İnsanın özündeki bu empati, adalet ya da doğru olanı yapma duygusunu nasıl açıklayacağız? Bunun bir yanıtı, robotlar ya da bencil vahşiler olmaktan çok uzak, mantıklı hesaplara ve kişisel çıkara baskın gelen ahlaki kodlara sahip yaratıklar olmamızdır. Ancak sadece kendimize özgü ahlak kodlarımıza değil, ait olduğumuz toplumun ahlak kodlarına da uymaya güdümlüyüz. Basit ya da karmaşık birçok kültürde bu toplumsal değerlerden biri, başkalarına yardım etmek ve birlikte çalışmaktır.
Bu davranış koduna o kadar önem vermemizin ikinci nedeni, basitçe sosyal varlıklar olmamızdır. Genellikle ait olduğumuz kültürün değerlerine uyumlu olarak sosyal çevremizdeki insanlarla iyi geçinmek isteriz. Bunu bazen, başkalarının gözüne girmek ya da bizim nazik ve düşünceli olduğumuzu düşünmelerini istediğimizde bilinçli olarak (bencilce de diyebiliriz) yaparız. Bazense, sosyal olarak neyin uygun olduğu hakkında emin olmadığımızda içgüdüsel olarak çevremizdeki kişilerden ipuçları alırız. Ancak çoğu zaman kültürel, töreler ve normlara uymamızın nedeni bize bir kimlik ve içinde bulunduğumuz grup, topluluk veya ulusla dayanışma duygusu vermesidir. Bu etmenler zarar görmemize neden olsa bile bizi iyi davranmaya, başkalarına yardım etmeye ya da ortak bir amaca hizmet etmeye yöneltir.
Üçüncüsü, bu özverili davranışlarımızın nedeni akılcı varlıklar olduğumuz kadar, hatta belki de daha fazlasıyla duygusal varlıklar oluşumuzdur.
İşbirliği her zaman vardı. Birçok türde; arılarda, karıncalarda, maymunlarda ve diğerlerinde görüldüğü gibi, o genlerimizin içindeydi. Avcı-toplayıcı olarak insanın başarısı grup içinde işbirliği yapabilmesine ve grubun çıkarı için iş bölümü yapmasına dayanıyordu. İşbirliğinin başarısı, insana ait iki özellikten kaynaklanıyordu:
Rasyonel muhakeme yapabilme kapasitesi ve iyiliğe karşı iyilik ile yanıt veren, hileyi cezalandıran karşılıklılık içgüdüsü.
Kaynak: Optimist Idea
Yorumlar