Oldukça uzun, oldukça tarihsel ve bir hayli kollektif bir meselenin tam ortasındayız. Aslında en baştan başlamak gerekirdi. En baştan, ta ki ilkel komünal toplumlardan, tarım toplumlarından başlamak; oradan Sanayi Devrimi’ne sıçramak, Osmanlı’ya dokunmak ve postmodern toplumlara ulaşmak, “kadın” konusunu oralardan okuyarak bugüne gelmek gerekirdi. Lakin, halihazırda bugünü konuşmak konunun daha sade bir zemine oturmasını sağlayacaktır. Bugün kadını konuşacağız. İdeal Müslüman kadının portresini çizen Müsüman erkeleri ve bu ideal resimde es geçilen mü’min erkek portresini konuşacağız…
Erkeklerin İdeal Kadından Anladıkları…
İdeal kadına dair düşünceler, tarihsel düzlemde şekil değiştirerek bugüne değin gelmiş olsa da kadına dair algı neredeyse hiç değişmiyor. Değişmediği için de bitmek tükenmez bir tartışma, tüm hanımların kalbini dün olduğu gibi bugün de daraltmaya devam ediyor.
İnsanlığın avcı-toplayıcı olduğu dönemlerde, “toplayıcı” sıfatıyla onurlandırılan kadın kimliğine bugün de küresel düzlemde benzer değerler atfediliyor. Erkeklerin zihinlerindeki “İdeal kadın” imajını sarsmak bugün de pek kolay değil. Kadın imajı günümüzde, ilkçağdaki “toplayıcılık”tan terfi etmiş gibi görünse de, erkekler için durum hala aynı. Erkelerin gözünde ideal kadın fedakar olmalı, namuslu olmalı, naif olmalı, kibar olmalı, az konuşmalı, her şeye burnunu sokmamalı, iyi yemek yapmalı, ütü çift çizgi olmamalı, çocuğa bakmalı, çok zeki olmamalı, güzel olmalı, falan filan…
Erkekler kendi tahtalarının kutsallığından bugün de asla taviz vermiyor. Namus, haram, helal, sadakat, ahlak gibi kavramlardan kendini muaf tutuyor. Kadınlar ise bu kavramlar sözkonusu olduğunda, toplum nazarında her daim bütünlemeye kalıyor. Çünkü tüm bu kavramların yükünü erkekler değil, kesinlikle kadınlar taşıyor. Müslüman kadınlar gözlerini haramdan sakınırken, Müslüman erkekler kendileri için böyle bir kelam yokmuş gibi davranıyor.
Geçmişten Bugüne Kadın Algısı
Her çağın kendine ait bir kadın algısı var. Ama pek çoğunun ortak noktası, kadın algısının, erkeklerin menfaati üzerinden yorumlanması ve erkeksi bir jargonla açıklanması. Modernite öncesi dönemde kadın; evde veya tarlada çalışan, çocukların bakımından mesul, fedakar bir kadındı. Dünya o zamanlar henüz bu kadar karmaşık sayılmazdı. Ama yine de kadın olmak o zaman da riskli bir mesaiydi. Zaman içinde, Sanayi Devrimi ve sonrasındaki gelişmelerle birlikte, özellikle feminist hareketin yükselmesiyle kadının “annelik rolü” tüm dünyada itibarsızlaştırıldı. Anne olmak veya sadece evhanımı olmak neredeyse ikinci sınıf bir insan olmaktı. Çalışmak, kadın için yüceltilmeye başlandı ve tüm dünyada kadınlar evden dışarıya çıktı. Tıpkı erkekler gibi çalışarak, erkek egemen dünyada tutunmaya gayret ettiler. Kadının evden çıkmış olması, onun sorumluluklarını elbette yok etmedi. Kadın bu kez başka bir cenderedeydi: “Çocuk da yaparım, kariyer de…” nidaları eşliğinde kadın bu kez hem işe hem de eve yetişmeye çalıştı. Uzun yıllardır, özellikle kapitalizmin hakim olmasıyla, “güçlü kadın” imajı tüm dünyada pompalanmaya çalışıldı. Bu kadın o kadar güçlüydü ki; çalışıyor, bilgisayarda sunum hazırlarken diğer eliyle ütü yapıyor, çocuklarına mükemmel bir anne oluyordu. Bu kadın aynı zamanda kocasıyla mutlu, yuvası saadet dolu, yaprak sarmaları kendisi gibi kusursuz bir kadındı. Bir erkek daha ne isteyebilirdi ki Yüce Mevla’dan?
Kadın kimliği bu yükler altında ezilirken, o hala güçlü görünmeye çalışıyordu. Çünkü mesleğinde başarılı olmalıydı. Çocukların ödevlerine yardım etmeliydi. Eşiyle ilgilenmeliydi. Çamaşır, bulaşık, ütü zaten ondan korksundu. Çünkü o güçlüydü. Güçlü olmasa bile öyle olmak zorundaydı. Başka türlüsü olmazdı. Çünkü o modern çalışan mükemmel kadındı.
İdeal Kadının Hikayesini Erkekler Yazarsa…
Son zamanlardaki toplumsal tartışmalara kulak verecek olursak, önceleri anne olduğu için eleştirilen kadın, şimdi ise çalıştığı için, kariyer yaptığı için, hatta eğitim aldığı için suçlanıyor. Çalışan kadın veya okuyan kadın, bir nevi eksik kadın ya da fazla kadın olarak görülüyor. Kariyeri varsa uzak durulmalı; “O kesin çok bilmiştir.” diye acımasızca eleştiriliyor. Erkeklerin dünyasında, onurlu bir şekilde var olmak için sert bir kabuğa saklanan Müslüman kadın, bu kez sırf kendini koruma güdüsüyle sarıldığı bu sert kabuk nedeniyle yerden yere vuruluyor. Oysa ki onun da diğerlerinden hiçbir farkı yok.
“Çalışan modern anne” veya “Çalışan kadın” imajını bu denli itibarsızlaştırmak insana ve imana güç gelen bir durum. Son günlerde “ev hanımı olmak” ya da “anne olmak” vurgusu o kadar yüceltildi ki, bu durum çalışan hanımlar açısından oldukça incitici. Hatta öyle ki, anne olmayan hanımlara yönelik küçümser bakışlar insanı fazlasıyla düşündürüyor.
Gelelim “ideal müslüman kadın portresi”ni çizerken, erkeklerin durumuna. Öğrenmemiz gereken ve artık idrak edip, içselleştirmemiz gereken konu şu ki; ahlak, din, namus, şeref, haysiyet, helal, haram gibi tüm bu kavramlar kadını ilgilendirdiği kadar erkeği de ilgilendiriyor. Kur’an-ı Kerim’de var olan ayetler, helal ve haram, sünnet aynı şekilde erkeğin de sorumluluğu. Ancak bugün hala kadını sırf çalışıyor diye küçümsemek, konu namus olunca okları önce kadınlara yöneltmek konunun hassasiyetinin hiç kavranılmadığının ve anlaşılmadığının göstergesi.
Mü’min kadının portresini oluşturmak için, ilk önce mü’min erkeğin yeniden tanımlanması gerekiyor. Bugün hala erkeğin yaptığı haram davranışları, sırf erkek olduğu için görmezden gelmek; konuyu “erk” ile yani sadece “güç” kavramının sığlığında tartışmak; kadının varlığını, bir kaburga kemiğiyle sınırlandırmak ideal müslüman kadın şablonun tamamlamıyor. En az kadınlar kadar, erkeklerin de davranışlarına çeki düzen vermesi; görüntüde Müslüman ama tavırda ve yaşayışta bir anda Frenk olan mü’min erkeklerin, artık görüntü ve tavrını tutarlı hale getirmesi gerekiyor.
Kadını İtibarsızlaştırmak, Erkeği Yüceltmiyor !
1970’li yıllarda, anneliği itibarsızlaştıran Feminist Hareket ile bugün çalışan/ eğitim alan/ kendi başına da olsa ayakta durmaya çalışan/ henüz anne olmamış kadın profilini itibarsızlaştıran katılık hemen hemen aynı. Her ikisi de uçlarda ve fazlasıyla fantastik. Kadını anlamamış, tanımamış, onun ruhunu varlık sahasına sokamamış, kadını sadece cismen algılayan determenist düşünceler insanın umudunu kırıyor. Her kadın mevzusu açıldığında, hem erkeklerin hem de kadınların konuyu kadının ahlaklı olması ya da ahlaksızlığına dayandırması, öte taraftan erkeklerin dünyasının küllüm ahlaklı ve doğruymuş gibi gösterilmesi hiç de hakkaniyetli görünmüyor. Üstelik bu durum sadece erkeklerden değil, birtakım kadınlardan da oldukça büyük destek görüyor. Bu düşüncede olan insanlara özellikle de kadınlara şunu sormak gerekiyor: “Çalışan kadınların ahlakına dair şüpheniz mi var ?”
Kadın ve erkeğin eşit olduğuna inananlardan değilim. Kadın ve erkek eşit değil, farklıdır ve tüm farklılıklar gibi bize sunulan bir rahmet ve zenginliktir. Kur’an-ı Kerim ve İslam’ın gerçekleri, cinsiyet ayrımı olmaksızın hepimizin boynunun borcudur. Aslında sadece İslam’ı tam anlamıyla öğrenerek, Efendimiz (SAV)’in yaşamını idrak ederek, kadın ve erkek arasındaki bu tartışmaları dindirmek mümkün. Ancak her kafadan bir ses çıktığında, herkes konuyu bir ucundan tuttuğunda kimse bir şey elde edemiyor. Eğer illa ki ideal “mü’min kadın” veya “mü’min erkek” modeli oluşturacaksak, bunu kişisel kanaatlere göre, erkek hegemonyasına göre değil; Allah, İslam ve Sünnet takdirine göre yapmalıyız. Ötesi öznel değerlendirmelerden başka hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Özellikle de ilkçağdan beri “ideal kadın”ı yazan erkek mantığı artık “ideal erkek” modeline de el atmalı. Ya da sevgili hanımlar ellerine kalemi alıp artık ideal erkeği onlar yazmalı. Tıpkı erkeklerin kendilerini yüzyıllardır yazdığı gibi…
Psikolojik Danışmanlık & Aile Danışmanlığı üzerine ayrıntılı bilgi almak için:
Telefon: 0 537 580 19 20
www.cozumpsikoloji.com
Aslında toplumumuzda günümüze bakacak olursak erkeklerin eşlerini çalışmaya yönlendirdiğini görebilirsiniz. Çalışan bayanların yerden yete vurulduğu bir toplumda yaşamıyoruz tam tersi çalışan, okumuş ve kültürlü bayanların tercih edildiği bir toplumda yaşıyoruz bence. Tabi ki bu kültürden kültüre ve yöreden yöreye değişebilir. Ama ben toplumumuzun bayanları çalıştığı için suçladığını düşünmüyorum tam tersi çalışan bayanlara destek olunduğunu söyleyebiliriz. Örneğin kıyafet serbestliğiyle basörtülü bayanlara rahat çalışma ortamları sağlanmıştır.
Ellerinize sağlık. O kadar haklısınız ki. Herkes o kadar ideal kadının nasıl olması gerektiğine kafa yormakta ki ne kadının ideal veya değil nasıl olmak istediği ne de ideal erkeğin nasıl olması gerektiği (veya ideal ama kime göre ideal buna karar veremediği) ile ilgilenilmiyor.
Allah rızası için yapılan herşey ideal dir…ne erkeğin dediği olsun nede kadının..Allah ın dediği olsun varın görelim asıl ideallik nedir?