1988 yılında , Sovyet rejiminin çökmeye yüz tutmasıyla , Rusya’nın Ermenistan’a verdiği destekle başlayan Azerbeycan-Ermenistan arasındaki savaş , Karabağ’ın da kara günlerinin başlangıcıydı … 1992 yılı . Aylardan şubat . Yer Hocalı . Soğuk , çok soğuk bir şubat , sert bir kış … İnsanların kanını donduracak ve mahşere dek unutulmayacak bir şubat , unutulmayacak bir utanç …
Hocalı kasabası , Ermeni güçleri tarafından 1991 yılının sonlarına doğru abluka altına alındı . Hocalı , 936 kilometre karelik alana sahip , 2 bin 605 ailenin , toplam 11 bin 356 kişinin yaşadığı bir kasabaydı . Aralık 1991’de Karabağ’ın başkenti olarak kabul edilen Hankendi şehrini işgal eden Ermenilerin bir sonraki hedefi , bölgenin tek havaalanına sahip ve aynı zamanda stratejik önem taşıyan Hocalı’yı ele geçirmekti !
Hocalı’nın etrafındaki bütün köyleri ve yolları tek tek ele geçiren Ermeni güçleri , kasabanın tüm diğer illerle bağlantısını sağlayan ulaşımını abluka altına aldı . Ocak ayından itibaren ise şehrin elektriği de kesilmiş oldu . Hocalı’nın diğer bölgelerle tek ulaşım bağlantısı olan helikopter ulaşımı da , 28 Ocak 1992 ‘ de , helikopterin Ermeniler tarafından vurulmasıyla ortadan kalktı . Bu olayda da sivil halktan pek çok kayıp verildi . Umutlar giderek tükeniyordu Hocalı’da … Bunca imkanı içerisinde dünya , Hocalı için hiçbir şey yapamıyordu …
Sovyet-Ermeni işbirliği içerisinde , şehir top ve tank ateşine tutuldu . Bu saldırının ertesi günü ise , en zalimi bile utandıracak Hocalı ( Xocalı ) Katliamı başladı … Resmi veriler , Hocalı Katliamı’nda savunmasız durumdaki 106’sı kadın , 83’ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azerbaycan vatandaşının hayatını kaybettiğini açıkladı . Katliamdan 487 kişi ağır yaralı olarak kurtuldu . Ermeni güçleri 1.275 kişiyi rehin aldı . Bunlardan çok az bir kısmı serbest bırakılırken , diğerlerinden bir daha hiçbir haber alınamadı . Toplamda ise Karabağ bölgesinde 2 milyona yakın insan esir alındı . Esirler , yıllarca köle gibi çalıştırıldı . Hatta esir kadınların fuhuşa zorlandığı haberleri alındı.
Eski ASALA eylemcilerinden Monte Melkonyan , Hocalı’ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yaptı ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğüne aktardı . Yazdıkları , yaptıkları kadar soğukkanlıydı . Melkonyan’ın ölümünden sonra , Markar Melkonyan kardeşinin günlüğünü Benim Kardeşimin Yolu ( My Brother’s Road ) başlığıyla ABD’de kitap olarak yayınladı . Melkonyan , günlüğünde Hocalı katliamını şöyle tasvir ediyor :
‘‘ Bir gece önce akşam 11 civarında , 2.000 Ermeni savaşçısı , Hocalı’nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek , kasaba sakinlerini doğudaki açılışa doğru sıkıştırmışlar . 26 Şubat sabahına kadar mülteciler , Dağlık Karabağ’ın doğu yüksekliklerine ulaşmış ve aşağıdaki Azeri kenti olan Ağdam’a doğru inmeye başlamışlar . Buradaki tepeciklerde yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar . Ve sonuçta biz amacımıza ulaştık ama yine de yapılacak şeyler var … Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgarın sesi ıslık çalıyor ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgar henüz erken … ’’
Monte , üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek , ” Disiplin yok ” , diye fısıldadı . O , bu günün önemini anlıyordu . Bu gün Sumgayıt Pogromu’nun dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu . Hocalı , stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi !
Karabağ Ermenilerindir ! sloganlarıyla başlayan savaş , Hocalı’da dehşet veren bir kedere dönüştü … Ayın 25’ini 26’sına bağlayan bir gecede , tiz bir kadın sesi duyuldu uzaktan , tiz bir çocuk sesi … Acı bir ses duyuldu uzaklardan , bir çığlık sesi ve binlercesi … Önüne geçen her şeyi mahveden bir cesaretle geldi zulüm Hocalı’ya . Tırnakları sökülmüş , derisi yüzülen cesetler . Karınları deşilmiş bebekler , çengele asılmış kadınlar , burunları kesilmiş erkekler . Tüm dünyanın şahitliğinde işlendi bu cinayet Hocalı’da … İşte bu yüzden bu katliama dur demeyen her dünyalı biraz suçludur da !
Sivil ve masum halkı öldürmekle yetinmeyen Ermeni askerleri , gelip gelip cesetlerin derilerini de yüzmekteydiler . Cesetleri yakılmak üzere toplayan Ermeni askerler onca ceset arasında , ağır yaralarına rağmen , hala yaşayan yedi yaşlarında bir kız çocuğuna rastladılar . Henüz daha nefes alan kız çocuğunu da diğer cesetlerin üzerine attılar ve bir kibritle tutuştu insanlık Hocalı’da , bir kez daha …
Ermeni ve Rus tankların önüne geçen Hocalıların hepsi birer kahramandı ve hepsi birer şehit olarak öldü . Ermenilerin tek derdi Azerbeycan’ı ele geçirmek ve oradaki Müslüman halkı yüzlerce yıllık topraklarından çıkartmaktı . Osmanlı döneminde kendi haklarında çıkarılan Tehcir Kanunu’nu ‘‘ soykırım ’’ diye niteleyecek kadar zavallı olan Ermeni tarihi , Hocalı ile bir intikam aldığını düşündü . Ancak sonuçta Karabağ’ı ele geçiremedikleri gibi , şu sözde soykırımı safsatası da gülünç olmaktan öteye gidemedi . Ermeni soykırımı iddiaları barışı getirmeye niyetli bir çaba değildi şüphesiz . Hocalı Katliamı ise barışı sonsuza dek yok etti ! Gönül elbette ki sonsuz bir huzur ve barışı ister , fakat tek taraflı tüm çabalar barışı getirmek için yetersiz . Geçmişi unutmak mümkün mü ? Hocalı Katliamı sırasında , Zori Balayan’ın 13 yaşındaki bir kızın derisini canlı canlı yüzmesini ve o kızın derisi yüzüldükten yedi dakika sonra acılar içinde can vermesini unutmak mümkün mü ? Kırmızı Bültenle aranan Zori Balayan , yaptığı bu insanlık dışı deneyi kitabında da gururla anlattı . İşte o kitaptan alıntılar :
‘‘ Askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi . Başından , sinesinden ve karnından derisini yüzdüm . Saate baktım , Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü . Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim . Ruhum , halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçle gururlandı ! Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık … ’’
Azerbeycanlı Mübariz Allahverdi’nin tüm ailesi o gün Hocalı’daydı . Anatomi uzmanı olan Allahverdi , mesleği gereği pek çok kadavra görmüş olmasına rağmen , böylesine acı bir tabloya hiçbir zaman rastlamadığını gözyaşlarıyla anlatıyor …
Geçtiğimiz günlerde , Hocalı Katliamı anısına Ankara’da açılan bir standa , ‘‘ Hepimiz Ermeniyiz ! ’’ diyerek saldıran bir grup insandan bahsetti haberler , bu insanlar için ne söylenebilir ki … Aklı zayi kılan ve Hocalı’daki insanların kemiklerini sızlatan bir eylem olarak nitelendiriyorum . Niyetim bir Ermeni propagandası yapmak değil şüphesiz , sözüm hiçbir bilgiye sahip olmadan Ermeni soykırımını kabul eden , bu asılsız iddiayı göz ucuyla dahi savunan herkese , Hocalı Katliamı’nı bir övünç kaynağı olarak gören Ermenilere , Fransızlara , Ruslara ve diğerlerine … Gerçekten bu acıya ortak olan Ermenilere değil …
Osmanlı’nın hoşgörülü topraklarında , sadık tebaa olarak yaşayan Ermeni halkı , eğer Osmanlı’yı sırtından vurmasaydı Tehcir Kanunu ( Zorunlu Göç Yasası ) da çıkartılmamış olacaktı . Dönemin padişahının Tehcir Kanunu çıkarıldıktan hemen sonra , ‘‘ Her kafileye bir doktor , her hamileye süt verilsin ’’ emri ile nasıl bir soykırım yapılabilir ki ? Bu nasıl bir cehalet ! Fakat Ermeni Sorunu uçsuz bucaksız bir konu olduğu için başka bir yazıda bu konuyu değerlendirmek isterim . Devletsiz bir milliyetçilik , din gibi tapınılan bir diaspora , Türklere ve İslam’a karşı bitmeyen bir nefret Ermenilere daha çok zarar verecek gibi görünüyor !
Hocalı Katliamı’nın yaşandığı yılları çok iyi hatırlayamasam da , o zamanlarda yaşanan acıları unutmayacak kadar farkındayım artık her şeyin . Ve üstelik o katliamdan sağ kurtulan çocuklar da bu acıları unutmayacak kadar büyümüş olmalılar ! Kendi topraklarında bir mülteci konumuna getirilip acımasızca öldürülen , topraklarını bırakıp giden bu insanları , Hocalı Katliamı’nda hayatını kaybeden herkesi saygı ve rahmetle anıyorum . İnsanlığın bu büyük ayıbı hiçbir sevapla örtülecek gibi değil !
Yaşananlar , fotoğraflar insanın dayanma gücünü azaltıyor , farkındayım fakat gerçekler çok daha can yakıcı . Hazmetmesi zor olsa da Hocalı bizim de sorumluluğumuz . Akabinde , Hocalı Katliamı ile ilgili dünya ülkeleri çok ilgisiz . Yazılan , çizilen çok az doküman var , sanki diilendirilmekten kaçınılıyor gibi . Ancak bizler Hocalı Katliamı’nı unutmayacağız . Bizden sonraki nesillere de bir öfke , bir intikam değil belki ama tarihin belleğini miras bırakacağız ki onlar da unutmasınlar !
Selam Ve Dua İle
Yorumlar