Hayatlar ‘Pot’ Olmasın Diye Herkese Bir Miktar Hata Payı

Hayatlar ‘Pot’ Olmasın Diye Herkese Bir Miktar Hata Payı

Zeynep-Karaca-Yazıları

Ne kadar da sinir bozucudur ‘ben demiştim’ yahut ‘ben hep –şöyle- derim’ diyen insanlar, öyle değil mi? Çünkü nerden baksak karşımızdakini ‘ben bilirim’ havasında görürüz. Fakat bazen süreç insana o kalıbı kullanmaktan başka çare bırakmayabiliyor. Mesela benim bu örnekte başıma geldiği gibi; sizin yeteri kadar ‘havalı’ ifade edemediğiniz bir sözü çok okunan yahut çok sevilen birisi şık bir şekilde söylediğinde aslında ben bunu daha önce demiştim deriz, derim, dedim. Belki burada, o insanla aramızda bir ortaklık yakalamanın kendimiz hakkında onun gibi başarılı olduğumuz illüzyonuna neden olması vardır, belki onun gibi havalı durma arzusu kim bilir…
Hadi ama muhakkak sizin de başınıza gelmiştir. En azından bir kere olsun ‘benim aklıma gelmişti’ demişliğiniz vardır.

Neyse efendim ben yine lafı fazla uzattım ama sadede geldiğimde o sinir bozucu insanlardanmış gibi görünmek istemediğim için lafı ‘hepimizin başına gelmiştir’e getirmek zorundaydım bu yüzden mazur görün.

Evvela Afili Filintalar’da Emrah Serbes’in bir yazısında okumuştum ‘iffetimizi tesadüfen koruyor olmamız iffetli olduğumuz anlamına gelmez’ diyordu. Sonra ara sıra kulağıma çalınan ‘kimse sınanmadığı günahın masumu değildir’ sözü var bilmiyordum Senai Demirci’ye ait bir sözmüş. Bu iki sözün bize hayatın önemli bir gerçeğini anlattığını düşünürdüm. İmtihan edilmediğimiz bir konuda alnımızı açık yüzümüzü ak görmek ve sırf ben olsam yapmazdım dediğimiz için o imtihanı geçememiş bir başkasını acımasızca eleştirmek benim doğru bulacağım daha önemlisi adil bulacağım bir konu değil. Nasıl henüz olmadığımız matematik sınavından geçtik mi kaldık mı bilemezsek konu ahlak olduğunda da hatta bambaşka bir insani şey olduğunda da aynı kural geçerlidir.

Derken bir gün Bir + Bir dergisinde Şule Gürbüz’le yapılmış bir röportaj okuyordum ki onun da Emrah Serbes, ben ve Senai Demirci’nin sözüne benzer bir söz söylediğini gördüm. Ne yalan söyleyeyim sevindim; çünkü belki de kadın olduğundan benim sözümle daha çok benzerlik gösteriyordu. Şule Gürbüz; ‘iffeti sınanmayanı namuslu sayma saflığından kurtulmamız gerekiyor’ diyordu. Bense bir kişi yanlış bir şeyi prensip olarak yapmadığı için mi yapmıyor yoksa hiç karşılaşmadığı/fırsat bulamadığı için mi yapmıyor bundan onunla karşılaşmadığı sürece emin olamayız derdim.

Belki ilk bakışta Emrah Serbes ve Senai Demirci’nin sözleri daha çok başkasını suçlamadan önce kendine bir bak bakalım sen olsan gerçekten bu sınavı verebilir miydin mealinde başkasına çuvaldız batırmadan önce bir iğnecik olsun kendimize batıralım derken Şule Gürbüz ve benim yer aldığım kadınlar tarafı kolay kolay kimseyi masum melek ilan edemiyor dur bakalım dereyi görmeden paçaları sıvamak olmaz sınavını versin de nasıl olsa masumsa masumiyeti ziyan olmaz diyor. Kabul ediyorum ilk bakışta bunlar birbirini dışlar görünüyor ama dikkat ettiğimizde aslında birbirini aksi yönde tamamlayan şeyler olduğunu görürüz. (yazar burada ying yanga girmek istemediğinden etrafından dolanıyor)

Ama insanoğlu siyahları ve beyazları sever, kolaycıdır, ya hep ya hiç, birini ya melekleştiririz ya da karalarız ortasını bulmak zordur hep. Kur’an’da ‘vasat ümmet’ olarak nitelensek de bulamayız o ortayı bir türlü.

Ben derim ki sınanmadığımız bir konuda başkasını suçlamadan önce kendimize bir dönelim ki kimseyi peşinen kırmayalım yahut bir diğerini melek ilan etmeden önce dur bakalım hiç kaygan zeminde yürümedi ki sağlam durabiliyor mu görelim diyip sonradan kayarsa düşerse hem şaşırmayalım hem kırılmayalım. Yani kendimize de başkasına da bir miktar hata payı verelim. Hem böylesi çok daha insancıl.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir