Evlilik, hem bedenî bir ihtiyaç hem de manevi gelişimin esaslı bir zeminidir. Zira evlilik, nefsani arzuları meşru ölçü ve gayelerle idealize ederek hayırlı nesillerin yetiştirilmesine vesile olur. Cenâb-ı Hak, bu hususla ilgili olarak bizlere:
“…Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!”
(el-Furkân, 74) duâsını telkin buyurmaktadır.
İslâm, insanı huzur ve saadete ulaştıracak bir aile hayatının şartlarını en güzel şekilde ve inceden inceye tayin etmiş ve Resûlullah’ın şahsında bizlere huzurlu bir aile yuvasının en mükemmel modelini sergilemiştir.
Huzurlu Bir Evlilik İçin 5 Şart
- 1. Muhabbet
İki tarafın Allah rızasına uygun bir şekilde muhabbeti, birbirinin ruhuna girecek bir şekilde yaşamaları.
- 2. Sadâkat
Bey ve hanımın birbirine dürüst ve sâdık olmaları. Bilhassa zor zamanlarda tarafların şikâyet ve bezginliğe düşmemeleri, fedakârlık göstermeleri.
- 3. Karşılıklı saygı
Eşler arasında samimiyet olacak, laubalilik olmayacak. Vakar olacak, kibir olmayacak. Tevazu olacak, zillet olmayacak. Evlilikte gönül ahengine de itina edilecek.
- 4. Sabır
Hayat akışında mutlaka tahammül gerektiren zor zamanlar olur. Mizaç farkları vardır. Taraflar böyle zamanlarda birbirlerinin güzel huylarını düşünecekler.
Efendimiz buyuruyor:
“Bir mü’min hanımına buğzetmesin. Onun bir huyunu beğenmezse bir başka huyunu beğenir.”
(Müslim, Radâ, 61)
Hanım da o şekilde olacak.
- 5. Mesûliyet
İki taraf da mesuliyetini idrak edecek.
Efendimiz buyuruyor:
“Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüklerinizden mesulsünüz… Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mesuldür. (Çoluk-çocuk, ailesi, vesâire, geçiminden…) Kadın; kocasının evinin çobanıdır. (Evin düzenine, ruhaniyetine, evlâdının yetişmesine…) Onun bir mesuliyeti içinde olur.”
(Bkz. Buhârî, Vesâyâ, 9; Müslim, İmâre, 20)
Aile İçinde Huzursuzluğun Sebepleri
İslâmî kaidelerden uzakta yaşandığı için günümüzdeki ailelerde huzursuzluk, geçimsizlik ve bunun neticesinde boşanmalar maalesef artmış bulunmaktadır.
Meselâ Kur’ân tilâveti ve manevi sohbetlerle feyizlenip davet edilen garip ve yetimlerin dualarıyla bereketlenmesi gereken düğünler, insanların pahalı elbiselerini birbirlerine sergiledikleri bir defile havasında geçiyor. Sadece zenginler davet edilerek fakir ve garipler unutuluyor. Yine bu düğünlerde kadın-erkek ihtilâtına dikkat edilmiyor. Aile müessesesinin temellerinin atıldığı bu merasimde sergilenen yanlış tavırlar da, aile facialarına zemin hazırlıyor.
Diğer taraftan Rabbimiz’in emri olan tesettürün, sadece bedeni örtmek olduğu zannediliyor. Hâlbuki vücudun bütün hatlarını ortaya döken bir elbise, asla tesettür değildir. Zira âyet-i kerîmede “celâbîb”[3] buyrulmaktadır. Cilbâbın muhtevasına da vücut hatlarını belli etmeden kadını baştan aşağı örten bol pardesü, manto, ferâce ve çarşaf gibi giysiler girmektedir. Yine erkeklerin de vücuda yapışmış dar pantolon giymeleri, İslâmî hassasiyet bakımından uygun değildir.
Nice ailenin ahlâksızlık, ihmal, bencillik, geçimsizlik, kanaatsizlik ve muhabbetsizlik depremleriyle yıkıldığı şu demlerde Rabbimiz, sarsılmayacak kuvvette aile yuvaları inşa edebilmeyi ve yaşatabilmeyi cümlemize nasîb eylesin. Hânelerimiz; muhabbet, huzur ve saâdet cenneti olsun.
Âmîn!..
Kaynak: İslam ve İhsan
Yorumlar