Evlerin ve binaların katları yükseldikçe alçaldı insanlık… Güçlendi Ademoğlu ve gökdelenlere hükmeden iktidarını bildi bu dünyanın gerçeği diye… Unuttu Ademoğlu yükselen binaların gölgesinde şefkati, merhameti, manayı…
Bazen rastlıyoruz o özlediğimiz insanlara… Caddede yürüyen onca insan arasında, bazen komşu teyzemizin yıllanmış simasında rastlıyoruz o kanaatkar insanlara. Ucundan kıyısından da olsa tutunmak istiyoruz onlarla, geçmişin tozlar arasında kalmış müşfikliğine…
Ne vakit sokağa çıksanız asık yüzlü suretler karşılar sizi ve ne vakit iki kelam muhabbete otursanız buram buram bu dünyaya bulanmış kelimeler her yerde ve kibrin elbisesini giymiş bedenler… Peki biz ne zaman böyle olduk? Bu kadar kibirli, bu kadar dünyalı ? Oysaki hangi makam, hangi servet, hangi mülk anahtar olabilir ki temiz bir kalbe…
Yenildin insanoğlu! Kazandıkların uğruna kaybettin! Tamah ettiklerin sana hangi sıratı geçirir? Bu seninki zevk değil ziyandır. İsraf ettin gönlünü, yıktın gönül evini. Kibrini örtmedin de gömdün merhametini. Sen de mi bu dünyayı yurt edindin yoksa? İblis’ten duydukların seni de mi sağır etti?
O kadar kalabalığız ki artık, fakat aksine derin bir yalnızlık var gözlerde… Küresel ekonomi, küresel krizler ve bir de modern insanın küreselleşen yalnızlığı… Bazen ne uyku tutar ne de başka bir şey. Bizi bu hayat tutar… Acılarımızı yorgunluklarımızla sararız ve tuz basmasak da mütemadiyen kanayan yaralarımız var… Tüm insanlığın kalbi yangın yeri! Çünkü unuttuk biz merhameti… İzle o suretleri ve oku onları kalbim. Göreceksin ki ne vakit karanlık çökse geceye kalbine dokunur bütün yıldızlar ve gökyüzüne yükselir acılar, feryatlar… Ve bir ayetin huzuruyla aydınlanır kalpler, Allah(cc) ne güzel vekildir ve O ne güzel yardımcıdır !
Bu dünya bir rüyadır elbet. Ve muhakkak bir imtihandır. Bu dünyaya aldanma ey gönül! Mevlana ne güzel söyler yüzyıllar öncesinden, bugünün insanına bir haberdir o kelimeler: ‘‘Küll’e aşık olan, cüz’e itibar etmez . Cüz’e meyleden Küll’ün müştakı değildir.’’
Biz Allah’a kul iken, kula kulluk vefa mıdır ? Ara kendini, ara Mevla’yı… Ararken kaybolanlardan olma ey gönül! Hepimizin içinde bir Bizans ateşi, o ateş ki hiç sönmüyor. Söndür içindeki enaniyeti, içindeki kibri, gösterişi…
Ey fani! Öyle bir uyku ki uyuduğun, korkaksın bilmezsin, zalimliğini görmezsin…Korkarım ki, bir gün uyandığında o gafil uykundan uyandığının bile farkına varamayacaksın! Kaybettiklerinin hayaline sarılıp, uğruna sattığın her şey için derin derin gözyaşı dökeceksin!
Aczini bil kalbim, tevekkülün ilmin olsun. Kula merhamet et de, kulluğun Allah’a olsun!
Yorumlar