Gecelerin Hızır’ını Aramalı

Gecelerin Hızır’ını Aramalı

kadir gecesi

Kadir Gecesi, bir ömre bedel bir gecedir. Ne var ki vakti meçhuldür. Ramazan geceleri, Kadir’i arayış geceleri olmalıdır ancak sadece bir temenni, niyet ve inançla kalmamalıdır. Kalıbı hareket ettiren kalpte Kadir iştiyakı, onun da çekirdeği olan Kur’an sevdası, onun da özü olan Allah aşkı ve takvası ne kadarsa, Ramazan’ın gecelerini Kadir’leştirmek de o kadar mümkündür.

-Bir’e otuz bin kazandırmasıyla bin aydan (seksen üç yıl, dört aydan) daha hayırlı olan Kadir Gecesi, bir ömre bedel bir gecedir. Ne var ki vakti meçhuldür; Ramazan’ın bütününde, daha ziyade ikinci yarısında, onun da tekli gecelerinde olabileceği müjdesi verilmiştir, fakat bu, çiftli gecelerde veya Ramazan’ın ilk on beş gününde bulunmayacağı manasına da gelmemektedir. Her sene vakti geceler arasında değişken olan Kadir Gecesi, gecelerin Hızır’ı mesabesindedir.

Allah Teâlâ eceli ömür içinde gizlediği gibi, ism-i âzâmını esmâsı içinde gizledi. İcabet vaktini cuma gününün bütününde, orta namazı beş vakit namaz içinde, rızasını tâatlerde, gazabını günahlarda, Kadir Gecesi‘ni Ramazan ayında ve Hızır’ı da sair insanlar içinde gizlemiştir; ta ki “her geceyi Kadir, her geleni Hızır bil”sinler diye. Kadir ve Hızır ile sâir insanlar ve zamanlar da değer bulmuşlardır.

Bu sebeple de Ramazan ayının bütün geceleri birer Kadir Gecesi namzedidir ve Ramazan geceleri, Kadir’i arayış geceleridir, arayış geceleri olmalıdır ama maalesef bu ideal, kâhir ekseriyet için sadece bir hayal, bir temenni, bir niyet, bir fikir, bir inanç seviyesinde kalmaktadır. Çünkü Kadir Gecesi‘nin kadr ü kıymeti bilinmeyince, onu değerlendirmek için her geceyi gözlemek ve sabaha kadar dua ve ibadetlerle onu ümit etmek de yaşanamıyor. Kalıbı hareket ettiren kalpte Kadir iştiyakı, onun da çekirdeği olan Kur’an sevdası, onun da özü olan Allah aşkı ve takvası ne kadarsa, Ramazan’ın gecelerini bütünüyle Kadir’leştirmek de o kadar mümkün olabiliyor. Yeterince inanılmayan kuru bilgi, yaşamaya yetmiyor.

Her geceyi Kadir bilme şuuru ve düsturu, binde bire bile tekabül etmeyen az sayıda mü’minin takip edebildiği bir mazhariyet, maalesef. Bu sebeple ihtiyacımız olan şey, iman, aşk ve korkudur. Kadir Gecesi‘ni arayışa sevk eden kalbî âmillerin başında da, aşkullah veya haşyetullah gelmektedir. Rasulullah’ın Allah’tan sevgisini istediği gibi, ‘haşyet’ de istemesi boşuna değildir. Mehâfetullah ile dolu kalplere Kadir Gecesi bütün günahların affedileceği müjdesinin verilmesi de mânidardır. Azab korkusu veya vuslat arzusu şiddetli ise Kadir arayışı da o denli ciddileşir. İnsan her an gaflete kendini salmaya elverişli olması hasebiyle, asr-ı saadette bile bir ikaza, bir tenbihe, teşvik ve terğîbe ihtiyaç hissediliyordu.

Peygamber Efendimiz, şaban ayının sonunda Ramazan’a ve özellikle de Kadir Gecesi‘ne dikkatleri çeker, gönüllere merak salar, onu kaçırmamayı ve en verimli biçimde değerlendirmeyi salık verirlerdi. Kendisi de başından sonuna bütün gecelerde Kadir Gecesi‘ni araştırır, sahabe-i kiramı da bu iştiyakla bir arayışa sevk ederdi. Bu meraklandırma ve iştiyaklandırmanın neticesidir ki kimileri gecelerin özelliklerini takip eder, kimileri rüya-yı sadıkaları araştırır, Hz. Ebu Zer gibi niceleri de sorularıyla Rasulullah’ı (sas) sıkıştırarak o geceyi ağzından kaçırmasını sağlamaya çalışırlardı. Öyle ki Efendimiz, “Eğer Allah Teala isterse sizi ona muttali kılar. Kadir Gecesi‘ni Ramazan’ın son yedisinde arayın. Artık bundan öte daha fazla bana soru sormayın!” buyurdular.

‘Onu araştırın’ denilmezdi…

Kadir Gecesi tespit veya tahmin edilemeyecek olsaydı, Efendimiz (sas), ‘Onu araştırın!..’ emrini vermezlerdi, Kadir Gecesi‘ni idrak için araştırmayı da sünnet kılmazdı. Hz. Âişe, “Ya Rasulallah! Şayet Kadir Gecesi‘ne tevafuk edersem (rastlarsam) nasıl dua edeyim?” diye sormuşsa, O da, “Allah’ım sen çok affedicisin, kerem sahibisin; affetmeyi seversin; beni de affeyle!” diye dua et!” buyurmuşsa, tevafuk etmek var, bir gerçek. Asr-ı saadette defalarca tespit ve ihya edilmiş, daha sonraki asırlarda da pek çok ulema ve evliyanın Kadir Gecesi‘ni idrak itirafları, menkıbeleri şüyû’ bulmuştur.

Kaynak: Zaman

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir