İnsanlar neden evleniyor? Neden yaratılış olarak birbirinden bu kadar farklı olan kadın ve erkek bir ömür beraberliği seçiyor?
Çiftler beraber olmanın tek başına olmaktan daha mutluluk verdiğini düşündükleri ve beraber olarak hayatı taşımanın daha kolay olduğuna kanaat getirdikleri için evlenmeyi seçerler. Evlilik öncesinde çiftler için sadece birliktelikleri ve bu birliktelikten beslenmeleri vardır. Evlendikten sonra ise; aileleri, yeni rolleri, ekonomik durumları, çocukları ve çocuk bakımın getirmiş olduğu sorumlulukları v.s. vardır. Her bir alan temelde birbirinden farklı olan kadın ve erkeğin önüne problem olarak çıkabilir. Aslında her problem çiftlerin arasında ki sorunlara çözüm aramaları için birer fırsattır. Problemlerin yoğun olduğu evliliklerde çiftler birlik olup problemleri çözmek yerine ondan kaçmayı tercih ediyorlar. Bu da boşanmaya kadar kapıyı açabiliyor. Çiftlerin evliliği seçmelerine sebep olan nedenleri ise evliliği bitirmelerine engel olamıyor.
Evlilik söz konusu olduğunda çiftlerin karşılaşabileceği problemleri 5 alanda inceleyebiliriz;
1. Güç Savaşı: Evliliklerde cicim ayları olarak tanımladığımız ilk zamanlar sıklıkla huzur içerisinde geçerken zamanla kimin neyi, ne ölçüde kontrol edeceği düşünceleri çiftlerin arasına girmeye başlıyor. Sıklıkla sorunların başlangıç noktasını da bu “güç savaşları” oluşturuyor. Cicim aylarını takip eden süreçte ortaya çıkan güç savaşlarında eşlerin birbirleriyle rekabetleri bitmek bilmiyor. Her iki taraf da karşısındakine gücünü ve haklılığını kabul ettirmeye çalışıyor. Kadın ve erkeğin farklılıkları ihtiyaçlara, arzulara, beklentilere, rollere v.s yansıyor. “Sen”ler, “ben”ler devreye giriyor bunun akabinde de ilişki, “sen” ve “ben” arasında yok edilmeye çalışılıyor. Kadının ve erkeğin iyi oldukları alanlar birbirinden farklıdır ve her ikisi de bir alanı kontrol etmeyi ister. Birinin kontrol ettiği alana diğeri girdiği zaman savaş ortaya çıkar. Ve bazen bu savaş acımasız, kaba ve hatta fiziksel şiddeti içeriyor olabilir.
Ne Yapmalı? En temelde kadın ve erkeğin doğal farklılıklarını kabul etmeleri gerekir. Farklılıklarını kabul etmeleri, birbirlerinden uzaklaşacakları anlamını asla taşımaz. Aksine evli çiftler birbirlerinin farklılıklarından beslenebilirler. İdeal olan; farklı ihtiyaçlar, farklı beklentiler, farklı arzular söz konusuyken bunu güç savaşına dönüştürmek yerine anlaşma yoluna varmaya çalışmaktır. Evlilik bir kurumsa, bir arada yaşayabilmenin de bazı kurallarının bulunması gerekir. Eşler de birlikte yaşarken hangi kurallara uyulması ve kuralların kimin tarafından konulması gerektiği noktasında ortak bir karara varabilmelilerdir. Bunun içinde konuşabilmek ve anlaşabilmek önem arz eder. “Anlaşma” aslında evliliğin temel kuralını oluşturmuş olur. Burada bahsi geçen kurallar yazılı hale dönüşmüş, kanun hükmünde elbette değildir. Anlaşmazlıkları çözebilmek için hangi kurallara uyulması gerektiği konusunda da kuralların belirli olması çiftlerin işlerini kolaylaştırır. Kural koymak konusunda anlaşmak, bir kural olmuş olur.
2. İletişimsizlik: İletişim, dediğimizde kişilerarası ilişkilerde gerçekleşen tüm sözel ve sözel olmayan davranışları kastediyoruz. İki kişi söz konusuysa iletişim kaçınılmazdır. Hatta iletişimsizlik mümkün değildir. Her iletişimin bir içerik, bir de ilişki yönü bulunur. Evlilik ilişkisinde iletişim doğası gereği karşılıklıdır ve alış-veriş sürecini içerir. İki insan varsa iletişim sözlü veya sözsüz orada bulunmalıdır. Ama çiftler konuşamıyorlarsa, alt mesajlarla duygularını, isteklerini ifade edemiyorlarsa, anlaşılmadıklarını düşünüyorlarsa orada iletişim kopmuştur veya kopmak üzeredir. Konuşmanın olmadığı gibi ortaya çıkan en ufak bir konuşma ortamını da tartışma, öfke, kavga ve küskünlükler takip ediyorsa çiftler için iletişim giderek korkulan olmaya başlar. Konuşmak ne yazık ki bu durumda artık çiftlerin ödedikleri bir bedele dönüşür.
Ne yapmalı? Sağlıklı bir iletişim kurabilmek için iyi bir konuşmacı olmak gerektiği gibi iyi bir dinleyici de olmak gereklidir. Sağlıklı bir iletişim, ne söylendiğinden çok nasıl söylendiğini içerir. Karşı tarafta bulunan dinleyicinin de etkin bir şekilde orada bulunmasını gerektirir. Çiftlerin iletişime geçebilmeleri için öncelikli olarak konuşacakları konunun içeriğini belirleyebilmiş ve kendilerinin ne istediklerini biliyor olmaları gerekir. Sonrasında ise kendisini nasıl karşıya ifade edeceği önemlidir. Burada kullanılacak olan iletişim dilinin “sen” dili değil “ben” dili olarak seçilmesi ne özen gösterilmelidir. “Sen” dilinin konuşmada kullanılması karşı tarafın savunmacı olmasını harekete geçirir. Konuşmanın yapılacağı zamanlama da iletişim sürecinde önemlidir.
3. Rol Karmaşası: “Roller” söz konusu olduğunda ilk önce çift olabilmenin önemi kaçınılmazdır. İlişkinin evreleri vardır ve bu evreler gerektiği şekilde tamamlanmadığında ilişkide problemlerle karşılaşmak olasıdır. Problem hali hazırda var iken çiftlerin yeni alacakları her rol karmaşayı da beraberinde getirir. Her şeyden önce ilişki, evliliğe dönüştüğünde ilk şekil değiştirmeyi yaşar, bireylere roller atanır; eş rolü, gelin rolü, damat rolü, vs. Daha sonra ise aileye yeni birey olarak bebeğin katılımıyla da “anne rolü”, “baba rolü“ ile tanışılıyor. Her bir kişinin sahip olduğu rolleri birbiriyle karıştırması durumunda ise kaos ortaya çıkabiliyor.
Ne Yapmalı? Evlilik içerisinde iki tane “biz alanı” vardır; “çift olarak biz” olabilmek ve “aile olarak biz” olabilmek. İlk olarak evlilikte; “çift olarak biz” olabilmenin sağlıkla gerçekleşmesi, karı ve koca rollerinin çerçevesinin kesinleşmesi uygundur. Bireylerin rollerini benimsemelerinin akabinde yeni bir çocuğun aileye katılımı düşünülebilir. Böylelikle de “aile olarak biz” olabilmeyi gerçekleştirmeleri sağlıklı olur. Çiftlerin evliliği bir çocukla taçlandırmak istemeleri ne kadar arzu ettikleri bir şey olsa da ilişkilerinin yeni bireyin katılımına hazır olmaması halinde çocuk kararını vermeleri ilişkilerini bir çıkmaza götürebilir. Özellikle çocuğun, evliliği kurtarıcı nesne olarak görülmesi, dünyaya gelecek çocuğun daha anne rahmine düşmeden önce yeni rollerle yüklenmesi demektir.
4. Cinsellik: Cinsellik, insan canlısı dışında ki tüm canlılar için ne yapılmasının bilindiği bir alandır. Ama insanlar söz konusu olduğunda cinsellik, bir problem alanı olmanın ötesine çok zor geçebiliyor. Eğer ki insanın doğasına uygun olan bir alansa her şey konuşulabilir, gündem olabilir olmalıdır. İnsanın doğasında cinsellik temel bir ihtiyaçtır. Evlilik ilişkisinde birlikte bir şeyleri yapış hali, cinsellik söz konusu olduğunda birlikte yapışa dönüşür. İlişkinin temelini oluşturan bir etmendir. Cinsellikte eşine yakınlık, sıcaklık, koruma, sevgi hisseden; cinselliği aksadığında doyum eksikliği, sevilmeme korkusu/kaygısı, güçsüzlük deneyimi, erkeklik/kadınlık rollerini yaşantılama da değersiz hissetme, çekilme, izolasyon yaşayarak, daha gergin, sıkılgan, rahatsız, eşine karşı daha katı ve radikal olabilir. Sağlıklı bir cinsel yaşamdan ilişki de beslenir.
Ne Yapmalı? Evlilikte mutluluğa giden kapılardan birini “sağlıklı cinsel yaşam” açar. En temelde cinselliği insan yaşamında duygusuyla beraber doğal bir ihtiyaç olduğunu kabul etmek gerekir. Konuşulabilir olması da bir diğer önemli noktadır. İhtiyaç olarak vurgulanmasının yanında bir görev olarak da değerlendirilmemeli, doyum sağlamanın, duyguları paylaşmanın da bir aracı olarak değerlendirilmelidir. Cinsellik tecrübe edilirken veya her zaman için konuşulabilir olmalıdır. İletişim evlilik ilişkisinin her alanında olduğu gibi cinsellikte de temeldir.
5. “-MIŞ GİBİLER”: evlilik ilişkisinde “-mış gibi” yapılan her şey ilişki gerçekliğinin üzerini örter. Çift olmak, eş olmak ile ilgili öğrenilen pek çok şey evlilik öncesinden edinilmiş bilgilerle yüklüdür. Evlilik söz konusu olduğunda ise, samimiyetten bağımsız olarak çiftlerin arasında sözde samimiyetler, -mış gibi davranışlar, -mış gibi duygular gün yüzüne çıkar. Bu da aslında evliliğin her şeyden önce bir kurum olarak algılanmasıyla alakalı olabilir. “-mış gibiler”, bireylerin kendi gibi olamadıkları, sözde samimiyetlere sıkışmış bir ilişkinin doğallığından uzak olarak yaşanmasına sebep olur.
Ne Yapmalı? Sağlıklı bir ilişki, hem bireyselliğin korunabildiği hem de birlikteliğin var olabildiği ilişkidir. Bireylerin geçmiş öğrenmişliklerinden arınarak, ilişkide sözde samimiyetleri bir kenara bırakıp doğallıklarıyla var olmaya çalışmaları gerekir. Evlilikte birlikteliğin olması gerekenler üzerine değil de içinden gelerek, zevk alarak, çiftlerin birbirlerini yakın buldukları aralıkları koruyarak ilişki gerçekliğini yaşamaları önemlidir.
Klinik Psikolog Merve Tunay Dünya
Mona Psikoloji
Adres: Danışmanlık Merkezi: Akasya Kent Kule A-1 Blok Kat:29 No:179 Üsküdar
Telefon: 0532 557 77 29
bilgi@monapsikoloji.com
Yorumlar