yaz mevsimlerinde bir çok yeni evliliğe şahit oluyoruz. Doğru kişiyi bulduğuna inanıp hayatını birleştirenlerin yanında bir de aradığı doğru kişiyi bulamayıp, “Doğru kişi nerede?, Neden hep bana yanlış kişiler rastlıyor?” diye hayıflananlar var.
Peki; neden doğru kişi sizi bulmuyor? Neden hayalini kurduğunuz ilişkiyi yaşayamıyorsunuz? Eğer ki hayalinizdeki ilişkiyi bir türlü yaşayamıyorsanız gerçek hayalinizin ne olduğunu fark etmeniz gerekiyor. Muhtemelen tam da bilinçaltınızın uygun gördüğü, yani derinlerde istediğiniz erkekleri hayatınıza çekiyorsunuz. Eğer istediğiniz kişi ile karşınıza çıkan kişiler birbirinden çok farklıysa o zaman bilinç altı kayıtlarınızı temizleme vakti gelmiş demektir.
Hayatın koşuşturması iş, trafik, para, kariyer vs… derken bizi sürükleyip götürse de hemen hepimizin öncelikli isteği hayatını paylaşacağı doğru eşi bulmaktır. Doğru eşi bulmak öncelik sıramızda ilk sırada olmasına rağmen en çokta burada sorun yaşarız. Evlenilecek erkek kalmadığını düşünenler, evlenip de ‘Ben ne yaptım?’ diyenler, her yeni ilişkiye büyük umutlarla başlayıp her bitişte depresyona girenlerin sayısı hiç de az değildir.
Peki, özellikle şehirli kadınların ilişkilerle imtihanının altında sizce ne yatıyor? Kendi parasını kazanan, kendi evinde yaşayan, bağımsız görünen kadınlar hep bir erkekle tamamlanmak istiyor ama ilişki kurmakta neden bu kadar zorlanıyor ve hep kısır döngülerin içinde dolaşıyor?
Ayna Olacak Kişileri Kendinize Çekiyorsunuz
Aynı zamanda Spritüel Yaşam Koçu olarak diyebilirim ki; kişiler hep aynı özellikler, aynı seçimler ve sonunda ”Niye benim başıma hep bu geliyor?” diye soruyorlar. Bu durumda sorunun kaynağı ya da çözüm çok uzakta değil, dönüp kendinize bakmanız gerekiyor. Hayat bumerang gibi neyi atarsak o kendimize geri dönüyor. Yani “Hayatta hiç kimse karşımıza boşuna çıkmıyor, her karşılaştığımız kişi, olay bize kendimizi aynalıyor.”
Eş adayı olarak karşınıza çıkan kişilerle, istediğiniz kişi arasında çelişkiler var ise bilinç altınız sizin bir şeyi fark etmenizi istiyordur. Mesela siz kendinizi sevmiyorsanız karşınızdakinden sevgi bekleyemezsiniz. Kendinize değer vermiyorsanız karşınızdaki de size değer vermeyecektir. Ama her ilişkide diğerini suçlama döngüsü kırılana kadar karşınıza hep aynı tarzda kişiler gelmesi, aynı tür ilişkiler kurulması sürpriz olmayacaktır. Hep başkalarını eleştirdikçe karşınıza sizi eleştirecek insanlar çıkacaktır. Eleştiriyorsunuz, yargılıyorsunuz, sonrasında bir de bakıyorsunuz karşınızda hep sizi eleştirenler çıkıyor. Bu bir kısır döngüdür. Ve bu kısır döngüyü fark eden ve değersizlik kodunu kıran kişiler hayatlarına mucizeleri davet ederler.
Ya kısır döngüleri fark edemeyenler; işte onlar kendine aynayı çevirmeyip hep dışarıda suçlu arayacaklar. Ya da bu kısır döngüyü kırmak için ilk adımı atacak ve kendinize “Ben ne yapıyorum da hep aynı şeyleri yaşıyor, aynı tür insanları hayatıma çekiyorum?” sorusunu sorarak yeni bir başlangıç yapacaksınız ya da aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaya devam edeceksiniz. Seçim size ait…
Hayatınıza Giren Yanlış Kişi Aslında Bir Öğretmendir
Unutmayın ki; değersizlik duygusunun ya da kimseyi bulamama halinin altında kendine güvenmemek yatmaktadır. Bizim asıl vazgeçemediğimiz ise bilinçaltımızda toplum ve aile tarafından öğretilen kodlardır. Mesela otuz yaşına kadar evlenmek, otuz beş yaşından önce doğurmak gerek gibi aileden gelen öğrenilmişlikler bilinçaltımıza yüklü durumdadır. Yaşamın içinde istemsizde olsa, bunlarla harekete geçiyoruz. Bunların şifrelerini kırmak ve yeni başlangıç oluşturmak gerekiyor.
Tabi ki bunu yaparken de önümüze imtihanlar çıkacaktır. Bir çok danışanım hayatında değişim ararken, bir de bakıyor ki karşısına kendini değersiz hissettirecek kişiler çıkıyor. Farkında olmasa da aslında bir imtihandan geçiyor. Hepsi sizi güçlendirmek, bir adım daha ileri gitmeniz için geliyor. Pes etmediğiniz noktada ise mucize gerçekleşiyor. Demek istediğim ”Niye hep yanlış kişi?” sorusundaki ”yanlış kişi” tanımını değiştirmek gerekmektedir. O yanlış kişi aslında bir öğretmendir. Muhakkak bize öğreteceği bir şey vardır. O rolünü tamamlıyor ve gidiyor. Ben bu gidişi ayrılık olarak tanımlamıyorum. Ayrılık yok, sadece yeni başlangıçlar vardır. Herkes karşısına çıkan insandan bir şeyler öğreniyor ve sonra yollar ayrılıyor. Belki de bu ilişkide öğrendikleriniz sizi çok güzel bir aşk için hazırlıyordur.
Hayat Dersini Anlamamak Kısır Döngüleri Oluşturur
Hayatımıza giren kişide eksik yönlerimizi göreceğiz, her ilişkiden ders çıkaracağız diyoruz fakat bunu başarabilmek söylendiği kadar elbette kolay değildir. Biten ilişkilerin ardından karşı tarafı suçlamak bize çok daha kolay ve konforlu geliyor. Kendimizle yüzleşmemek için bu konfor alanından çıkmıyoruz çünkü yüzleştiğimizde her şeyin daha kötü olacağını sanıyoruz. Bırakın her şey daha kötü olsun, karışsın, çünkü karıştıktan sonra emin olun her şey düzelecek. Bir ilişkinin sonuna geldiyseniz olumsuz duyguların esiri olmak yerine hiç korkmadan kendi içinize dönün ve ”Neleri yanlış yaptım da böyle oldu?” diye sorun. Korkmayın, konfor alanından çıkın ve bunu yapmanın yeni bir başlangıç için atılmış olduğunuz bir adım olduğunu fark edin.
Kısır Döngülerden Acınızla Yüzleşerek Kurtulabilirsiniz
Herkes ideal ilişkiyi arıyor fakat bunun tek bir tanımı yok. İlişkinin başarısı kişinin karakteri ve beklentisine bağlıdır. Kendimizi tanımaya başladıktan ve belli aşamalardan geçtikten sonra ne istediğimizi daha iyi biliriz. Ve bu kendini tanıma ve değişim yolcuğu hiç bitmez. Oysa biz direkt kabule geçiyoruz, süreçlere saygı duymuyoruz.
Acılarınızı bastırmamak gerekiyor. Hiç bir şey yokmuş gibi davranmak size bir şey kazandırmaz. Durumla yüzleşin, bundan sonra başka bir travma yaşamamak için şimdi ağlamanız gerekiyorsa ağlamalısınız, belki biraz yalnız kalmalısınız. Oysa onun yerine hemen gezelim, yiyelim, içelim, alışveriş yapalım istiyoruz. Süreçleri gerektiği gibi yaşamayınca aynı döngüler tekrar tekrar yaşanmaya devam ediyor. Yani siz acılarınızla yüzleşip, kendinizle ya da bilinç altınızla alakalı sorunları çözmediğinizde, hayatınıza aynı kişileri ve olayları çekmeye devam edeceksiniz.
Yeniden Kendinize Dönün
Kendimize nasıl döneceğiz, yaşadıklarımızın bizdeki hangi konuları yansıttığını nasıl fark edeceğiz? Kişisel gelişim kitaplarından meditasyona, nefes seanslarından bireysel çalışmalara kadar herkesin yolu farklıdır. Ancak her zaman sabırlı olmak, bir günde mucizeler beklememek, onun yerine ruhumuza emek vermek ve karşılığında başarıyı, sevgiyi, huzuru kazanmak gerekiyor.
Çalıştığım kişilerle en birinci şartım ‘değişimi istemek ve çaba harcamak’ geliyor. Çünkü kendi ruhuna emek vermeyen değişimi gerçekten istemeyen birine kimsenin faydası olmayacaktır. Ruha emek vermek için kendimizle baş başa kalmak ve kendimizi dinlemek konusunda cesur olmamız gerekmektedir. Hayat koşuşturması içerisinde bunu yapamıyoruz. Hep kalabalıklar içerisinde olmak istiyoruz çünkü o kalabalıklar bizi koruyor, mutluymuş gibi gösteriyor. Hep bir dik durma çabası var. Bu sırada kendimizden uzaklaşıyoruz. Sorunları anlatmayı o kadar çok seviyoruz ki sürekli bir şeyler anlatıyoruz ve her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes kendi düşüncesini bize aktarıyor, ister istemez o düşünceler de bize kodlanıyor. Tıpkı ailenin ve toplumun kodları gibi sorun çözmek için de bilinçaltında dışsal kaynaklı yeni kodlar oluşuyor. Oysa kendimizi herkesten soyutlayıp tek başımıza kalabilmeyi başarsak her şey bir süre sonra düzelecektir. Kendinize zaman tanıyın.
Yaşam ve İlişki Koçluğu Hizmetleri üzerine ayrıntılı bilgi almak için www.interaktifdanismanlik.com ‘u ziyaret edebilirsiniz.
Yorumlar