Evlilik, çiftlerin başına gelebilecek tüm olumsuzluklara rağmen hala dünyada gönüllü olarak başvurulan en büyük kurum. “Kimse mutsuz olmak için evlenmez” evlilik söz konusu olduğunda herkesin sıklıkla kurduğu bir cümledir. Yaşanabilecek olumsuzluklar öngörülmesine rağmen gönüllü olarak tercih edilmeye devam ediyorsa, kişiler mutsuz olabilecekleri ihtimali uğruna bu kurumun getirdiklerini göze alabiliyorsa buradan nasıl bir sonuca varmak gerekiyor? Evlilik, aslında artısı ve eksisiyle doğal bir olgu, yaşamın bir parçası ve yaşamda ki diğer tüm parçalarda olduğu gibi evlilikte de her duygunun yaşanması muhtemel. Çünkü evlilik, karmaşık ve sürekli değişin bir ilişkidir.
Sıklıkla karşımıza çıkar, evlendikten sonra çiftler birbirlerinin değişmiş olduklarıyla ilgili olarak suçlarlar. Evlilikle beraber sorunların başladığını dile getirirler. Aslında tüm bu söylenenler evlilik öncesinde de vardır ancak görmezden gelinir. Evlilik gerçekleştikten sonra da artık birlikte olmak istedikleri için mi yoksa zorunda oldukları için mi bu süreci devam ettirirler? Evliliğin zorunlu ve gönüllü özellikleri arasında bir denge oluşturulduğu zaman evlilik sağlıklı ilerlemeye başlar ve çiftler ilişkilerinde mutluluğu yakalayabilirler. Mutlu çiftler ilişkilerinden ve birbirlerinden memnun olup keyif alsalar dahi her evliliğin yasal durumdan kaynaklı zorunlulukları, belirli gelenek ve görenekleri dayanak alan farklılıkları vardır.
İşte tüm bunlar aslında evlilik öncesi de bilinen veya öngörülebilecek olan özellikler olmasına rağmen göz ardı edilir ve eşler evlendikten sonra hiç beklemedikleri durumlarla karşı karşıya kaldıklarını dile getirirler. Akabinde ise “Evliliğimde mutsuzum” söylemleri karşımıza çıkar. Kadınlar ve erkekler farklı varoluşa sahip canlılardır. Kadının varoluşu gereği evlilik üzerinde ki rolü erkekten farklıdır. Evet, yuvayı dişi kuş yapar. Evlilikte karşılaşılan problemler söz konusu olduğunda varoluşu gereği kadına önerilerle daha sık karşılaşılır. Evliliklerde mutsuzluk ne gibi sebeplerle çiftlerin karşısına çıkar ve ne gibi önerilerle evliliğe küçük ama anlamlı dokunuşlar gerçekleşir?
Rolleri Karıştırmayın
Kadınlar evlilik ilerledikçe ve anne olduktan sonra rollerle ilgili karmaşa yaşamaya başlayabiliyorlar. Anne-baba rolü ve eş rolü ne yazık ki karışıyor. İlk anne olduğu zamanlar bu rol dengesinin kurulması güç olsa da zamanla tüm taşlar yerine oturabiliyor. Çocuğun anneye bağımlı olduğu emzirme süreci tamamlandıktan sonra eşler arasında ki roller ve ebeveynlik rollerinin dengeye gelmesini bekliyoruz. Bu sebeple kadınlar, annelik rolleri devreye girdiği zaman eş rollerini rafa kaldırmamaları ve bu noktada hassasiyet göstermelilerdir.
İki Sağlıklı Yetişkin Yeterlidir
İnsan, varoluşu gereği nasıl bir ilişki kuracağına sahip olarak doğuyor. Empati hücrelerimize kadar hakim. Karşımızda ki neye sıkkın, ne problemi var, nasıl davranırsam anlaşabiliriz v.s. Kadın veya erkeğin empati yeteneği yoksa, ilişkisinde kendisini önceliyorsa ve karşı tarafı, ilişkiyi bertaraf ediyorsa tabii ki de sağlıksız ilişkiye zemin hazırlıyordur. İlişki de evlilikte kadın veya erkek gibi tekil şahıs olarak vardır, canlı, işleyen bir organizmadır ve bizimle birlikte nefes alıp verir. Bu yüzden evlilikte mutluluğa yaklaşabilmek için iki sağlıklı insan yeterlidir diyoruz.
Bireyselliklerinizi Destekleyin
Evlilik hem bireyselliğin hem de birlikteliğin olduğu bir kurum. Ama “biz” olmaya çalışmak birlikteliği ortadan kaldırıyor. İnsan, bireysel ihtiyaçları olan bir canlı. Çiftlerin zaman zaman yalnız kalabilmek, sosyal ilişkiler kurabilmek v.s gibi bireysel ihtiyaçlarını giderebildikleri kendilerine ait olan alanlara ihtiyaçları “biz” olma durumunda ortadan kalkıyor. Zamanla da sürekli “biz” olarak hareket etmek çiftlerin nefes alma alanlarını yok ediyor ve bunalmaları da beraberinde getiriyor. Ve bunalan taraflar, evlilik içinde mutlu olabildikleri alanlar var olsa dahi bunalmışlıkla birlikte bunu göremez hale geliyorlar. Bu yüzdendir ki “biz” demek birlikte olabilmek değildir. Çiftlerin birbirlerinin bireyselliklerini desteklediklerinde birlikteliklerine de yatırım yapmış olurlar.
Sahtelikten Uzak Olun
İyi bir ilişkide sağlıklı olabilen yetişkinler, birbirlerine açık olabilirler, kendileri gibi olabilirler ve karşı tarafın kendisi olmasını desteklerler. Eş duyum içerisinde birbirlerine iyi gelebilecekleri çerçeveye ilişkilerini konumlandırırlar. Sağlıklı ilişkide çiftler kimin neyi nasıl yapması gerektiğini zaten biliyordur ve her ikisi de ilişkide kendisi gibi vardır. Evlilikte mutluluk kapılarını, ” –mış gibiler” den uzak bir ilişki yaşayabildiğiniz zaman açabilirsiniz.
İdealizasyonlardan Kaçının
Aşk nedir, aşk aslında bir idealizasyondur. Evlilik gerçekleştiğinde ise kişinin karşısında kocaman bir gerçeklik durur. Evlilik öncesinde çiftlerin birbirlerini en kusursuz halleriyle tanıyor ve görüyorlar. Duygusallığın yoğunluğuyla birlikte de gerçekliği yakalamak zorlaşıyor. Aşk dört mevsimdir. Ve dört mevsim geçmeden evlilik kararı verilmemesi gerekir. Kusursuz olanın ardında ki kusurları görebilmek evlilik sonrasına kaldığında ise idealizasyon kırılıyor ve gerçekler gün yüzüne çıkıyor. “Evlendikten sonra eşim değişti” diyorlar, işte burada bir gerçeklik var o da şu ki hayır değişen hiç kimse yoktur. Evlilik gerçekleri ortaya dökmüştür, sadece bu kadar.
Kendinizi Tanıyın
Çiftler arasında sıklıkla rastlanılan bir durum da kendi istek, arzu ve ihtiyaçlarını dile getirmekten kaçınıyor olmalarıdır. Bunun arka planında yetişkin kişinin kendini yeterince tanıyor olmaması yatmaktadır. Arzularını, duygularını dile getirebiliyor olabilmesi için önce kendini tanıyor olması gerekmektedir.
İlişkide Alışveriş Dengelerine Özen Gösterin
Her ilişki bir alışveriştir. Bildiğimiz anlamında alışveriş sürecinde ne aldığımızı ve ne verdiğimizi biliyoruzdur bilmiyorsak bile öğrenebiliriz. Ama evlilik içerisinde ki alışverişte ya bilmiyoruzdur ya da bilmiyorsak dahi çaba göstermemize karşılık, öğrenemeyiz. Bunun sonucunda da ortaya çıkan duygusal ve akıl karışıklıklarıyla baş edebilmek için basit ve anlamsız konular üzerine yoğunlaşır, anlamsızlıklar içerisinde kayboluruz. İlişkide alışveriş yaparken her iki tarafında dengeli olarak kar sağlayabileceği noktada ilişkiyi kollamak gerekir. Bir taraf zarar ediyor, diğer taraf yüksek oranda kar ediyorsa o ilişki bir süre sonra tehlike sinyalleri vermeye başlayacaktır.
Sağlıklı Bir Cinsel Yaşam
Doğada insan canlısı dışında ki tüm canlılar cinsellik söz konusu olduğunda ne yapması gerektiğini bilir. Ama insan canlısı mental olarak daha gelişmiş olmasına karşılık cinsellik söz konusu olduğunda bu bilgiye sahip olamıyor. Buna sebep olarak mesela inkar, ve beraberinde getirdiği bastırma mekanizmaları gösterilebilir. Cinsellik pek çok zamanda, kötü, yanlış, tiksindirici, ahlaksızca gibi sağlıksız olanla eşdeğer tutulmuştur. Ama gerçekliğinde insanın doğasında olan normal sınıfında yer alan tıpkı yemek, içmek, sevilmek, güven-emniyet gibi temel bir ihtiyaçtır ve üreme bu ihtiyacın sadece bir bileşenidir.
Evlilik içerisinde cinsellik kötü olan, yanlış olan olarak algılandığında veya duygulardan bağımsız olarak sadece ihtiyaç olarak değerlendirildiğinde asıl sağlıksız olanla karşılaşılır. Bir ilişkide cinsellik iyiyse, bunun dışında kalan pek çok şey her zaman düzeltilebilir. Ama eğer cinsellik kötüyse ya da düzelemeyecek seviyeye geldiyse terapi ortamında dahi çoğu zaman sonuç alınamaz. İlişki içerisinde cinsellik son derece önemlidir. Sağlıklı bir cinsellik ilişki içerisinde bireylerin daha aktif, üretken, sevildiğini hisseden ve sevgisini gösteren, güçlü, değer veren ve değer gören olmalarına imkan tanır. İlişkide cinselliğin kötü olması ise ruhsal gerginlik, tahammülsüzlük, doyumsuzluk, sevilmeme korkusu, değersizlik, kadın,erkek rollerinin yerine getirilmemesi gibi durumların bireylerde ortaya çıkmasına sebebiyet verir. Bu sebeptendir ki evlilikte mutluluğa giden kapılardan birini de sağlıklı bir cinsel yaşam açar.
Klinik Psikolog Merve Tunay Dünya
Danışmanlık Merkezi: Akasya Kent Kule A-1 Blok Kat:29 No:179 Üsküdar
Telefon: 0532 557 77 29
bilgi@monapsikoloji.com
Yorumlar