Moda dünyasında gittikçe popülerleşen yeni bir tasarım stratejisi uygulanmaya başladı: kendin tasarla, kendin giy.

Semi-couture yani yarı-kişiye-özel diye tanımlayabileceğimiz bu dizayn sisteminin amacı müşterilere istedikleri kombini sunabilmek. Hazır giyim (ready-to-wear, prêt-a-porter) sektörünün sunduğu seri üretim iş modeli dünyadaki kadınları birbirlerinden ne kadar farklı olsalar da birebir modelleri almak ve giymek mecburiyetinde bırakıyor. Yani, farklı bedenlerden, farklı boylardan, farklı ırklardan gelen kadınlar, moda dünyasının dikte ettiği tek bir kalıba girme zorunda kalıyorlar. Bu kıyafet şekilciliği çoğu zaman manken hatlarına sahip olan canlı Barbielerin vücut ölçülerine göre yapılıyor ve gerçek yaşamda gerçek vücut hatlarına sahip olan kadınların üzerlerinde güzel durmayabiliyor. Kişiye özel tasarım yani couture sektöründe ise, tam tersi bir strateji uygulanıyor. Her kadına özel, o kadının vücut hatlarına, cilt ve saç rengine, bedenine, boyuna posuna ve daha önemlisi hayat tarzına özel kıyafetler tasarlanıyor. Kişiye özel tasarımların en önemli özelliği müşteriyle tam anlamıyla bütünleşen kıyafetler üretebiliyor olması. Mağazadaki tek bir kalıba farklı bedenleri uydurmak yerine, sizin kalıbınıza uygun ürünler ortaya çıkmış oluyor. İki sektörü bir biriyle kıyasladığımızda tabii ki ikisinde de iyi ve kötü yönlerin olduğunu görüyoruz.

Hazır giyim sektörünün en büyük avantajı bir çok müşterinin ulaşabileceği uygun etiket fiyatı… Bir mağazaya girip uygun bir fiyata beğendiğimiz herhangi bir ürünü anında alabilmek oldukça kolaylık sağlıyor. Hatta ve hatta, içinde bulunduğumuz teknolojik çağda beğendiğimiz ürünü mağazaya gitmeden akıllı telefonumuzdan sipariş verip ürünü evimizin kapısında teslim alabiliyoruz. Ama o ürün bizim vücut hatlarımıza ne kadar uyacak, üzerimizde ne kadar estetik duracak bilmemiz mümkün değil.

Kişiye özel tasarımda da, ürünü hazır alamadığımız için beğendiğimiz kıyafete sahip olmamız daha uzun süre alıyor. Ama diğer taraftan üzerimizde ne kadar güzel duruyor olsa da, özel kumaş ve özel dikim maliyetinden dolayı hazırlanan kıyafetler müşteriye daha pahalıya mal oluyor. Hazır giyimde bir başka sorun da beden kalıpları yanı sıra zevk şekilciliğinin de dikte edilmesi. Mağazaya gittiğimizde yüzde yüz istediğimiz özelliklere sahip bir ürün bulamayabiliriz. Özellikle muhafazakar giyinen müşteriler olarak, ürünler tesettüre uygun olmadığı için bir kaç parçayı kombinleyerek tesettüre uygun bir hale getirmek zorunda kalıyoruz.

Bu iki sektör arasında büyük farklar ortaya çıktığı için ve müşterilerin istedikleri özelliğe sahip ürünlere ihtiyaç duydukları için, semi-couture olarak tanımlanan üçüncü bir ara sektör ortaya çıktı. Semi-couture moda markaları müşterilere var olan tasarımları farklı şekillerde bütünleyerek kendilerine özel tasarımlar ve ortaya çıkarmalarına vesile oluyor. Aslında bir nevi var olan örneklerin arzu edilen tarzda üretilmesi diyebiliriz. Teknoloji sayesinde markaların sunduğu interaktif tasarım opsiyonu bir çok tüketici tarafından diğer markalara nazaran tercih ediliyor.

İnteraktif tasarım “kendin pişir, kendin ye” iş modelini moda dünyasına “kendin tasarla, kendin giy” olarak tanıtıyor. Bu iş modelinde müşteriler dizayn sorumluluğunu kendi üzerlerine alıyor, ve istedikleri ürünlerin tasarım sürecinde aktif olabiliyorlar. Bu iş modelini uygulayan farklı markalar var, ama en beğenilen örneğini Shoes of Prey markasında görüyoruz. Shoes of Prey ayakkabı markası sipariş sitesinde müşterilerin kendi ayakkabılarını arzu ettikleri gibi tasarlayıp sipariş verme imkanını sağlıyor. Bir kaç basamaktan oluşan tasarım prosedüründe müşteri ayakkabının kalıbını, şeklini, rengini, topuğunu baştan aşağı kendi tasarlıyor. Örneğini çok beğendiğiniz bir babet modelini topuklu ayakkabıya dönüştürebiliyorsunuz. İstediğiniz çizme modeline platform topuk uygulayabiliyorsunuz. Müşterileri yönlendiren çerçeveler içinde sanat kabiliyetlerini kullanabilmeleri için bir fırsat sağlıyor semi-couture opsiyonu. Müşteriler hem istedikleri gibi hem de kendilerine özel bir ürüne sahip olabiliyorlar.

21.yüzyılın interaktif çağında teknoloji sayesinde semi-couture markalar ürün tasarım sorumluluğunu müşteriye vermiş oluyorlar ve müşteriyi memnun edecek ürünler sunarak başarıda bir adım daha ilerlemiş oluyorlar.