Beslenme , hamileliğin ilk aylarından itibaren hem anneyi , hem de bebeği etkileyen bir doğum öncesi çevresel faktördür . Gebelik süresince anne adayı fizyolojik , bedensel ve psikolojik olarak muazzam bir değişim yaşar ve elbette bebeklerde . Gebeliğin , kritik dönem olarak adlandırdığımız ilk üç ayında bebek , annenin depolarından son derece rahat bir şekilde beslenirken , ilerleyen aylarda hem annenin sağlığını hem de bebeğin gelişimini olumlu etkilemesi adına besin takviyesi ile süreci desteklemek oldukça önemlidir .

Hamile olduğunu öğrendiği andan itibaren anne adayının beslenme düzenini yeniden gözden geçirmesi gerekir . Bu hususta dikkat edilmesi gereken temel noktaları şu şekilde sıralayabiliriz :

* Sindirim sistemi ile ilgili sıkıntıların sık yaşanmasından dolayı anne adayı, hiçbir öğünde midesini tıka basa doldurmamalıdır. Her zaman sofradan yarı doymuş olarak kalkmaya özen göstermelidir.

* Mide bulantısı yaşanan dönemlerde sıvı besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır. Çorba, meyve suyu, süt, sulu yemekler yerine daha susuz yemekler yenilmeli, öğünde et kullanılacaksa etin ızgara ile pişirilmesine dikkat edilmelidir. Hafif tuzlu peynirler ve ekmek mide bulantısını en kolay geçiren besinlerdir.

* Az porsiyonlar ile fakat sık aralıklarla öğünler ve meyveler tüketilmelidir.

* Öğünlerde özellikle kırmızı ete yer verilmelidir . Kırmızı et tüketilen öğünlerde ayran veya yoğurt yenilmemeli , kırmızı ette bulunan demirden maksimum oranda fayda sağlayabilmek için yanında bol limonlu salata tüketilmelidir .

* Şeker içeriği olan besinlerin gebelik sürecinde ne anne adayına ne de bebeğe bir faydası yoktur . Bu nedenle şekerli besinler mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır . Bu , hem gebelik şekerinin çıkmaması için hem de gereğinden fazla kilo alınmaması için önemlidir .

* Özellikle gebeliğin ilk üç ayında ( kritik dönem ), hijyen sıkıntısı olabilecek besinler tüketilmemelidir.

Bunların yanı sıra gebelikte tüketimi risk oluşturabilecek besinler bulunmaktadır. Bu riskli besinler ise şöyledir:

– İyi pişmemiş etler
– Çiğ yumurta
– Çiğ süt
– Dışarıda tüketilen ve iyi yıkanmamış malzemeler ile hazırlanmış salatalar
– Maden suları
– Çok tuzlu zeytin ve peynirler
– Salamura besinler
– Asitli ve kafeinli gazlı içecekler
– Nemli ortamda uzun süre beklemiş baharatlar
– Sakatatlar
– Turşular

Gebelikte, tuz içeriği çok yüksek olan besinler ödem ve tansiyon problemine neden olmaktadır. Bu nedenle yukarıda adı geçen tuzlu besinlerin tüketimi hamilelikte sınırlandırılmalıdır. Bununla birlikte, gebelik şekerini kontrol altında tutmak adına, şeker ihtiva eden besinlere de anne adayları özel bir hassasiyet göstermelidir. Hamurlu ve şerbetli tatlılardan mümkün mertebe uzak durulmalı ve illa tüketilecekse yarım porsiyon tüketilmesi gerekmektedir. Şekerli gıdalar konusunda bir tüketim yapılacaksa anne adaylarına sütlü tatlıları daha fazla önermekteyiz .

Gebelikte su tüketimine de dikkat edilmelidir. Suyun ve sıvı gıdaların tüketimi günden güne arttırılmalıdır. Gebelikte, günde en az 2.5 litre su tüketilmesi gerekmektedir. Su, hamilelikte bebeğin içinde bulunduğu amniyon sıvısının azalmaması açısından oldukça önemlidir.

Besinlerin yanı sıra kafein tüketimi hem doğum öncesinde hem de doğum sonrasında kat’i surette sınırlandırılmalıdır. Gebelikte bir anne adayı günde 200 mg’dan fazla kafein almamalıdır.

Besinlerdeki ortalama kafein miktarlarına bakacak olursak:

1 Fincan Türk Kahvesi 100 mg
1 Kupa Filtre Kahve 200 mg
1 Fincan Çay 45 mg
20 gr Çikolata 2 mg
330 ml Gazlı İçecek 50 mg

Görüldüğü üzere kafein tükettiğimiz gıdalarda yüksek düzeylerde bulunmaktadır ve özellik hamilelikte ve sonrasında anne ve bebek için uyku bozukluklarına neden olabilmektedir.

Bu özel dönemin sağlıklı ve huzurlu bir şekilde geçmesi temennisiyle …