Beyninizde yer alan nöronlar uyanık olduğunuz her an çok yüksek bir hızda çalışırlar. Bu nöronların çalışması sırasında bir yan ürün olan adenozin meydana gelir. Fakat adenozin atık bir madde değildir ve sinir sistemimiz reseptörler aracılığıyla vücudumuzdaki adenozin seviyesini sürekli kontrol eder.
Normal koşullarda beyin ve omuriliğimizdeki adenozin miktarı belirli bir düzeyin üzerine çıktığında vücudumuz bize uyku ve dinlenme ihtiyacı içerisinde olduğu uyarısını verir. Yani kendimizi uykulu ve yorgun hissederiz.
Vücudumuzdaki bu miktarı dışarıdan takviye yoluyla kafein (örneğin 226 gram standart bir fincan içerisindeki 100mg kafein) alarak normalden daha yüksek seviyelere çektiğimizde ise kafein bileşikleri çok yetenekli birer adenozin dublörü gibi davranır.
Bu en başta sizi şaşırtabilir çünkü adenozinlerin reseptörlere bağlanarak bize uyku hissi ve enerji düşüklüğü uyarısı verdiğini söylemiştik. İşte kafeinin görevi tam da burada başlıyor. Vücudumuza girdiği anda hemen sistemimizdeki adenozin reseptörlerine yönlenerek onlara bağlanıyorlar.
Adenozine olan benzerlikleri nedeniyle de reseptörler tarafından gerçek zannedilerek hemen kabul ediliyorlar. Sonrasında bu reseptörler, kafeinin benzersiz yapısı ve kimyasal düzeni ile doldurulduktan sonra adenozinde olduğu gibi aktif hale gelmiyor, tam tersine bir süreliğine, ortalama 2-3 saat, tepkisiz kalıyorlar.
Sonuç olarak reseptörlerin engellenmesiyle birlikte beynimizin doğal uyarıcıları olan dopamin ve glutamat görevlerini daha özgürce yapabiliyor ve biz de kendimizi daha dinç, dikkatli ve enerjik hissediyoruz.
Yorumlar